Osmanlı döneminde çocuğun yerini anlatan bir kitaba denk gelmiştim. Genel olarak okuduğuma göre çocuk eğitimi yeni yeni üzerinde çalışmalar ve araştırmalar yapılan bir alan olduğu için Osmanlı döneminde de çocuk “küçük yetişkin” olarak adlandırılıyordu ve dolayısı ile onlara özel çok fazla bir materyal yoktu. Buna mukabil şimdiki zamanda da onlara uygun film, kitap ve uyaran […]
Osmanlı döneminde çocuğun yerini anlatan bir kitaba denk gelmiştim.
Genel olarak okuduğuma göre çocuk eğitimi yeni yeni üzerinde çalışmalar ve araştırmalar
yapılan bir alan olduğu için Osmanlı döneminde de çocuk “küçük yetişkin” olarak
adlandırılıyordu ve dolayısı ile onlara özel çok fazla bir materyal yoktu.
Buna mukabil şimdiki zamanda da onlara uygun film, kitap ve uyaran bulmak bizler için ciddi
ve üzerinde dikkatle durulması gereken bir iş.
Çocuklarımın küçüklüğünden beri izleyecekleri filmi, okuyacakları ya da onlara okuyacağımız
kitapları öncesinde inceleyip yanlış bir şey var mı diye bakardım.
Bu kontrol sebebiyle ciddi olarak dikkatimi çeken bir şey oldu: Çocuk kategorisinde izlenebilir
olarak düşündüğümüz filmlerdeki “inanç” mesajları.
Mesela Evde tek başına herkesin severek izlediği bir filmdir.
Keza bizim içinde öyleydi.
Filmde hırsızlardan kaçan çocuk kiliseye saklanıyor, o sırada kilisede bulunan bir kişi sohbet
esnasında çocuğa şöyle
bir cümle sarf ediyordu “Kendini yalnız hissettiğinde geleceğin güvenli yer burası.”
Defalarca izlediğim hâlde bu kısmı cocuk sahibi olduktan sonra farketmem benim algılarımın
değişmiş olmasındandı tabii ki.
Ama sadece bu film değil Netflix içerikleri dâhil çocuk ve aile kategorisinde yer alan birçok
filmin ana konusunda Noel, Paskalya gibi dini bayramlarda küslerin barışması, hoşgörü,
birlik ve beraberlik vurgusu vardı.
Verilen mesaj tabii ki kötü değil.
Amma velâkin bir Müslüman olarak evladımın hristiyan inancının özünde yatanı bilmesinden
ziyâde, benim inancımın esas varlık sebebinin güzel ahlâk olduğunu bilmesi benim için
ziyadesiyle önemli.
Esasen bütün dinlerin, inançların temelinde yatan felsefe de güzel ahlâktır.
Fakat bir çocuk kendi içinde doğduğu kültür ve gelenekten daha fazla televizyonda gördüğü
geleneğe ilgi duyuyor ya da dikkat ediyor.
Geçen haftalarda bir kültür yarışmasında Türkiye’de doğmuş, büyümüş, okumuş ve çalışmış
bir genç, oruçlu kimsenin oruç açma zamanını belirten ezanın akşam ezanı olduğunu
bilemedi.
Yakın zamana kadar din ve dine dair mefhumlar köylü yahut fakir kimselerin inancı diye
görüldüğü için ötelendi ve yok sayıldı.
Beyaz Türkler dediğimiz bu kendini üst tabakada gören zihniyet yıllarca inanmayı ve inançla
ilgili olan her şeyi hâkir gördüler.
Ne tuhaftır ki şu an hiç tahmin edemeyeceğimiz kimselerin oruç tuttuğunu namaz kıldığını ve
müslümanlığa dair diğer ibadetlere ilgi duyduğuna dair haberler okuyoruz.
İnsanlar artık bir inanç sahibi olmayı gericilik olarak görmüyor aksine ibadetin ve inanmanın
kendilerine iyi geldiğini ifade ediyorlar.
Tüm bunlardan dolayı aynı batı filmlerindeki Noel ve Paskalya gibi dini bayramlar ve o
günlere özel ritüellere karşılık bizim sinemamızda bizim inancımıza dair ritüelleri yahut
mesajları görmek çok rastlanır değil.
Ben de isterim ki çocuklarımız Ramazan orucunu, orucun insana kattıklarını bu bir ayın
sonunda nasıl bir bayram kutlandığını filmlerde de görsün ya da Kurban bayramında kurban
kesen kişinin kurban aracılığı ile Allah ile buluşmasını çocuklara özgü bir şekilde anlatan bir
film izlesin.
Her yaşa hitap edebilmesi için kesim anını anlatmaya da gerek yok.
Maksat kutladığımız bayramlarda esas amacın, kulun Allah ile her daim ilişkide olduğunu,
ibadetin esas sebebinin güzel ahlak edinmek olduğunu ince ince göndermelerle çocukların
zihinlerine, bilinçaltlarına yerleştirmek.
Bizde dini film deyince sadece peygamber ve evliya hayatları beyaz perdeye aktarılıyor.
Hiçbiride çocuklara uygun olmayan fazlasıyla soyut içerikli filmler.
Mesajları anlamaları mümkün değil.
Öte yandan normal bir çocuk aile filmi diye izledigimiz filmlerdeki hristiyan tasavvufuna dair
cümleler de tazecik dimağlara mesaj üstüne mesaj göndermeye devam ediyor.
Bir nevi en iyisi biziz reklamı.
Dinin reklamı da sanırım böyle oluyor.
İzlediğimiz filmin konusu din içerikli olmadığı için bu göndermeler gayet normal görünüyor.
Sırf bu sebeplerden dolayı sık sık denk gelen Noel ya da Paskalya içerikli filmlerde ara ara
filmi durdurup oğluma açıklamalar yapıyorum.
Çok şükür ki onun zihnine ulaşabiliyorum ve yine çok şükür ki inanç kavramının insan
hayatını düzenleyen en önemli etken olduğunu öyle ya da böyle anlatabiliyorum.
İsterim ki çocuklarımız da çocuk filmi diye açtıkları filmlerde Müslümanlığın hassasiyetlerine
dair de cümleler duysunlar.
Velhasıl eğer film endüstrisi duruma el koymazsa, evlatlarımızın her inancı bilen ama
hakikati bilmeyen karman çorman bir dünyanın içine düşmesi çok uzak bir şey değil.
Zaman kılıçla, kalkanla dini savunma zamanı değil.
Zaman teknoloji ile, görsel ile hakikati anlatma zamanı.
Sonumuz hayrolsun…