SABIRLI OLMAK

Kıymetli Okurlar… Sabır bazen acıda olsa yapmanın birçok faydası,hatta sabrın hepsi faydadır. Sizlere hem sabırın daha güzel tarifi çeşitlerini şöyle söyleyelim; Sabır acı bir ilaç, kötü kokulu bir şerbettir. Sabır bereketli ve değerli bir azıktır. Bütün menfaatleri insana çeker ve her kötülüğü baştan savar. Sabır bu derece önemli bir ilaç olduğuna göre, taşıdığı kötü kokudan […]

Yayınlama: 01.07.2017
19.756
A+
A-

Kıymetli Okurlar… Sabır bazen acıda olsa yapmanın birçok faydası,hatta sabrın hepsi faydadır.

Sizlere hem sabırın daha güzel tarifi çeşitlerini şöyle söyleyelim; Sabır acı bir ilaç, kötü kokulu bir şerbettir. Sabır bereketli ve değerli bir azıktır. Bütün menfaatleri insana çeker ve her kötülüğü baştan savar. Sabır bu derece önemli bir ilaç olduğuna göre, taşıdığı kötü kokudan dolayı onu içemeyen veya yutamayan basiretli kimse, acılığına katlanarak onu yutar ve şöyle düşünür: Bir anlık acı karşılığında bir yıllık rahat var!
Sabır dört çeşittir:
1- Allah’a itaate sabır,
2- Günahlardan sakınmakta sabır,
3- Lüzumsuz dünyalıklara dalmaya karşı sabır,
4- Sıkıntı ve mihnetlere karşı sabır.

Sabır denilen acı ilacı içen ve bu dört yerde sabır gösteren kişinin ibadetlerini rahatlıkla yapabilmesi ve yüksek dereceler elde etmesi mümkün olur. İstikamet ve istikrar sahibi olur, sonunda büyük sevaplar kazanır. Dünyada ve ahirette günahlardan, günahların kötü sonuçlarından korunmuş olur. Dünyada mal-mülk peşinde koşmak, onların esiri olmak ve onların getirdiği meşguliyetlerden, ahirette de bunların olumsuz sonuçlarından kurtulmuş olur. Ayrıca başına gelen felaketlere öfkelenmesi sebebiyle kazandığı sevaplar boşa uçup gitmez. 






Demek ki sabır sayesinde ibadetler hakkıyla yapılabilir; ibadetler sayesinde de yüksek dereceler ve sevaplar kazanılır. Sabır sayesinde kazanılacak sevapların tafsilatını Allah Teala’dan başka kimse bilemez. 

Sabrın engel olduğu kötülük ve zararlara gelince; öncelikle dünyada ve kasvetin verdiği sıkıntılardan kurtulur. Ahirette ise onların günahlarından ve cezalarından kurtulmuş olur. 
 

İnsanoğlu sabırsızlık gösterir ve kaygı yolunu tutarsa bütün menfaatlerini kaybeder ve bütün zararlar başına üşüşür. Çünkü sabırsız olan kişi, ibadetlerin getirdiği meşakkatlere sabır gösteremez, dolayısıyla ibadetlerini yapamaz. İbadetlerini yapsa bile sevaplarını korumaya sabır gösteremez, yaptığı ibadetin sevabı uçar gider. Yahut ibadetleri sürekli yapmaya sabredemez; ibadet konusunda istikamet ve istikrar sahibi olup yüksek dereceler elde edemez. Yahut sabırsız kimse günahlara ve haramlara karşı gerekli direnci gösteremez günaha dalar. Ya da lüzumsuz şeylerden uzak kalmaya sabır gösteremez, onlara dalar ve ibadetten uzak kalır. Yahut başına gelen musibete sabır gösteremez ve belaya sabretme sevabından mahrum kalır. 

