DOST MECLİSİ TOPLANTILARININ KONUĞU AHMET GÜLEÇ

MÜSİAD İnegöl Şubesi tarafından 3 ayda bir düzenlenen Dost Meclisi Toplantılarının biri daha geçtiğimiz akşam düzenlendi. Düzenlen toplantının konuğu ise MOSFED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç oldu.

Yayınlama: 03.10.2017
699
A+
A-

DOST MECLİSİ TOPLANTILARININ
KONUĞU AHMET GÜLEÇ 

MÜSİAD İnegöl Şubesi tarafından 3 ayda bir düzenlenen Dost Meclisi Toplantılarının biri daha geçtiğimiz akşam düzenlendi. Düzenlen toplantının konuğu ise MOSFED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç oldu.

MÜSİAD İnegöl Şubesi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen programa MOSFED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç’in yanı sıra MÜSİAD İnegöl Şubesi Başkanı Halil Malkaç ve yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda MÜSİAD üyesi katılım gösterdi.






Toplantıda konuşan MOSFED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, “1990’lı yılları düşündüğümüzde MÜSİAD’ın Türkiye’de bir kurum olduğu ve en kritik noktalarda yaptığı katkılarla tüm hükümetlere yol haritası gösteriyordu. 2001 krizini 99’da söylemişti. Böyle giderse faiz ve maaşlardan başka hiçbir şeyi bütçeye koyamazsınız diyen bir kurumdu. Bu tip kurumların kıymetini bilmemiz lazım. Mobilya sektörüne baktığımızda 90’lı yıllarda İnegöl’de nüfus cüzdanı haricinde pasaport vesaire olmayan binlerce mobilyacı vardı ama o yıllarda ne Türkiye’den ne de dünya pazarından istifade edebiliyorduk. Bölgesel satıyorduk. Enflasyon aylık yüzde 10’du. O dönemde MÜSİAD 15-20 arkadaşın bir araya gelerek kurulmasıyla hayata geçti. İlk tavsiyelerden bir tanesi Business kartının ve pasaportun olması gerektiğidir. O dönemde insanları Almanya fuarına götürdü. İnegöl’de o zaman çoğumuz ilk kez pasaport aldık. Ankara’dan mal alıp satan, İstanbul’dan klasik iskelet alıp satan firmaları Almanya’ya gittiğimizde anladık, bunlar mobilyacıysa biz ne yapıyoruz dedik. Dünyadaki mobilya ile Türkiye’deki çok farklıydı. Kişisel menfaatlerin yüzünden kurumsal duruşları ihmal ediyoruz. Kurumsal duruşu ihmal eden firma marka olamaz. MÜSİAD bunu bize öğretti. Bir şehrin bir hikâyesi var, keşke çok yönlü bir hikâye olsa. İnegöl’ün tek hikâyesi mobilya hikâyesidir. Bu da İnegöl’ün tüm sektörlerini doyurma ve İnegöl’ü büyütme büyüklüğüne sahiptir. Mobilya sektörü İnegöl’e gelmiş bir sürü insanın ana geçim kaynağıdır. Başka sektörlerin de ana geçim kaynağıdır” şeklinde konuştu. 

