Hz.Yusuf kuyuya atıldığı vakit bunun müsebbibi kardeşleriydi. Hem de anne babası bir olan kardeşleriydi bunu yapan. Yusuf peygamber, kardeşlerinden ne intikam aldı ne de yapılanı yüzlerine vurdu. Peygamber efendimiz İslamiyeti anlatmaya ve yaymaya çalıştığı zamanlarda ise onun evini taşlatan, türlü eziyetler eden özbeöz amcası Ebu Leheb’ti. Hz.Peygamber de eziyetlere karşı kendini savunduğu zaman nefsi için […]
Hz.Yusuf kuyuya atıldığı vakit bunun müsebbibi kardeşleriydi.
Hem de anne babası bir olan kardeşleriydi bunu yapan.
Yusuf peygamber, kardeşlerinden ne intikam aldı ne de yapılanı yüzlerine vurdu.
Peygamber efendimiz İslamiyeti anlatmaya ve yaymaya çalıştığı zamanlarda ise onun evini
taşlatan, türlü eziyetler eden özbeöz amcası Ebu Leheb’ti.
Hz.Peygamber de eziyetlere karşı kendini savunduğu zaman nefsi için değil, Allah adına
savunma yaptı.
Ne Allah ne de Peygamber efendimiz akraba ilişkilerinin koparılmasını istemez.
Zira ayet ve hadislerde bunu rahatlıkla görürüz.
Allahu teala kudsi hadislerin birinde bütün müslümanları bir vücudun uzuvları gibi olduğunu
söyler ve bir uzvun ağrısı var ise bedenin diğer yerlerinde de hissedilmesi gerektiğini söyler.
Amma velâkin ahir zaman oluşundan mıdır yoksa insanlar neye secde ettiklerini mi unuttular
bilemiyorum, birbirinin acısını hissetmeyi bir kenara bırakın, birbirinin ardından olmadık
sözler söylemeyi, iftira atmayı bir zaman geçirme faaliyeti olarak görür oldular.
“Size bir fasık haber getirince o sözü araştırın” diye buyuran ayet unutulmuş, akraba
dediklerimizin kendisi dedikodu etmeyi ibadet bellemişler.
Başka bir ayette “Namaz insanı her türlü kötülükten korur” der.
Peki neden alınlar secdeye, ayaklar Kâbe’ye gider de diller bir türlü temizlenmez?
Nedendir insanın kan bağım var dedikleri akrabasına sahip çıkmaz da tam tersine olmayan
hadiseleri var gibi anlatıp, etrafına şakşakçı toplamayı makbul görür?
Yoksa onun Allah’ı, Tanrısı iftira ve dedikodudan mı beslenir?
İnandığı hakikatler kötülüğü mü yüceltir?
Neden?
Akraba sözcüğü anlam itibari ile yakınlık demek.
Amma velâkin Akrep sözcüğü de aynı kökten geliyor.
Akraba deyince insanın derdini paylaştığı, kan bağı olan yakınları akla gelmesi gerekirken
tam tersine sıkıntımızı, zayıflığımızı sakladığımız kişiler oldular artık.
“Çocuğumuz olmuyor diyorsun” “Duydun mu çocukları olmuyormuş” diye bir başkasına
anlatıyor, “Maddi sıkıntılar var biraz” diyorsun “Gördün mü bak yediler içtiler ne hâle
düştüler” diyorlar, “Anlaşamadık boşanmak zorunda kaldık” diyorsun “A bak rezil oldular”
diyorlar.
Öyle çok abartıyor ve laf üstüne laf koyup dedikodu yapıyorlar ki bir daha ağzını açamıyor
insan.
Bir de boşanıp baba evine dönenin namusuna dil uzatanlar var, onlar da cabası…
Toplumun dul kadına klasikleşmiş tavrı…
Bunu klasik hâle getirenler ayrıca utanmalı esas.
İnsan sanki kınadığı hiç başına gelmeyecekmiş gibi hunharca konuşuyor bir başkasının
yaşadıklarını.
Kendi evladı yokmuş gibi kolayca saçıveriyor yargılarını…
Can yakıyor, incitiyor üstelik söylenenler.
İnsan karar alıyor bir daha akrabaya derdini açmamaya, üstelik uzak durmayı yeğliyor daha
çok konuşmasınlar diye ama nafile…
Bu kez hayalî şeyler uydurup anlatır oluyorlar.
“Allah büyüktür” deyip sussan kabullenmiş oluyorsun, “Neden bu iftira” diye sorsan kabarıp
kabarıp elâleme doğru seslerini yükseltip anlatmaya başlıyorlar.
Kalplerde hiç merhamet, Allah korkusu kalmamış apaçık görüyorsun.
Ama sorsan en iyi müslüman o.
“Asla kötülük düşünmem, beni bilirsin yalanı da hiç sevmem” diye harcarken cümleleri
gözlerinden, seslerinden okuyorsun yalanı, hazımsızlığı…
“Akrabanın düşmanlığı ve dostların eziyeti yılan zehirinden daha acıdır” diyor Hz.Ali (r.a).
Öyle ya yabancı biri olsa dersin ki “Kişi neyse onu görür.”
Arada kan bağı olunca “Atamız bir halbuki” diye düşünüyor insan.
Hani derler ya ” Dede erik yer torunun dişi kamaşır” diye.
Nasıl oluyor da insanın kendi kanından olan yakını iğnesini batırıp da zehir saçıyor, aklı
almıyor insanın.
Birisini görmüştüm zamanında, baba bir anne ayrı olan kardeşi onu eve almadığı için
“Seninle aynı Allah’a inanmıyoruz biz” diye bağırmıştı caddenin ortasında…
Hâlâ aklıma gelir o kimseleri gördükçe, içim acır.
Çünkü bilirim ki kardeşi hâlâ onu evine almaz.
Akraba yakın demek yakınlar demek, akrep gibi sokup da elâleme rüsva etmeyi görev bilen
değil.
Öyle ya rüsva etmeye çalışan kendi rezildir zaten, kul bilmese bile Allah bilir…
Hasbinallahi ve nimel vekil…