Değerli okurlarımız, bildiğiniz üzere Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs Covit 19 ile ilgili her gün haberler okuyoruz, dinliyoruz veya izliyoruz. Çünkü bu haberlerin dışında şuanda gündemde farklı bir olayın olması mümkün değil. Ülkemizde bu konuda ciddi tedbirler aldı. Gelin şu virüsün başlangıç noktasından, geldiği noktaya kadar inceleme […]
Değerli okurlarımız, bildiğiniz üzere Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs Covit 19 ile ilgili her gün haberler okuyoruz, dinliyoruz veya izliyoruz. Çünkü bu haberlerin dışında şuanda gündemde farklı bir olayın olması mümkün değil. Ülkemizde bu konuda ciddi tedbirler aldı. Gelin şu virüsün başlangıç noktasından, geldiği noktaya kadar inceleme yapalım.
İDDİA MI? GERÇEK Mİ? SİZ KARAR VERİN
Virüsün çıkışı ile ilgili birçok iddia, makale okudum. Bunun yanı sıra yurt dışındaki doktorların açıklamalarına göz gezdirdim. Bu salgının başlangıcı ile ilgili konuşan hiç ama hiç kimse yok. Sadece bir doktorun açıklaması var. O doktor da aynen şunu ifade ediyor; “Uzaydan gelmiş gibi bir virüs. Çünkü diğer koronavirüs türleri ile arasında ciddi farklılık var”…
Yeni tip Koronavirüs, yani Covit 19. Koronavirüs bir virüs türüdür. Kendi içinde de farklı türlere ayrılıyor. Covit 19 ise koronavirüs türleri arasında yer alan fakat türleri ile benzeşmeyen bir virüs. Yani bu virüsün uzaydan gelmeyeceğini varsayarsak, birinin eli ile bu noktaya geldiğini ifade etmekte herhalde bir sakınca olmaz.
Covit 19, ilk olarak Wuhan’da bir pazarda başladı. Hatta iddiaları derinleştirelim. Wuhan pazarına gelen ürünlerin hemen hemen hepsi belirli bir nehir veya göl ne desem bilemedim ama buradan geliyor. Ve ne hikmetse daha önce hiç görülmeyen virüs bu pazara giriyor. Ve yine ne hikmetse, 5 bin kişinin aynı andaki birlikte olduğu bir yemekte, bu pazardan alınan ürünlerle yemek yapılıyor. Ve yine her ne hikmese, Çin’in tam da tatil günlerinin hemen öncesinde bu virüs çıkıyor ve tatil ile birlikte yayılıyor.
Şimdi bu bir iddia ama bence çok daha gerçekçi. Çünkü bu pazara gelen ürünlerde şimdiye kadar herhangi bir sıkıntı olmamasına rağmen nedene birden virüs ortaya çıktı, neden 5 bin kişinin yemeğinin hazırlandığı alana gönderildi ve neden Çin’de tatilin hemen öncesinde bu olay vuku buldu… Sorular böyle akıp gidiyor…
Bir müddet sonra Çin’in Dışişleri Başkanlığı sözcüsü açıklama yapıyor ve diyor ki; ‘Çin’e virüsü ABD askeri getirdi. Bu konuda ABD’nin açıklama yapması gerekiyor’
Bana kalırsa iddia doğru. Hatta bana kalırsa Çin’de bu virüsün yayılmasına neden olan ülkelerden biridir. Öncelik ABD’nin ama ortağı da Çin’dir. Çin virüsü bütün insanlıktan sakladı. Daha sonra bu olayın ABD eli ile yapıldığını öğrendi. Saklamasındaki temel neden ise şu; madem ben öleceğim, hepiniz ölün… Virüsün yayılmasına imkan sağlayan Çin, bütün dünyanın virüsten etkilenmesine neden oldu ve bunda da epey başarılı oldu.
AVRUPA ‘R’YE BAĞLADI
Virüsün ilk çıktığı zamanlarda Avrupa rehavetteydi. Ciddiyeti anlaşılınca bir dizi önemler alınmaya başladı. Yurt dışındaki gurbetçilerimizden konu ile ilgili bilgiler almaya başladım. Açıkçası medeniyet dedikleri Avrupa beni hiçççç yanıltmadı. Neden mi? Şimdi anlatayım sizlere.
İNGİLTERE
İlk olarak İngiltere hükümeti açıklama yaptı ve sürü bağışıklığına gidileceğini belirtti. Sürü bağışıklığı, yani ölen ölsün kalan sağlar bizimdir. Yaşlılar ölecekse ölsün, veya hastalığı bulunan, virüsten etkilenecek olan herkes ölsün, bağışıklık kazananlarla yolumuza devam edelim dediler. Okullar tatil olmadı ve kısıtlama yapılmadı. Gelen tepkiler üzerine de İngiltere sürü bağışıklığı modelinden vazgeçtiğini açıkladı. Şimdi ise marketlerde yağmalama ve vatandaşlarından sürekli intihar haberleri geliyor. İntiharların nedeni ise koronavirüs korkusu. Bu satırları yazarken de İngiltere Başkanı Boris’in de koronabirüs testi pozitif çıktığını öğrendik. Geçmiş olsun.
