DEVRİM Mİ TEKÂMÜL MÜ?

Kitabın ismi Devrim ayetleri.  Kitabın yazılış amacı ise yanlış aksettirilen yahut yorumlandığı düşünülen ayetleri incelemek ve bu konuda kendi eleştirilerini halkla paylaşmak. Yazarın bulunduğu konum, dâhil olmayı seçtiği siyasi oluşum, kimliğini daha da belirginleştiriyor fakat bizim için önemli olan bulunduğu konumdan ziyâde dine bakış açısı ve bizlere sunmaya çalıştığı “Din budur” tavrı. İmam Hatip liselerinin […]

Yayınlama: 20.01.2021
9.653
A+
A-

Kitabın ismi Devrim ayetleri. 

Kitabın yazılış amacı ise yanlış aksettirilen yahut yorumlandığı düşünülen ayetleri incelemek ve bu konuda kendi eleştirilerini halkla paylaşmak.

Yazarın bulunduğu konum, dâhil olmayı seçtiği siyasi oluşum, kimliğini daha da belirginleştiriyor fakat bizim için önemli olan bulunduğu konumdan ziyâde dine bakış açısı ve bizlere sunmaya çalıştığı “Din budur” tavrı.








İmam Hatip liselerinin müfredatında eskiden Kelam isimli bir ders vardı.

 Şu an hala var mı bilemiyorum?

İlahiyat fakültelerinde ise bu ders daha kapsamlı olarak Sistematik kelam ismiyle geçer.

Kelamın esas konusu akıl yolu ile evreni, yani yaratılmış olan zahiri varlıkları gözlemleyerek Allah’ın varlığını, birliğini, dünyanın sonradan yaratılmış olduğunu ve dolayısı ile tüm bu yaratılmış olanların üzerinde Allah’ın elinin sürekli olduğunu görünür şekilde ispatlamak üzerinedir.

Kelam, ilham ve sezgi gibi duyguları kişisel bulur ve bunun kitlelere dikte edilemeyeceğini savunur.

Esasen akıl, İslam dininin temelidir fakat İslam akıldan ibaret değildir.

Gözle görülmeyen, elle tutulmayan adına vecd yahut iman dediğimiz duyguyu akıl ile anlatmak mümkün değildir fakat iman duygusu akıl olmadan da kişiye uğramaz.

Başlangıçta birbirine tezat gibi görünse de aslında birisi dinin başlangıcıdır diğeri ise tamamlayıcısı.

Nitekim bedeviler ilk Müslüman olduklarında “İman ettik” derler, Allah da onlara “İman ettik demeyin, inandık deyin zira iman henüz kalplerinize yerleşmedi” diye uyarıda bulunur.

Devrim ayetleri kitabı da yeni Müslüman olmuş bir kimse gözüyle yazılmış gibidir.

İman ve akıl birlikte olduğunda iri cüsseli, dev gibi bir insanı bile bir çocuk saflığına, temizliğine, masumluğuna ulaştıracak kadar güçlü bir ikili.

Akıl ise tek başına; cılız, pejmürde ve adam yerine konmayan fakat neye hizmet ettiği bilinmez bir cahilin “Küçük dağları ben yarattım” dercesine büyük, yüce görünmeye çalışmasından ibaret bir kibir hâli.

Dinin ilk şartıdır akıl baliğ olmak. Dolayısı ile akılsız iman olmaz.

İmansız akıl ise Allah’a değil de, ömrü billah ne olduğunu bilmediği bir şeyin peşinde koşturur, durur.

 Kur’an sürekli düşünün derken tefekkürü de kasteder.

Devrim ayetleri ise düşünmeyenleri, maddeye tapanları, altın istifçiliği yapanları eleştirir sürekli.

Bunun dışında  günümüzün zengin ve güç sahibi Müslümanlarını tenkit eden cümleler barındırır.

Fakat dünya üzerine hayatını kurmuş olanları dünyevi bir şekilde eleştirir.

Kitabı okumadan önce Ali Şeriati tarzında mı acaba diye düşünmüştüm fakat Ali Şeriati gelenekten bu kadar kopuk değil zannımca.

(Gelenek dediğim kendilerini tradisyonel ismine layık gören günümüz gelenekçilerinden farklı bir şey. Maalesef onların da gelenek anlayışı İslam’la alakalı değil, ancak eleştirmekle hayat bulan bir oluşum.)

Mesela kurban mevzusu, kurban ayetlerini irdeleme kısmı fazla zorlama yazılmış gibi.

Zira bu seferde bâtıni yorumu baz alıp kurban kelimesini sadece insanın kendi nefsinden kurtulması olarak düşünüp, zâhirde olan kurban kesme eylemini yok saymaya çalışmış.

İnsanın kendi nefsinden kurtulması yahut kurtulmaya çalışmasının bir kurban eylemi olarak te’vil edildiği doğru fakat Hz. Peygamber’in döneminde gerçekten bir hayvanı kurban olarak kestiği, kaynaklarda belirtildiği için cümlenin tek tipli te’vili zorlama olarak görülüyor.

Bunun yanı sıra kitap boyunca hissedilen bir şey daha var: Sürekli seküler yaşama ya da  sekülerlere “Bakın bizim dinimiz ne şirin mesajı” veriliyor.

Bütün dinlerin yahut inançların temelinde tekâmül vardır. Velhasıl hepsi farklı yollardan ana kaynağa ulaşmaya çalışır.

Nitekim hepsinin yürüdüğü yol farklıdır. Bu yüzden hayatı bir madde ve sadece gözüyle şahit olduklarından ibaret olarak gören sığ düşüncenin, İslam dinini güzel görmesi için dinin hiçbir buyruğunu eğip bükmeyi ben doğru bulmuyorum.

Sonuç olarak Devrim ayetleri, içerik olarak son dönem eleştirel bakış açısına sahip antikapitalist Müslümanları kendine arka plan yapmış fakat bâtından uzak ayet çevirileri Kur’an’ın hazzını hiç vermiyor.

Zaman zaman aralarda kırıntı şeklinde  bâtıni yorumlara elbet denk geliyorsunuz fakat hemen aklın o gri kıyafetine geri dönmek ister gibi olan cümleler insana o vecdi yaşatmıyor.

Bazı kelimeler düşündürüyor mu?

Kesinlikle.

Fakat bu düşünmeye sevk eden cümleler ancak yüzde yirmiye tekâbül ediyor diyebilirim.

Ayrıca yazar ayet çevirilerini bütün olarak nereden almış bilmiyorum (belirtilmemiş) ama fena halde Caner Taslaman, Edip Yüksel kokusu alıyorsunuz.

Yani Kur’an’ı sadece zahiri olarak açıklamaya çalışıp batîni yorumları ve hadisleri pek sevmeyen kişilerin kokuları bunlar.

Nitekim Kur’an sadece akılla ve zâhirle değil artı olarak iman ile de açıklanması ve okunması gereken bir kitap.

Akıl ile başlayan, iman ve vecd ile bizi tekâmüle erdiren…

Velhâsıl Kur’an’ın kalbi bir mecraya sığmak üzere ya da birilerini eleştirmek için değil daha da geniş düşünmek için var.

Esen kalın efendim.

 



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.