Son yıllarda jeopolitik rekabetin en yoğun yaşandığı bölgelerden biri haline gelen Doğu Akdeniz gündemine dair açıklama yapan Sultan Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Genel Başkanı Turgay Yazıcı, Libya ile yapılan münhasır ekonomik bölge anlaşmasının ivedilikle; Mısır, Lübnan ve Suriye’yle de yapılmasını, KKTC’ ile Filistin’in de bu anlaşmaya gözlemci üye ülke olarak katılmasını önerdi.
Libya’da Hafter’e bağlı Libya Temsilciler Meclisi’nin 27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye ile Serrac Hükümeti arasında imzalanan Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşmasını teknik olarak incelemek üzere bir komite kurma kararı alması, Doğu Akdeniz’de dengeler değişiyor mu sorusunu gündeme getirdi. Konuya ilişkin Sultan Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Genel Başkanı Turgay Yazıcı bir açıklama yaparak yeni bir öneriyi ortaya attı.
DOĞU AKDENİZ’DE HAKKANİYETE DAYALI YENİ DENGE
Turgay Yazıcı, Libya ile yapılan Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmasını hatırlatarak, bu anlaşmanın benzerinin ivedilikle; Mısır, Lübnan ve Suriye ile de yapılması gerektiğini söyledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Filistin’in de bu anlaşmaya gözlemci üye ülke olarak katılmasını talep eden Yazıcı, “Tüm bu adımlar, Doğu Akdeniz’de hakkaniyete dayalı yeni bir denge demek. Türkiye, Suriye, Lübnan ve Mısır arasında münhasır ekonomik bölge iş birliği artık kaçınılmaz bir hamle. Doğu Akdeniz, enerji kaynakları ve deniz yetki alanları bakımından son yıllarda yoğun jeopolitik rekabetin yaşandığı bir bölge haline gelmiştir. Türkiye, bölgedeki kıyıdaş ülkelerle uluslararası hukuka uygun bir şekilde MEB sınırlandırması yaparak bölgesel barış, enerji güvenliği ve ekonomik kalkınma hedeflerini birlikte ilerletmeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) hükümleri esas alınarak Suriye, Lübnan ve Mısır’a diplomatik bir çağrı yapılmaktadır” dedi.
“TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ’İN ANAHTAR AKTÖRÜ”
Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çeken Turgay Yazıcı, “Libya ile 2019’da imzalanan deniz yetki alanı mutabakatı ile uluslararası hukuk temelinde MEB sınırlandırması yapma niyetimizi gösterdik. Bunun amacı; adil paylaşım, hukuki meşruiyet ve bölgesel enerji iş birliğini teşvik etmektir. Stratejik teklifimiz ise komşu ülkelerle karşılıklı saygıya dayalı MEB anlaşmaları yaparak bölge dışı müdahalelere karşı bölgesel bir denge inşa etmek. Türkiye Doğu Akdeniz’in anahtar aktörüdür. Suriye ayağında ise jeopolitik gerilimden hukuki iş birliğine yönelen bir eksen var. Suriye’nin Akdeniz’e kısa ama stratejik bir kıyısı bulunmaktadır. İsrail, 1973’ten bu yana Golan Tepelerini işgal etmiş, 2023 itibariyle Tartus açıklarında enerji arama iddialarını gündeme getirmiştir. Yapılacak bu hamlenin potansiyel kazanımlarına bakıldığında Türkiye ile yapılacak MEB anlaşması sayesinde deniz yetki alanı netleşecektir. Egemenlik alanları uluslararası hukukla güvence altına alınacaktır. Türkiye ile ekonomik ve enerji temelli normalleşme başlatılabilir” diye konuştu.