ALMANYA – FANSA
Almanya, Fransa ile birlikte koronavirüs endişesi ile ne yapacağını bilmeyen, gelişi güzel kararlar alan, açıkçası toy devlet anlayışı ile panik halinde olduğunu görüyorum. Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği, çokça delindiği, polisin ve askerin parklarda nöbet tuttuğu, vatandaşların korkutulduğu bir hal aldılar. Ne yapacaklarını inanın kestiremiyorlar. Ölü ve pozitif vaka sayısı sürekli artıyor. Öyle ki Çin’den veya başka ülkelerden gelen sağlık araç ve gereçlerine el koyuyorlar başka ülkelere geçmeden. İtalyanların sağlık araçlarına el koyan bir Almanya var. Faslıların sağlık araçlarına el koyan bir Fransa var. Avrupalılar birbirlerinin arkasından iş çevirmeye başladı. Tabiri caiz ise kim kime dum duma…
İTAYA – İSPANYA
Dost sohbetlerinde hep duyuyoruz… İtalya’da nüfus çok yaşlı olduğu için ölüm sayıları o yüzden fazlaymış. Değerli arkadaşlar, 2025 yılından sonra Avrupa sokaklarında yürüyen insanların %60’ı 60 yaş üzerinde olacak. İnsanların veliahttı kedi ve köpekler olmuş durumda. Çocuk yapmaktan aciz kaldıkları için durum bu. Yani sadece İtalya değil aslında bütün Avrupa’nı nüfusu genel olarak yaşlı. İtalyanlar vaftiz suyu içiyor. Virüsten beraat etmek için. Bu suyu da binlerce insan aynı kaşıkla içiyor. Helikopterlerle elinde haç olan papazlar şehirlerin üzerinde süzülüp dua ediyor. Papa geleneksel Pazar ayinlerini internet üzerinden yapıyor….
Gelinen son durum İtalya içler acısı bir durumda. İnsanlar sürekli ölüyor. Belediye Başkanları videolar çekerek insanlara evde kalmaları gerektiğini ifade ediyor. Solunum cihazları yetersiz, hastaneler yetersiz ve şuanda hastalar soğuk havada hastanenin dış parklarında tedavi ediliyor. Sağlık sistemi tamamen çöktü diyebiliriz. Ekonomik olarak İtalya büyük yara aldı. Ekonomi de iyiden iyiye çöüşe geçmiş durumda. İMF destek vermek için İtalya’ya göz kırpıyor. İtalya ile görüşmelerin olduğu ifade edilmişti. Şimdi ne durumdalar bilemiyorum ama sanırım bir hiç noktasına gelen İMF, virüs ile beraber yine dünyanın odak noktası olacak.
İspanya’da italya’nın hemen ardından ölüm sayısının en yüksek olduğu ülke konumunda. İnsanlar dışarıda fazla kalmamasına rağmen virüs sürekli yayılıyor. Hatta öyle ki büyük firmaların bazı çalışanları ölmesine rağmen işyerleri sürekli dezenfekte edilerek işlerini yürütmeye devam ediyor. Büyük firmaların bu tutumu, hem işçiler hem de aileleri tarafından kınanıyor. Ama ellerinden bir şey gelmiyor çünkü bildiğimiz Avrupa’da yan gel yat cebine para koyuyorlar modeli yok. Çalıştığınız zaman daha fazla paralıyorsunuz. Yan gelip yatında o kadar fazla parayı Avrupalı devletler de vermiyor. Bunu da bilin istedim.
Öte yandan İspanya’da da durum İtalya gibi seyrini sürdürüyor. Ölü sayısı demişken sürekli artan pozitif vaka sayıları da var. İspanya ve İtalya’da sağlık sektörünün ciddi olarak ne hale geldiğini tüm dünya vatandaşları görüyor. Parklar hastalarla dolu, kapalı AVM’ler hastaneye çevriliyor. Sağlık ekipmanları yetersiz ve insanlar bu şekilde şifa bulmaya çalışıyor.
AVRUPA YAŞLILARI ÖLÜME TERK ETTİ
Avrupa’da iddialardan çok öte olan bir de gerçek var; yaşlıların ölüme terk edilmesi. Bir arkadaşım, hastaneye telefon açınca insanlar yaşlarını soruyorlar. Eğer yaşlı ise evinizde izole olun ve hastaneye gelmeyin deniyor. Yani yaşlılar ölüme terk ediliyor.
