BİR İNSANIN ANAVATANI ÇOCUKLUĞUDUR

Bundan yaklaşık 2000 yıl önce Epiktetos bu cümleyi kurarken çocuk psikolojisi şimdi ki gibi böylesine ön planda değildi sanıyorum. Ama tarih sahnesinde ön plana çıkan birçok meşhur kişinin hayatına bakınca çocuklukları ve yetişme şeklinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini görebiliyoruz. Peki, sorsak şimdi çocuk kaç yaşına kadar çocuktur veyahut kaç yaşından sonra yetişkin oluyor? Sanırım kesin bir […]

Yayınlama: 22.10.2019
2.390
A+
A-

Bundan yaklaşık 2000 yıl önce Epiktetos bu cümleyi kurarken çocuk psikolojisi şimdi ki gibi böylesine ön planda değildi sanıyorum. Ama tarih sahnesinde ön plana çıkan birçok meşhur kişinin hayatına bakınca çocuklukları ve yetişme şeklinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini görebiliyoruz. Peki, sorsak şimdi çocuk kaç yaşına kadar çocuktur veyahut kaç yaşından sonra yetişkin oluyor? Sanırım kesin bir cevabımız yok. Öyle ki yaşanmayan bir çocukluk ömrü boyunca insanın yakasını bırakmıyor. Genel anlamda olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler ve savunma mekanizmamız çocukluğumuzla tamamen ilintili. Şimdi ki çocuklar bizlerden daha şanslı. Zira ebeveynler artık çocuk psikolojisini öncelemekle birlikte çocuklarını dinliyor ve bir sorun gördüklerinde uzmana danışıyorlar.

 

Öteki yandan hayatta kalma savaşı veren, faturalar ve ev giderleri için gece, gündüz ve vardiyalı çalışan ebeveynler evlatları ile yeteri kadar zaman geçiremiyor. Çünkü bazı yönetici zihinlerde kişinin ailesine vakit ayırması hâlâ lüks ve daha az mesai anlamına geliyor. Bununla birlikte gitgide artan tüketim çılgınlığı ve daha fazla satın alma gücüne sahip olmanın peşinde olmak da kişilerin daha fazla mesai yapmasına dolayısı ile daha fazla kazanma amacında olup ailesini ve çocuklarını arka planda bıraktığı görülüyor. Çocuk olmak da önemlidir çocuk sahibi olmak da. Ebeveyninin sonsuz sevgi ve şefkati ile büyüyen bir çocuk mutlu bir çocukluk geçirir, yetişkinliğinde başarılı bir birey olur. Toplumda kendine bir yer edindiğinde de sağlıklı ilişkiler kurar. Velhasılı kelam dengede olan her şey sorunsuz bir şekilde kendine yer bulur amma velâkin zannediyorum ki bir çocuğa yapılacak en büyük iyilik yeterince oyun oynamasına müsaade etmektir. Maalesef değişen zaman ve şartlarda ebeveynleri dışarıya daha fazla para kazanmaya gönderirken çocukları da oyundan alıkoyarak daha fazla ders çalışmaya itiyor. Akşam ebeveynler yorgun bir halde eve dönerken çocuklar da aynı şekilde test çözmekten veyahut fazla fazla verilen ödevlerden bir yerlerde uyuyakalmış oluyorlar.








 

Oyunla hemhal olması gereken çocuklar bir işçiden farksız bir halde yaprak testler ile mesai tamamlıyorlar. Beklentimiz odur ki çocuklar oynasın, spor yapsın. Oyun oynamaktan yorgun düşsünler. Erken yaşta omuzlarına bırakıverilen test yapraklarının altında boğularak değil. Tüm bu sorunlara nasıl çözümler getirilir ben bilemem, buna uzmanlar ve eğitimciler karar verir. Ama bildiğim bir şey var ki çocuklar tabiri caizse at yarışı gibi başarma odaklı eğitim görüyorlar. Sorgulayan ve bilgiyi özgürce eleştirebilecek kadar donanımlı çocuklar yerine verilen bilgiyi hap gibi kabul eden ve izinsiz bir şekilde oyun oynayamayan, kahkaha atamayan çocuklar yetişiyor. Robot yani bir nevi. Her şey dört dörtlük ama duygu yok…Bir nevi distopya…Her ne kadar  umut her daim içimizde var olsa da bu gibi durumları da göz ardı edemeyiz.. Ne diyelim? Allah evlatlarımıza her şeye karşın ayakta kalma gücü versin…



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.