Kıymetli Okurlar…geçtiğimiz günlerde haset ve bu hastalığın detaylarından bahsetmiştik. Ama böyle mühim bir hastalığa sürükleyen sebeplere fazla değinmedik,çünkü o da ayrı bir bölüm içermektedir. Haset sebepsiz yere oluşmaz. Bilakis, insan da bulunan birçok manevi hastalık kişiyi hasede götürür.Bunları şu başlıklar altında zikredebiliriz. -Düşmanlık ve kin gütme: Hasetin en temel sebebi budur.İnsanoğlu tamahkardır.Mala düşkündür.Nefsin istekleri hep […]
Kıymetli Okurlar…geçtiğimiz günlerde haset ve bu hastalığın detaylarından bahsetmiştik. Ama böyle mühim bir hastalığa sürükleyen sebeplere fazla değinmedik,çünkü o da ayrı bir bölüm içermektedir.
Haset sebepsiz yere oluşmaz. Bilakis, insan da bulunan birçok manevi hastalık kişiyi hasede götürür.Bunları şu başlıklar altında zikredebiliriz.
-Düşmanlık ve kin gütme: Hasetin en temel sebebi budur.İnsanoğlu tamahkardır.Mala düşkündür.Nefsin istekleri hep bu yöndedir. Eğer nefis terbiye edilmeye çalışılmazsa,Manevi hayatımızı kemale eriştirmek için en güzel ahlaki ilkeler yaşantıya aktarılmazsa dünyada yaşanan hüsranlık ahirette de devam edecektir.Bizde olmayanlar için kin gütmek düşmanlık beslemek insanı büyük günahlara sevk eder. Adam öldürme,hırsızlık ve gasp gibi insana yakışmayacak büyük günahlara düşebilmektedir.
-Üstünlük duygusu: Allah katında üstünlük takva iledir. Ayette şöyle buyrulmaktadır. “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.Mal-mülk gibi mali konumlar, güzellik gibi fiziki özellikler hep geçicidir. Aramızda asla üstünlük sebebi olmamalıdır. Bu sebeple birbirimize karşı üstünlük oluşturmak için mal, ilim elde etmeye çalışmayalım. Unutmayalım ki, böyle bir mal ve böyle bir ilim ne dünyamıza nede ahiretimize fayda sağlamayacaktır.
-Kibir ve böbürlenme: Her türlü sıkıntıların habercisi kibirdir. Dünyada kazanılmış olan güzelliklerin birden mahvolmasına sebep olur kibir. Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır. “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” Kibirlenenler hep hüsrana uğramışlardır. İblis Hz. Adem’e haset etmiş, kendisinin ondan üstün olduğunu inancına kanmış ve kibirlenerek ziyana uğrayanlardan olmuş.
-Makam ve mevki tutkusu: Makam ve mevki tutkusu da hasedi tetikleyen isteklerdendir. Ulaşılmak istenen dünyalık makam için her şey meşru gelebilir insana.. Bizler elbette çalışır çabalar ve en güzel yerlerde olmayı isteriz. Ama bunun için asla harama, günaha, fesada, yanlışa ve hak yemeye yanaşmayız. Çabamızı gösterir gerisini Rabbimize havale ederiz.
-Nefsin kötülük ve çirkinliği: Nefsin nasıl bir yapıda olduğunu Kuran-ı Kerimde Yusuf (a.s.) diliyle bizlere şöyle aktarılmaktadır.
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.Nefis tezkiyesi hepimiz için şarttır. Eğer nefsimizin her istediğini yerine getirirsek sonumuz hüsranlıktır. Nefis her şeyin kendisinde olmasını ister ve bunun için insana devamlı fenalık telkin eder. Bu fenalığın biride hasettir. Hasetle nefsin istekleri arasında bağlantı vardır. “Onda var senin niye olması” gibi nice laflarla nefis haset ile bizi yanlış yollara sürükleyebilir. Bu sebeple içimizden geçen her şeyi yerine getirmemeli doğru ve güzel olanları ayırt edip yerine getirirken yanlış ve günah olanlardan uzaklaşmalıyız.
Hasedin belli dereceleri vardır. Peki hangi tür hasetler insanı sıkıntıya sokar? Bunun cevabını şu başlıklar altında zikredebiliriz.
1.Haset eden haset ettiği kimsenin elindekinin yok olmasını istemektedir. Bu tür haset en tehlikeli olandır. Çünkü haset eden kişi istediği şeyin eline geçip geçmesine bakmaz, sadece haset ettiği kişiden yok olmasını ister. Bu ise Müslüman’a yakışmayacak bir durumdur. Bir insan hele hele bir Müslüman kim olursa olsun, ister din kardeşi isterse başka bir insan fark etmez, asla böyle bir zararlı duygu içerisinde olmamalıdır. Böyle bir ahlaki bozukluk Efendimizin ifade ettiği üzere yapılan amellere zarar verecektir.
2. Haset eden haset ettiği kimsenin elinde bulunan nimetin kendisine geçmesini ister. Amaç istediği şeyin kendisinin olmasıdır. Bu husus da Müslümanlıkla bağdaşmayan bir durumdur.
3.Haset eden haset ettiği kimsede bulunan şeyin aynısının veya benzerinin kendisin de olmasını ister. Bu çeşit haset türünde ise, haset eden istediği kendi eline geçmeyecekse haset ettiği şahısta da olmamasını ister. Oysaki Mümine yakışan kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemesidir. Peygamber Efendimiz kâmil anlamda iman etmenin yolunu bizlere şöyle bildirmektedir:“Kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemeyen iman etmiş olmaz’’
4.Haset eden haset ettiği şeyin kendisinde olmasını ister, ama haset ettiği kişiden yok olmasını arzu etmez. Bu haset çeşidinde istekler dünyalık ise affedilmiştir. Din hususunda ise yukarıda aktardığımız hadisi şerifte de belirtildiği gibi tavsiye edilmiştir. Çünkü buna hayırda yarışmak denir. Yani servetinin Allah yolunda harcayan, ilmiyle amil olan bildiğini hayatına aktarıp başkasına öğretmek isteyen kimseye gıpta edilir, yani onlar gibi olmak arzusu gösterilebilir. İşte mümine yakışan davranış şekli budur.
Haset kişiyi olmayacak sevdaların peşine sürükler. Haset kişiler arasındaki dostluğu, muhabbeti ve kardeşliği zedeler. Haset insanı içinden çıkılmayacak hastalıklara sevk eder.
“Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.’’
Selam ve Dua ile…