ALTERNATİF FUAR YAPALIM İSTEDİK 
“2008’de 1. Sokak dediğimiz bölgede mobilyacı kalmamıştı” diyerek konuşmasını sürdüren Güleç, “İnegöl’de bir kurum oluşsun, İnegöl mobilyacısına sahip çıksın istedik. Bizde bir tane istatistik vardı, İnegöl mobilyanın ismi çıkmıyordu. Bunla ilgili bir platform oluşturmak istedik. CNR’da yer bulamıyorduk, alternatif fuar yapalım istedik. İTSO olarak yemek verdik ve anket tuttuk, fuarla ilgili taleplerini aldık ve İnegöl mobilyasıyla ilgili ortak bir reklam verelim istedik. 2. toplantımıza çok az bir sayı katılım gösterdi ve fuar yapmayalım diye karar aldık. Fuara katılım fiyatlarında eşit fiyat olsun istedik. Toplam 8 bin metreyi bulmayan bir katılımımız oluyordu ama buna rağmen fuarda yer bulunamıyordu. İnegöl Türkiye mobilyasına yön veren bölgelerden bir tanesi. Bizim derdimiz sadece kendimiz değil. O gün bin metre girerken bugün ben 400 metreye kendimi düşürdüm. Bunu tutarlılık adına yaptım, çuvaldızı kendime batırmam lazımdı. Ben kendime ceza verebiliyorum ama bu herkes için olan bir şey, bu ölçü herkes için. Herkes fuaye alanında olmaz. Ben değil de komşum gitsin derseniz olmaz. Ben dünyanın en iyi fuarına firma olarak katılıyorum, bir sürü fuara katılmakla veya ciroyla ilgili de değil. Biz gereksiz hızlı bir şekilde fuarların kapısını aşındırdığımızda bu bize olumsuz bir fiyat yansıtıyor. Şartlar ağırlaşıyor, fuarcılara karşı sektörün bir yaptırımı olmuyor. İnegöl’den İstanbul’a geçen seneden bu yana bir ton kestane şekeri gitti. Ne gerek var? Fuarcılara torba torba kestane şekeri taşıyacağınıza müşterilerinize taşıyın, daha çok iş yaparsınız. Bu sefer bize zam olarak yansıyor. Risk aldık fuarı sektöre açacağız dedik. İnegöl’ün metresi 32 bin metreye çıktı. 8 bin metre nasıl 32 bin metre oldu? İnegöl’ün genel ortalaması doğru ama bazı firmalar ‘fuara katılmasam da olur ama bulunalım’ diyor. Bırak o zaman ihtiyacı olan katılsın. İhtiyacı olmayanın katılmasına gerek yok. Biraz özeleştiri yapmamız lazım. Biz dünyanın en iyi fuarlarına götürüyoruz. 2 ay önce Şangay’daydık. Şangay’a Çinliler hariç 150 bin tüccar geliyor. Yunanistan’dan İstanbul fuarına gelenin 20 katı… Gel oraya git, devlet destek veriyor. Stant, katalog yapmakla uğraşmayacaksın. Mallarını paketleyip oraya gideceksin, son gün paketleri açıp fuara katılacaksın. Kimse gelmiyor. Önümüzdeki yıl Çin yılı, Çin’de Türkiye yılı. Çin her yıl bir ülkeyi ilan ediyor, önümüzdeki sene Türkiye yılı. Acaba Türkiye’de bunu kaç kişi biliyor diyorlar, insanlara tanıtmamızı söylüyorlar. Çoğumuz ziyaretçi olarak gidiyoruz, neden katılımcı olarak gitmeyelim. İstanbul’da bir arkadaşımıza neden bu fuara katılıyorsunuz dediğimizde Tayland’dan bir müşteri edindiğini ve çok iyi alışveriş yaptıklarını ve istikrarlı olduğunu ifade ediyor. Tayland’daki bir müşteriyi yakalayıp hizmet ederseniz o müşteri başka kimseye gitmez, istikrar sağlarsınız. Burada pazarı genişletip kendimize göre Pazar oluşturmamız lazım. Fuardan fuara hazırlanan bir toplum olursak bu katma değere katkı sağlamaz, ölçek ürün sağlamaz, istikrarlı markalaşmaya katkı sağlamaz… İnegöl’ü dünyaya mobilyayla tanıtmamız gerekiyor. Yanlış yerlere geliyoruz. Bir koyundan bir tane post çıkar. Bu fuardan 10 tane müşteri çıkmaz. Gelen müşteriler belli. Yeni, etkili bir müşterinin gelebilmesi için ganimet paylaşımından çok her firmanın ihracatçısının Pazar arayışı içine girmesi lazım. Öyle yaparsak bir Köln, Milano, High Point, Şangay çıkar bu şehirden…  Eğer biz post paylaşımına girersek bu fuara 5 yıl sonra bir müşteri bile gelmeyecek. Tekstilci, makineci, mobilyacı olmuş fark etmez biz birbirimize benziyoruz. Fuar işinde dünyaya odaklanmamız lazım.Türkiye mobilya sektöründe 90’larda 20 bin mikro atölyeden çoğunluğu KOBİ olan 36 bin tesisle üretim yapan bir yapıyız. 93’te 25 ve üzeri işçi çalıştıran işletme sayımız sadece 76 iken bugün yaklaşık bin firmamız 30’un üzerinde işçi çalıştırıyor. Yerel ihtiyaçlar için üretirken önce ulusal sonra uluslararası talebe göre üretmeye başladık. Markalaşma, AR-GE ve nitelikli insan kaynağına yatırım yaptık. 90’ların başından bugüne üretimimizi 10 kat artırdık. Üretimimiz bugün 10 milyar dolara ulaştı ancak halen potansiyelimiz var. Ürettiğimizin yüzde 34’ünü ihraç ediyoruz. 2001’de ilk kez dış ticaret fazlası verdik, ihracatımızı 10 kat arttırdık. 2015 yılında 2 milyar 400 milyon dolar, 2016 yılında 2 milyar 657 milyon dolar 2017 yılının ilk 8 ayında 1 milyar 860 milyon dolara ulaşıldı. 2017 sonu öngörümüz 2 milyar 700 milyon dolara ulaşmaktır. 2023 hedefimiz 10 milyar dolar ihracattır” ifadelerini kullandı



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş