GURBETTEKİ ANADOLU BOSNA (3. Bölüm)

Önce Travnik, ardından da ilçemizin kardeş şehri olan Donji Vakuf’a girmek için yola çıkıyoruz. Bir petrol ofisinde duruyoruz. Yakıt alacağız ve Ömer bir kişiye Donji Vakuf yolunu soruyor. Daha sonra bende arabadan inerek, su almaya gidiyorum. Çok bunaltıcı hava var.Suyu alıp geldikten sonra Ömer’in güldüğünü görüyorum. Ömer, “Adres sorduğumuz adamlar senin bereni gördü mü?” diyor. […]

Yayınlama: 13.09.2017
6.291
A+
A-

Önce Travnik, ardından da ilçemizin kardeş şehri olan Donji Vakuf’a girmek için yola çıkıyoruz. Bir petrol ofisinde duruyoruz. Yakıt alacağız ve Ömer bir kişiye Donji Vakuf yolunu soruyor. Daha sonra bende arabadan inerek, su almaya gidiyorum. Çok bunaltıcı hava var.Suyu alıp geldikten sonra Ömer’in güldüğünü görüyorum. Ömer, “Adres sorduğumuz adamlar senin bereni gördü mü?” diyor. Berede Ayyıldız olduğu için, daha önce adres sorduğumuz Boşnak kardeşimiz bizim Türk olduğumuzu anlamış ve adresi en ince ayrıntısına kadar anlatmak için tekrar Ömer’in yanına gelmiş. Ömer’de birazda tebessüm ederek, “Ayyıldızlı Bayrağımızı gören hemen yardıma koşuyor” diyor…

 

Ve Saraybosna’dan çıkıyoruz. Yolda giderken, Ömer bana geçtiğimiz yerleri anlatıyor. Açıkçası Ömer’in anlattığına göre yol boyunca genelde Hırvatların iş sahaları vardı. Hatta Ömer bunu şu cümlelerle açıkladı: “Yol boyunca büyük binaları gördüğümüz iş yerleri hep Hırvatlara ait. Yani çalışma olarak çalışkanlar. Boşnakların böyle iş yerleri az denecek kadar çok az. Ama Sırplar ve Hırvatların böyle bir çok yeri var”…








 

Yolda ilerlerken köylerinde içinden geçiyoruz. Mini evler, doğal güzellikle ve hemen her yerde gördüğümüz camiler… “Buralar bizim” diyorum içimden. Sonra Ömer’e Boşnak kardeşlerimizin bize bakış açılarını soruyorum. O da bu konunun uzun süreceğini, daha sonra bu soruya cevap vereceğini ifade ediyor.

 

Sonunda Travik’e varıyoruz. Ömer Travnik’in girişinde bulunan İbrahim Paşa Medresesi’ni gezmemiz gerektiğini söylüyor. Daha önce bu medreseyi gezip ve bilgi aldığım için Travnik’te başka tarihi yer var mı diye soruyorum. O da İbrahim Paşa Medresesi’nin hemen üst tarafında bulunan kaleye götürüyor beni. Kalenin girişine geliyoruz. Tam kaleden girecekken, adı Sabahate olan bir kadın karşılıyor bizi.

 

Kalenin gişesine bakan Sabahat isimli bayan, kaleye girişin 30 kayem, yani yaklaşık 60 TL olduğunu söyledi. Ben de Ömer’e sarı basın kartına sahip olduğumu ve gazetecilerinde fuarlar ve tarihi yerlere ücretsiz girdiğimizi hatırlatmasını söyledim.

 

Ömer Boşnakça konuşmaya başladığı an seslerin yükseldiğini farkedince, sessizce olanı bitine izlemeye başladım. Ömer bana dönüp, 5 kayem yani 10 TL’ye Sabahat hanımın girişimize izin vereceğini söyledi. Tabi baktım ki bu hanımefendi pek iyi niyetli değil. Bende Ömer’e kuruş para vermeyeceğimizi kendilerine söylemesini rica ettim.

 

Sabahat isimli bayanın sözüme karşılık vermesinin ardından Ömer’in neredeyse bağırmaya başladı. Ve aralarında büyük bir sıkıntının olduğunu hemen anladım. Bir yandan Ömer’i sakin olması konusunda uyarırken, bir yandan da bayanın ne dediğini öğrenmeye çalışıyordum. Derken Ömer’in kolundan tutup, araca doğru gitmemizi sağladım. Ömer bayanın bizi hiç bir zaman kaleye almayacağını ifade ettiğini, para versek dahi bu kaleye girme fırsatımız olmayacağını söylediğini ve kendisinin de bunun üzerine sinirlendiğini söyledi.

