Biyolojinin Esas Sahibi

İlkokulu bitirip ortaokula geçtiğim yaz Kur’an kursuna gitmiştim.  O yaz yaşı büyük olanlara Kur’an dışında dini bilgiler vermeye niyetlenip bir de sınav yapmışlardı.  İmtihan sorularından aklımda tek net kalan şu soruydu: Din nedir?  “Cevap: Din, akıl sahibi insanların kendi istek ve arzuları ile dünyada ve ahirette iyiliğe ulaştıracak ilahi kanunlardır.” Öyle ki bu tanım beni […]

Yayınlama: 31.03.2020
4.947
A+
A-

İlkokulu bitirip ortaokula geçtiğim yaz Kur’an kursuna gitmiştim. 

O yaz yaşı büyük olanlara Kur’an dışında dini bilgiler vermeye niyetlenip bir de sınav yapmışlardı.

 İmtihan sorularından aklımda tek net kalan şu soruydu: Din nedir?






 “Cevap: Din, akıl sahibi insanların kendi istek ve arzuları ile dünyada ve ahirette iyiliğe ulaştıracak ilahi kanunlardır.”

Öyle ki bu tanım beni çok etkilediğinden zaman zaman  durduk yerde aklıma gelir, üzerinde tefekkür ederdim.

O zamanlar öğrenmiş olduğum bu tanımlama çok basit ve insanın bütün yaşamında mihenk taşı olarak aklında tutması ve unutmaması gereken bir tanımdı bana kalırsa… 

Genel olarak baktığımızda birçok dinin emir ve yasakları aynıdır: Yalan söyleme, zina etme, kibirlenme, hırsızlık yapma vs. vs.

 Bu yasakların hepsi  başka bir insanın, toplumun zararına olacağı için ve kalbe zarar vereceği için yaratıcı tarafından insanlara açıkça bildirilmiştir.

 İnsanın dünya üzerindeki görevi, bahsi geçen  kötülüklerden uzak durup, iyilik yapmak ve bir başkasına zarar vermeden yaşamını sürdürmektir. 
İbadetler dahi kötülükten uzak durma ile iyi huyların kazanımı ve kalıcı olması içindir. 

Allah’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur ama bizlerin ahlâk sahibi olmak ve kalbimizi cilalamak için bu ibadetlere ve tefekküre ihtiyacımız vardır. 
Gelgelelim yaratılmış olan veyahut icat edilen hiçbir eşya Allah’ın haberi ve izni olmadan meydana gelmez, kendi kendine ortaya çıkamaz. 

Koyun kopyalama, laboratuvar ortamında döllenen bebekler, kadınların bir erkek olmadan kendi kendine çocuk sahibi olması vs. vs. gibi keşifler zaten yaratılışta var olan ama bilim adamları tarafından yeni keşfedilen şeylerdir.

Allah insana ve doğaya bir hazine saklamış ve bizler Allah’ın ilmine bilim yolu ile ulaşmaya çalışıyor iken, bunları bulup keşfettikçe bunu kendimizden 
saymaya başlamışız. 

Ne kibir ama!

Tüm bunları düşünüp buraya aksettirmeme sebep olan şey ise sosyal medyada karşılaştığım şu saçma cümle oldu. “Biz dine çalışmıştık ama soru biyolojiden geldi.” 

Siyasetçilerin kişisel tavrı ile inançlı tanımının birbiriyle sürekli karşılaştırıldığı, çok cahilce kurulan cümlelerin havada uçuştuğu kaotik bir dönemden geçiyoruz.

 İnsanlar bir kişide hata gördüklerinde de bunu kula değil, farkında olmadan yaratıcıya bağlayıp dini de sorgular oldular ki bu cidden haddini aşma olarak adlandırılacak bir konudur. Bu niye böyle diye sorgulamak bir nebze normal ama bu böyle olsa daha iyi olurdu demek de edepsizliğin ta kendisi değil midir? Allah haşa “Ahmet, Mehmet siz ne dersiniz bunu böyle mi yapmalıyım mı” 

demeliydi acaba? 
İhlas suresinde buyuruyor ki Allah doğmamış ve doğurmamıştır. Yani ondan başka yaratıcı da yoktur ona hükmeden başka bir varlıkta…

Buna binaen ilim ve  bilim de Allah’ın katından inmiştir. Ayetlerde geçen “Sizi bir nûtfeden yarattık, sizi çamurdan yarattık, sizi bir damla sudan yarattık, sizi embriyodan yarattık” cümleleri hep insanın oluşumundan bahseder. Allah ne ile yarattığını da nasıl yarattığını da saklamaz ve apaçık bildirir.

Buna bağlı olarak fizik, kimya, biyoloji Allah’ın ilimlerinden sadece birkaç tanesidir ve bu uğurda neyi ortaya çıkarıp, keşfetti isek bu, bu hazinelerden birine ulaşmış olmaktan başka bir şey değil
dir.

İnsanoğlunun bu keşif ve icatları heykeltıraşın “bu heykeli ben yontmadım taşın içindekini ortaya çıkardım” demesine benzer.

O bilinmek istedi ve evreni yarattı.

Fezadaki yıldızlar bile sonradan keşfedilirken, 1400 yıl önce indirilmiş olan Kur’an’da bu yıldızların kendisinden bahsedildiğini bilmemek, bilmiyor ise de araştırmadan keşfi Allah’tan ayrı bir “şey” olarak değerlendirmek insanoğlunun kibri ve cahilliği ile alakalıdır.

Allah evreni yaratıp bir köşeye çekilmemiş ve her daim elini yarattıklarının üzerinde tutmuştur ve tutmaya devam edecektir. 

Yüzyıllardır süregelen din ve bilim tartışması “Korona virüsünün çaresi ne” başlığı altında tekrar hortlatılmış ve bırakın evreni kendi bedenindeki mucizeyi bile görememiş olanların  elinde, “din” ve “inanç” mefhumları alay ile oyuncak edilmeye çalışılıyordur.

Kişilerin hatalarını Allah’ın zâtına mâl etmek, dini alet ederek hadsiz şakalar yapmak ciddi hatalardır.

Sorduğunuz zaman herkes Allah’a inanıyordur fakat yaratana karşı haddini bilme, iman etme gibi duygular nedense hep es geçilen hasletlerdir.
Lafı fazla uzatmayayım; esasen demem o ki Allah biyoloğunda, kimyagerinde, profesöründe üstündedir.(!) 

Yani “inanmayı” bilseydik zaten yukarıda bahsi geçen din ve biyolojiyi karşılaştıran cümlenin,  din veya siyasetçilerle alâkası olamayacağını ve hadsizlik olduğunu da bilirdik. 

Bu sebepten Müslümanlar kardeşlerimi düşünmeye davet eder, seküler kardeşlerimize de bilmedikleri konularda konuşmamalarını salık  veririm.

Her daim sağlıklı günler dilerim…



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş