Sapla samanı karıştırmamak…

Eskiden yani Türkler Müslüman olmadan önce doğada değer verdikleri birçok sembol vardı. Ay, Güneş, ağaç, belirli hayvanlar gibi.  Mesela Hayat ağacı olarak geçen bir ağaç türü var ki kaynaklarda Akçam adı verilen bir ağaç çeşidi olarak geçer. Bir tarihçinin anlattıklarına binaen “Hayat ağacı” adı verilen bu kutsal ağaç; tekti ve canlıların hayat kaynağı olarak daima […]

Yayınlama: 31.12.2019
4.031
A+
A-

Eskiden yani Türkler Müslüman olmadan önce doğada değer verdikleri birçok sembol vardı. Ay, Güneş, ağaç, belirli hayvanlar gibi.

 Mesela Hayat ağacı olarak geçen bir ağaç türü var ki kaynaklarda Akçam adı verilen bir ağaç çeşidi olarak geçer. Bir tarihçinin anlattıklarına binaen “Hayat ağacı” adı verilen bu kutsal ağaç; tekti ve canlıların hayat kaynağı olarak daima diri ve canlıydı. Güneşin doğuşu yeni bir doğum olarak görüldüğü için, 22 Aralık’ta Akçam’ın altında Nardugan ( Doğan güneş) adı verilen bir bayram kutlanıyordu.

Ağacın dallarına çeşitli kumaşlar bağlanarak o yıl için tanrıdan dileklerde bulunuluyor, ağacın altına hediyeler koyuyorlardı. Evlerini temizliyor, yeni kıyafetler giyiyor ve ağacın etrafında el ele şarkılar söyleyip, oyunlar oynuyorlardı.








Yaşlılar ziyaret ediliyor; aileler bir araya gelerek hep birlikte yeniliyor, içiliyordu. Bayram; aile ve dostlar bir araya gelerek kutlandığı zaman ömrün çoğalacağına, bayramın uğur getireceğine inanılıyordu.

Eski Türklerde her daim yeşil kaldığı için çam ağacının kutsal bir yeri vardı. Yine ağacın önemli olması sebebiyle Tahtacılar, Müslüman kültürlerin kullandığı Hicri takvimin başlangıcı olan Muharrem ayında ağaç kesmezlerdi. Türklerdeki ağaca olan düşkünlük ve etrafında yapılan ritüeller zamanla Hristiyanlık dünyasına da girmişti. Aslında yılbaşı adını verdiğimiz zaman diliminde ağaç süsleme, altına hediye bırakma gibi ritüeller, İslam öncesi Türk toplumuna ait olan seremonilerdi.

Yılbaşı Türklerde daha çok doğaya ve tanrılara teşekkür olarak geçerken, Müslümanlarda; Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayında oruç tutma, ibadet etme olarak kendine yer bulur. Muharrem ayında ibadet teşviki için Peygamber efendimize ait hadisi şerifler de vardır.

Bunun dışında yeni bir zaman dilimi, yeni başlangıçlar insana heyecan verir ve dolayısı ile değişik eğlencelere dâhil olmak istenebilir.

Eğlence derken insanların sarhoş olmak için dışarı çıktığı, kadınların tacize uğrayacağı kesin olan yerlerden değil, ailece toplanıp yemek yenildiği, sohbet edildiği bir akşamdan bahsediyorum. Hicri yılbaşında sevdiklerinle bir arada olmakla Miladi yılbaşında bir arada olmak arasında çok fark yok.

Hicri yılbaşını kutsal görüp Miladi olanı haram ilan etmek bana çok tuhaf geliyor esasen.

Sanıyorum bu konuda bazı kimseler “Noel haramdır, yılbaşı günahtır” diyerek bu yüzden sapla samanı karıştırıyor. Hz. İsa’nın doğum günü olan Noel ve hemen akabindeki hafta olan Yılbaşı birbirinden farklı mevzular ki biz Müslümanlar Hz. İsa’ya düşman da olmamamıza rağmen sanıyorum bilgisizlik insanların nefretini körüklüyor. Noel ve Noel baba klişesi de birbirinden farklı şeyler ki, Noel baba gerçekten başka bir dinin evliyası, azizidir nihayetinde. Dolayısı ile Noel baba figürünün kullanılmasından ben de hoşlanmıyorum. O kısma sözüm yok.

Ayette onlara benzemeyin diye emrediyor Allah.

Ama dışarıda yürümeye çıktığınızda kıyafetten tutun, kullanılan elektronik alete kadar Batılı görünümündeyiz zaten. Bizi onlardan ayıracak tek şey Yılbaşı mı ağaç mı? Ağacı zaten Türklerden görüp benimsemişler.

Biz Müslümanları “Onlardan ne ayırt eder şu zamanda” diye düşününce aklıma utanma duygusu, edep gibi şeyler geliyor. Zira ahlâk herkesin muzdarip olduğu bir konu. Acaba çok mu basite indirgiyorum bilmiyorum ama yılbaşında yeni bir zaman dilimine girdik diye sevinmek, hediyeleşme, bir yerlerde toplaşıp sohbet etmek dinden çıkmak için bir sebep değildir diye düşünüyorum. Bu ağır itham çok fazla kullanılıyor yılbaşı mevzu bahis olunca. Kul hakkı, dedikodu, cinayet, aleni bir şekilde zalimlik, adam kayırarak hak yeme bana göre sözde Hristiyan âdeti denilen Yılbaşı kutlamasından daha büyük, daha kötü günahlar. Fetva makamı değilim amma günah dedikleri şeyin günah olmadığını iddia edecek kadar fıkhi bilgim olduğuna eminim.

Her neyse…

Bu konu görünen o ki konuşmakla bitmeyecek bir konu J

Cümlelerime burada son verirken herkese mutlu, sağlıklı ve huzur dolu bir yıl diler, her geçen günün gönlünüzce olmasını temenni ederim.

Esen kalın efendim.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.