 

Aslında keleye alınmak veya alınmamak çokta önemli değildi. Üzerimizde bayrağımızı taşıyorduk ve kaleye girerken de Türkiye’den geldiğimi söylemiştim. Aslında bize yapılan bu terbiyesizlik, Türk halkına yapılmıştı. Tabi bunu sineye çekeceğimizi düşündü galiba. Ama kesinlikle sineye çekmek gibi bir düşüncemiz yoktu. Hemen arabaya binip Travnik Belediyesi’ne gittik. Kapıda bizi danışman gibi bir görevi olan şahıs karşıladı. Şahsa Belediye Başkanı’nın müsait olup olmadığını sorduk. Daha sonra bizimle ilgilenebilecek, yetkili bir ile görüşmek istediğimizi ilettik.

 

Travnik Belediyesi çok küçük ve açıkçası bir belediye değil, 2 katlı bir ev gibiydi. Hemen ikinci katına çıktık ve görevini halen daha bilmediğim bir kişi bizi karşıladı. Olanları anlattık ve kendisi bunu hayretle dinledi. Adamın arkasında bizim bayrağımız vardı. Açıkçası bunu görünce mutlu olmuştum ama yapılan saygısızlıktan dolayı da epey sinirliydim.

 

Ömer’e söylediklerimi karşımızda bulunan adama tercüme etmesini söyledim. Ve aynen şu ifadeleri kullandım: “Bosna ile Türkiye arasında kardeşlik bağı vardır. Ama bugün yaşadığım olay gerçekten bizi ziyadesiyle üzdü. Sarı basın kartlı biriyim. Bu kartı devletimin baş kurumlarından biri hakettiğim için verdi. Dolayısıyla ben burada sadece kendimi değil, Türk milletini temsil ediyorum. Yapılan saygısızlık da sadece bana değil tüm Türk milletine yapılmıştır”…

 

Bizi karşılayan adam duydukları karşısında karşımızda açıkçası ezilmeye başladı. Kendisi de bizim sözlerimizin ardından şu ifadeleri kullandı: “Türkiye bizim kardeş ülkemiz. İnanın söylediklerini ve size yapılan bu davranış bizi ziyadesiyle üzdü. Bizler kardeşiz ve gereken herşeyi yapacağız”

 

Sonra telefon trafiği başladı. Karşımızdaki adam bir yerleri arıyor ve açıkçası birazda kızıyordu. Telefon konuşması birince bizim tekrar kaleye geri dönmemizi rica etti. Ama ben bunu reddettim, çünkü o bayanın suratını dahi görmek istemiyordum. Ama yine ısrar etti ve bizde gideceğimizi söyledik.

 

Kalenin önüne gelince Sabahat isimli bayan yüzümüze bakıp, hiçbirşey söylemedi. Ömer Boşnakça sert ses tonu ile, “Seni aradılar mı?” dedi. Ardından bayan da yine Boşnakça sadece, “İyi günler” dedi.

 

Kaleye çıktık ve Ay Yıldızlı bayrağımızı dalgalandırdık gururla sonra da kale hakkında bilgiler aldık. İşte Travnik Kalesi’nin tarihi: Göksu Nehri’nin kenarından yürüyerek ulaşılabilen kale şehrin zirvesinde yer alıyor. Kalenin tarihçesine bakmak gerekirse, Osmanlı döneminde sadece ince duvarların bulunduğu kale, Osmanlı tarafından yeni duvarlar ile çevrilerek ve içine farklı mimariler eklenerek güçlendirilmiş. İçerisinde Sultan 2. Beyazıd Han’ın yaptırdığı bir minare bulunmakta ve bu minarenin bir benzeri İstanbul’da Ayasofya Camisi’nde yer aldığını öğrendik. Osmanlı döneminde kale İslami motifler ile bezenmiş ve farklı mimariler ile hem görsel olarak hem de yapısal olarak güçlendirilmiş. Osmanlı askerleri savaş döneminde bu kalede kalmışlar hatta kumandanlar gözetleme kulesinde bulunmuştur.

 

Travnik’in öneminin artması ile birlikte kale de önem kazanmış ve sancak beyliği verilmiş. Birçok savaş esnasında Osmanlı için önemli olan Travnik Kalesi, aynı zamanda Bosna savaşında da stratejik bir nokta niteliğinde ve bu bölge Sırpların kolay kolay geçemediği bir bölge halini almış.

 

Kale’den çıkarken, yine Sabahat hanımefendinin yüzüne bakıyorum ve o da bana bakıyor. Açıkçası yaptığından utanmış gibi bir hali vardı. Kendi kendime keşke bu gibi şeyler hiç yaşanmasaydı dedim. Ama yaşanılan bir şeyi sindirmemiz kesinlikle kabul edilemezdi.

 

Travnik’ten çıkıp, Donji Vakıf’a doğru yola çıkıyoruz…

 

AMİR RUJANAC VE SEAD ADZEMOVİC İLE GÜZEL SOHBET, OSMANLI’DAN KALAN VE SIRPLARDAN SAKLANAN ÇERÇEVELİ RESİM—–>>>>> YARIN



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.