HERKESE KAZANDIRACAK HAMLE
Lübnan penceresinden bakıldığında enerji umudu, İsrail tehdidinin öne çıktığına dikkat çeken Yazıcı, şöyle devam etti: “Lübnan, İsrail’le deniz sınırında yıllardır tartışmalı Blok 9 krizini yaşamaktadır. 2022’de ABD arabuluculuğunda kısmi bir çözüm sağlansa da bu çözüm Lübnan’ın doğusundaki potansiyel alanları kapsamamaktadır. Türkiye ile ortaklık Lübnan’a ne sağlar? Doğu sınırındaki MEB alanı hukuki güvenceye kavuşur. Enerji arama faaliyetleri daha fazla dış baskı olmadan yapılabilir. Türkiye-Lübnan enerji hattı potansiyeli gelişebilir. Diplomatik zeminde baktığımızda da Lübnan, Türkiye ile geçmişte birçok ekonomik anlaşma yapmış, tarafsız diplomasi geleneğine sahip bir ülkedir. Mısır için de Doğu Akdeniz’in güney denge unsuru diyebiliriz. Mısır, 2003’te GKRY ile yaptığı MEB anlaşmasıyla Yunanistan-GKRY-İsrail eksenine kaymıştır. Ancak bu anlaşma kendi potansiyel haklarını kısıtlamıştır. Örneğin Türkiye ile olası anlaşma senaryosunda, yaklaşık 11.500 km2 deniz alanı Mısır lehine sonuç verebilir. Türkiye ile MEB sınırlandırması onlara ne kazandırır? Daha büyük ve avantajlı bir deniz yetki alanı. İsrail ve Yunanistan’ın çıkarlarına endeksli politikadan uzaklaşma. Karadeniz ve Orta Asya doğal gaz kaynaklarına Akdeniz erişimi. Türkiye-Mısır deniz sınırlandırması yapılması durumunda, BMDHS Madde 83’e göre (hakkaniyete uygun ve tarafların menfaat dengesini gözeten) bir çözüme ulaşılabilir.”
SİVİL DİPLOMASİ ÖNERİSİ
Turgay Yazıcı, bu hamlenin sonuçlarından da bahsederek sıraladığı önerilerden ise şöyle bahsetti: “Türkiye, Suriye, Lübnan ve Mısır ile birlikte adil ve hakkaniyetli MEB anlaşmaları yaparak İsrail’in tek taraflı enerji projelerinin önünü kesebilir. Doğu Akdeniz’in uluslararası hukuk temelinde barış bölgesi haline gelmesini sağlayabilir. Enerji üzerinden yeni bir ekonomik iş birliği ve diplomatik denge inşa edebilir. Tüm taraflara çağrımız şudur; bölge dışı aktörlerin değil, bölge halklarının menfaatini gözeten bir enerji diplomasisi inşa edelim. Bu işin inşasında da STK’ların önemli bir güç olduğunu düşünüyorum. Sivil toplumla başlayan diplomasi ile bu hamle güçlendirilmeli. Neden STK’lar? Sivil toplum, uluslararası diplomasiye yön veren, halklar arasında köprü kuran ve siyasi bariyerleri aşmakta önemli rol oynayan bir aktördür. Türkiye, Suriye, Lübnan ve Mısır’daki düşünce kuruluşları, akademik enstitüler, barolar, çevre ve enerji örgütleri bu konuda öncü olabilir. Devletler resmi temas kuramasa da sivil diplomasi kanalları ile ortak zeminde buluşabilir.”
YOL HARİTASI HAZIR
“STK’lar aracılığıyla ortak bir bildiri ile bu işin adımları atılmalı. Bu ortak bildirinin amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: 1. Doğu Akdeniz’in hakkaniyete dayalı paylaşımı için bölgesel dayanışma çağrısı yapmak, 2. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi temelinde hukuki gerekçeleri topluca vurgulamak, 3. İsrail’in tek taraflı enerji faaliyetlerine karşı uluslararası kamuoyunda farkındalık oluşturmak, 4. Devletlere, ortak bildiriye imza atan STK’lar üzerinden dolaylı diplomatik baskı uygulamak. Ortak bildiri için bizim önerimiz “Doğu Akdeniz’in Barışçıl Geleceği İçin Halklar Arası İş Birliği Çağrısı” başlığı altında buluşmaktır. Bildiride ayrıca; Uluslararası hukukun üstünlüğü (BMDHS referansı), Karşılıklı saygı ve denizlerde egemen eşitlik ilkesi, Enerji kaynaklarının tüm bölge halklarının refahı için kullanılması ve Silahsızlanma, güvenlik ve çevresel sürdürülebilirlik temaları vurgulanabilir. Yol haritası ve takvim önerimizi de üzerinde çalışarak hazırladık. Öncelikle Ortak STK platformu kurulmalı. Örneğin bu isim “Doğu Akdeniz Sivil Dayanışma Girişimi” olabilir. İkinci adımda ortak bildirinin hazırlanması için çevrim içi çalıştay yapılmalı. Ardından bildiri, bölge dillerine çevrilerek aynı gün yayınlanmalı. Uluslararası basın, BM ve AB nezdinde tanıtım yapılmalı ve devletlerin Dışişleri Bakanlıklarına resmi rapor şeklinde sunulmalı”
HABER: ALİ RAŞİT BACAK