Hatta bazen başına gelen belalardan şikayetçi olur, feryat eder ve bela karşılığında verilecek bedeli kaybeder; çifte musibete uğrar. Birinci musibet, başına gelen bela sebebiyle kaybettiği şey ve ikinci musibet ise, musibete sabretmesi karşılığında verilecek olan sevabı kaybetmektir. Yani hem kötülüğe uğramış hem de sabırdan mahrum olmuştur. Derler ki: Başa gelen bir musibet esnasında sabırdan mahrum olmak, başa gelen musibetten daha beterdir! Kaybettiğin şeye ve geri gelmesi mümkün olmayana feryat etmenin ne faydası olabilir? O halde iki şeyden birini kaybettiğinde, hiç olmazsa sabırsızlık göstererek diğerini de kaybetme!
Sözün kısası; kalbi yakınlık duyduğu şeylerden ve nefsi fazlasıyla alıştığı adetlerden ilgisini keserek sırf Allah’a tevekkül etmek; ondaki sırları bilmeden işler için kendi başına tedbir almayı bırakarak bütün işleri Allah Teala’ya havale (tefvîz) etmek; nefsin öfkesini ve feryadını bastırmak bunlara karşı çok aceleci olmasına rağmen, nefsi rıza ile dizginlemeye ve nefret etmesine rağmen kötü kokulu sabır şerbetini içmeye zorlamak gerçekten çok zor bir iş, çok zorlu bir ilaç ve çok ağır bir yüktür. Fakat en sağlam tedbir ve en doğru yol böyle hareket etmektir. Böyle yapanların övgüye değer bir akıbetleri, mutlu ve bahtiyarlık duyacakları halleri olacaktır. 

Mesela yavrusuna karşı çok şefkatli ve cömert bir anne, yavrusunun elindeki çürük elmayı veya çürük hurmayı yemesine engel olabilir. Yine aynı anne, eğitim yönü çok güçlü fakat sert bir öğretmene yavrusunu teslim edebilir. Gün boyunca çocuğunun orada hapis kalmasına ve canının sıkılmasına rıza gösterebilir… Gerektiğinde doktora götürür; kan aldırır, tahlil yaptırır, ihtiyaç duyulursa canını acıtacak iğneler yaptırır… 

Şimdi şöyle bir düşünelim; acaba bu anne cimriliği sebebiyle mi çocuğunun çürük bir hurmayı veya elmayı yemesine engel olmaktadır? Başkalarına bile bol bol veren cömert ve evinde biriktirdiği her şeyi yavrusu için saklayan anne kendi yavrusundan çürük bir hurmayı veya elmayı esirger mi? Acaba çocuğunun canını yakmak istediğinden veya ondan nefret ettiği için mi onu sert bir öğretmene gönderiyor? Gözünün nuru, kalbinin meyvesi olan ve hafif bir esintiden onu sakınan bir anne bunu yapabilir mi? Hayır, bunların hiçbirisi için değil! O anne bütün bunları çocuğunu sevdiği ve yavrusuna faydalı olduğuna inandığı için yapmaktadır. Ufak tefek yorgunluklarla çok büyük faydalar elde edeceğine inandığı için yapmaktadır.

Bir de mesleğinde uzman, hastasını seven ve iyiliğini isteyen doktorun durumuna bakalım. Doktor, susuzluktan ciğeri kurumak üzere olan hastasına su vermez. Bunun yerine hastanın hoşlanmadığı ve nefret ettiği bir ilacı ona zorla içirir. Acaba doktorun bu davranışı hastaya olan düşmanlığı veya eziyet etme isteğinden mi kaynaklanmaktadır? Kesinlikle hayır! Tam tersine bu davranış hastanın hayrına ve iyiliğinedir. Doktor çok iyi bilir ki, o anda hastanın hoşlandığı ve canın çektiği bir şeyi vermek onun hayatını tehlikeye sokar veya büyük zarar görmesine sebep olabilir. Çok istediği halde ona su vermemesinin sebebi hayatta kalmasını ve şifa bulmasının sağlamaktır. 
 

 

                                                                                               Selam ve Dua ile…



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş