Büyüklerimiz iyi hatırlar başörtüsünün yasak olduğu dönemleri… İstanbul Üniversitesi’nin önünde coplanan ablalarımızı… Tabi bu sadece bir örneği… İkna odaları… Çarşaf giyen ablalarımıza sokaklarda küfür edilip tacizde bulunulması… Fazla uzatmayayım, İslam’a karşı tutum deyip sıyrılayım aradan en iyisi. Zira doluyuz bu konuda. İnandığınız değerlere hakaret, saldırı… Tabi bunları bir de ‘Medeniyet’ olarak dillendirmeleri yok mu… Medeniyet […]
Büyüklerimiz iyi hatırlar başörtüsünün yasak olduğu dönemleri… İstanbul Üniversitesi’nin önünde coplanan ablalarımızı… Tabi bu sadece bir örneği… İkna odaları… Çarşaf giyen ablalarımıza sokaklarda küfür edilip tacizde bulunulması… Fazla uzatmayayım, İslam’a karşı tutum deyip sıyrılayım aradan en iyisi. Zira doluyuz bu konuda. İnandığınız değerlere hakaret, saldırı… Tabi bunları bir de ‘Medeniyet’ olarak dillendirmeleri yok mu…
Medeniyet denildiğinde dünyaya akla gelen; Osmanlı İmparatorluğu, bazı akıllılar ise medeniyeti medeniyetsizlerden alarak medeniyet sahibi torunlara medeniyetsiz muamelesi yapıyordu.
Şimdi günümüzü bakıyorum da bunların hepsi unutulmuş. Tabi bunları unutmanın bir iyi bir de kötü tarafı var. Allah aşkına kim acıyı düşününce mutlu olur? Acıyı unutma noktasında olumlu… Ama geçmişe bakmadan günümüzü değerlendirmek?…
“Bunlar geçmişte kaldı” deyip yeni ve gelecek nesillerin bundan haberdar etmemek bana göre çok yanlış. 18 Yaşına gelmiş bir gencimiz zannediyor ki; 90 yıllarda da 18 gençler marka ayakkabılar giyip, ellerinde son model telefonla geziyordu. Şuna %500 zam, şuna %200 zam gibi açıklamaları duymayan gençlerimiz her şeyi güllük gülistanlık görmemeleri için geçmişlerini en azından yakın geçmişlerini unutmamaları lazım.
Kendimden bir örnek vereyim. Sadece genç kardeşlerimiz ve anlayamayanlar anlasınlar diye. Eskiden kara lastik vardı. Çocukluğumun ayakkabısı. Köy piyasasına o aralar yeni bir ayakkabı modeli gelmiş. Adı; mekap. Hani şu çıtçıtlı ayakkabı dediğimiz. Tabi o zamanlar maddi durumumuz pek de iyi değil. Çocukluk işte insan özeniyor tabi. Köyümüzde sadece birkaç kişi de var. Bir gün elime aldığım bir kesici ile kara lastiğimin topuğunun üzerini kesmiştim. Eve gittiğimde ise annem, “Sana mekap alalım diye kestin değil mi” demişti… Sonra yokluk olmasına rağmen bir şekilde bana mekap aldılar. Allah’ım o kadar çok sıkıyordu ki ayakkabı ayağımı. Ama söyleyemiyordum. Çünkü söylersem değiştirir bahanesi alıp götürürler ve ben yine kara lastik giyerim diye. Çocukluk işte…
Şimdi gençliğimiz bu ülkenin ne kadar yokluk ve kısır döngü içerisinde olduğu dönemleri bilmesin mi? Şimdi son model telefon almak için sabahın ilk ışıklarında telefoncuların önünde uzun kuyruk oluşturan insanları görünce, hep geçmişi de böyle zannetmezler mi?… Öyle olmadığını söyleyelim ve anlatalım.
Derken delinin biri çıkıyor. Allah’ın izni ile tek başına Türkiye’nin engellerini teker teker kaldırıyor. Adına Kasımpaşalı diyor. Başörtüsüyse başörtüsü, sanayiyse sanayi, medeniyetse medeniyet, ekonomiyse ekonomi özgürlükse özgürlük… Bunları unutmayalım.
Şimdi uzun kuyruklar arasında, eczanede ilaç, dükkanda yağ, tüpçüde tüp kuyruğunuzda olduğunuzu düşünün ve şükredin…
Dua ile…