AHDE VEFA ve SÖZÜNDE DURMAK

Ahde vefa, genellikle günümüzde insanlığın yapmaktan aciz kaldığı ve yapması icap eden yapılmadığı takdirde ise başına ve diğer insanların başına gelmesi umulası çaresiz dertler açabilen (Sadakati, Güveni ve Emanete sahip çıkma vasfımızı kaybetmeyi) her türlü zararıyla gelecek neslimizi bile tehdit eden ahde vefanın olmadığı yerde kötülüğe yol açan ve bunun önünü ilim öğrenmek ve güzel […]

Yayınlama: 01.07.2017
530
A+
A-

Ahde vefa, genellikle günümüzde insanlığın yapmaktan aciz kaldığı ve yapması icap eden yapılmadığı takdirde ise başına ve diğer insanların başına gelmesi umulası çaresiz dertler açabilen (Sadakati, Güveni ve Emanete sahip çıkma vasfımızı kaybetmeyi) her türlü zararıyla gelecek neslimizi bile tehdit eden ahde vefanın olmadığı yerde kötülüğe yol açan ve bunun önünü ilim öğrenmek ve güzel ahlakla önce kendimizi sonra gençlerimizi yönlendirmemiz gereken İslâm ahlâkının en önemli ilkelerinden birisidir. Öyle ki insan vefası kadar Allah’a bağlanabilir ve kul olabilir. Bu bakımdan insan için en büyük vefakârlık Yaratanını tanımasıdır. İçten bir bağlılık ve derin bir haşyetle.

 

Vefanın tecellisidir insan. Ruhumuzun, kalbimizin diri kalmasıdır vefa. Varoluşun her zerresinde ahde vefanın izleri vardır. Kâinat, Yüce Yaratıcı’ya duyulan vefa ile varlığını devam ettirmektedir. Vefa, aynı zamanda aşk ve sevginin de tezahürüdür. Vefakâr insanların hatıraları, kendisi vefat etse bile insanların gönüllerinde yaşamaya devam etmektedir.






 

İnsan, vefası kadar Allah’a bağlanabilmekte ve kul olabilmektedir. İnsan için en büyük vefakârlık, yaratanını tanıması, kulluk görevlerini yapmaya çalışması, Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilmesidir.

 

Müminlerin en bariz vasıfları, emin ve güvenilir olmalarıdır. (Hadis)

 

Yüce Rabbimiz, Kur’an’da müminlerin özelliklerini sıralarken şöyle buyurur: “Müminler muhakkak ki felâh bulmuşlardır. Onlar ki, namazlarında huşu sahibidirler. Onlar ki, boş sözden ve faydasız işten yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtlarını verirler. Onlar ki, ırzlarını korurlar. (…) Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler.” Mü’minûn, 1-8 ayrıca  Mearic, 22-35

 

Efendimiz s.a.v. de, “Emaneti (güvenilirliği) olmayanın imanı yoktur (kâmil değildir)”  buyurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Taberânî

 Selam ve dua ile…



Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş