Adil (Canbey) ağabeyin ardından…

Bundan 3 sene evvel doğum iznine çıkarken Cahit( Çollak) amca’ya uğrayıp bir süre görüşemeyeceğiz deyip helâllik istedim. Doğum olduktan bir hafta sonra sosyal medyada Cahit amcanın, birileri ile çay içerken çekilen fotoğrafını görünce içim gitti. Bunun üzerine “Toparlanayım, yanına uğrayacağım” diye haber gönderdim. “Sen iyileş hele, görüşürüz” dedi. Ama görüşemedik. Lohusalığımın 20. gününde, buz gibi […]

Yayınlama: 11.08.2020
5.275
A+
A-

Bundan 3 sene evvel doğum iznine çıkarken Cahit( Çollak) amca’ya uğrayıp bir süre görüşemeyeceğiz deyip helâllik istedim.

Doğum olduktan bir hafta sonra sosyal medyada Cahit amcanın, birileri ile çay içerken çekilen fotoğrafını görünce içim gitti. Bunun üzerine “Toparlanayım, yanına uğrayacağım” diye haber gönderdim.

“Sen iyileş hele, görüşürüz” dedi.






Ama görüşemedik.

Lohusalığımın 20. gününde, buz gibi bir havada, yerler karla kaplı iken eşimin ve yeğenimin desteği ile Cahit amca’nın cenazesine zorla gittim.

Evet, görüşemezdik belki ama keşke telefonla daha sık arasaydım diye kendimi çok suçladım.

Adil (Canbey) ağabey ise Cahit amcanın emanetiydi ya da Cahit amcadan sonra ben öyle belledim onu.

Sürekli yanına gidip, arayarak kendimce vicdanımı hafifletmeye çalıştım.

Bir gün bir program çıkışıydı.

Hava gene buz gibi.

“Şöyle yaparız, böyle yaparız” diye görüşmek için toplantı planlarken Adil ağabey “Yahu o kadar ayrıntıya girme, bir şekilde ayarlar, toplanırız.” dedi.

“Adil ağabey” dedim “Ben Cahit amcaya geç kaldım, bunun pişmanlığı var üzerimde, bu yüzden sende aynı şeyi yaşamak istemiyorum.

Senin peşinden ayrılmama sebebim bu.”

Öylece baktı yüzüme. Bir daha bir şey demedi.

Hani bazı insanlar vardır, başlarına ne kadar felaket gelse de sessizce oturup kalırlar feryat figân etmeden, Adil ağabey de öyleydi.

Cahit amcadan sonra eridi, hem de mum gibi eridi  ama ağzından hiç üzüntü kelimesi duymadım.

Babası hastanede yatıyordu, ağır hastaydı ve son demleriydi doktorlara göre fakat o kalkıp “Ölüm bu kime geleceği belli olmaz, belki babam iyileşir belki ben ölürüm Allah’ın emri bu, değil mi” demişti.

Sonra babası vefat etti, ben ilk günler aramaya çekinip de sonradan arayıp “İyi misin ağabey”  diye sorduğumda “Ölüm bu ne zaman geleceği belli mi” dedi tekrar.

Adil ağabeyi de yanıma alıp, yayınevi kuracaktım.

O da bana tashihi, editörlüğü öğretecekti.

Korona denilen illet bitecekti ve o da bize “Bulgurun içine evde ne varsa doğruyorum, çok güzel oluyor” dediği pilavdan yapacaktı.

Irgandı’da toplanacaktık gene.

O radyodan türkü kanalını açacaktı…

Bir kalp krizi toz duman etti hayâlleri.

Artık Irgandı sanat galerisi; kolunda çantası, sütlü kahve rengindeki trençkotu ve ağzında sigarasıyla Adil ağabey olmadan boş kaldı.

Bilgisayarında sabahtan akşama kadar dönüp dönüp çalan Erkan Oğur öksüz.

Biz Adil ağabeysiz kaldık….



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. Yusuf Akkaya dedi ki:

    Adil Canbey Hoca’mın vefatını duyduğumda bende birban donup kalmıştım. Dediği gibi “ölüm bu kime geleceği belli olmaz!” … Gerçi Adil Hoca’m ölümsüz oldu. Allah rahmet eylesin mekanı makamı ali olsun!…

betnis giriş
betnis
yakabet giriş