YAŞLILARI AVRUPA’NIN KAMBURU OLARAK GÖRÜYORLAR
Avrupa’da yaşlı nüfusun fazla olması ve genel olarak hepsinin de emekli olması, Avrupalı devletlerin finansal olarak zorda bırakıyor. Zira Avrupa, eski Avrupa değil. Ekonomik olarak gelişen Avrupa, şimdi sürekli geriye doğru akın ediyor. En ufak finans kalemleri bile Avrupa’nın bir anda kamburu oluyor. Yaşlıların emekli ücretleri de Avrupalı bütün devletleri, ‘Gerekirse evinde kalıp ölsünler’ dedirtecek kadar lanetleştiriyor. Tabi kul plan yapıyor, Allah karar veriyor… Sonra ne oluyor, Avrupalı hükümetlerin içindeki yöneticilerde kendilerini çok sağlıklı görmelerine rağmen bir anda virüse yakalanıyor…
İRAN
İran bildiğimiz gibi. Virüs vakaları gerçekten gizleniyor. İran’dan görüştüğüm bir arkadaşım açıklanan rakamların gerçek olmadığını söylüyor. Aynı zamanda toplu mezarlarında yapıldığını ifade ediyor. İran’da ölü ve pozitif vaka sayısı her geçen gün artıyor ama haberlere fazla konu olmuyor. Çünkü herkes kendi derdine düştü. Bizlerde sadece Avrupa’dan gelen haberleri takip ediyoruz. İran’da sokağa çıkma yasağı yok. İşyerleri çalışıyor ama dışarıya çıkmamaları için insanlar uyarılıyor. Açıkçası uyarılmalarına rağmen birçok vatandaş bu yasağı deliyor. Bu yüzden önümüzdeki günlerde İran’da çok daha fazla ölü sayısı olabilir. Tabi gerçek rakamları açıklarsalar.
ÜLKEMİZ VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, öngörüsü ile virüs İran’da ilk yayıldığı andan itibaren Kum şehrinin karantinaya alınması gerektiğini mevkidaşı ile görüşmüş. Bu görüşme çok çok sonra basında paylaşıldı. Gereken önlemlerde alındı Ülke olarak. Vaka sayımız artıyor, ölü sayısı da artıyor. Ama bizim de çok fazla yanlış yaptığımız konular var. Bu konuların başında ise psikolojimizi orantısız yıpratıyoruz. Paranoyak hareketler sergiliyoruz. Tedbirimizi alıp evimizde kalmamız gerekirken, illa dışarıya çıkıp, psikolojimizi mahvedip ve sonra da panikten uykusuz günler geçiriyoruz. Bu ne kadar doğru?
Hastanelerimizin hepsi pandemi hastanesi olarak güncellendi. Yani bütün hastanelerimizde Covit 19 tedavileri yapılabilecek. Özel hastanelerimizde bu duruma dahil olmak üzere, bütün hastaneler seferber olmuş durumda.
Ülke genelinde yeterli yatak, yeterli ekipman var. Şimdilik var ama önümüzdeki günlerde ne hale gelinir bilmiyorum. Bu konuda hükümetimizi takdir etmekten başka bir durum söz konusu değil.
Sağlık çalışanlarına destekler sürüyor. Her kesimden gelen destekler, güzel görüntüler açıkçası moral oluyor. Dünya düzeyindeki salgın nedeni ile ülke vatandaşlarımızdan beklenti, birlik ve beraberlik içerisinde devlet yetkilerini dinlemek.
TEDBİR ALALIM, ABARTMAYALIM
Geçtiğimiz günlerde halk otobüsüne bindim. Ablacımızın biri benim hemen ardımdan otobüse bindi. Maskesi var ve ellerinde eldiven. Ablamız titriyor. Kartı okutmaktan bile korkuyor. Demiri eli ile değil de dirseğinin için tarafı ile tutuyor. O an ablamıza çok üzüldüm. Tedbirini almış. Ama olayı çok abartıyor. Virüs değil de paniğin, korkunun, abartmanın ölüme yol açabileceğini de gayet iyi bilmemiz lazım.
Nerden öldürecekmiş? Diye soruyorsunuz belki de. Hemen örnek verelim. Kütahya’da geçtiğimiz günlerde bir genç kendini intihar ediyor ve son anda kurtarılıyor. Polise verdiği ifadede ise şunu söylüyor; ‘Koronavirüs haberleri psikolojimi bozdu. Bu yüzden intihar etmek istedim’ … Öte yandan bir haber de İngiltere’den. 18 Yaşındaki kız koronavirüs paniği sonrası psikolojisik rahatsızlık yaşıyor ve o da kendini intihar ediyor. Virüs öldürmese bile psikolojisi artık insanlara sirayet etmiş durumda. Virüs öldürmese korku öldürecek gibi bir durum var ortada. Lütfen dikkat edelim bu konulara.
VİRÜSTEN DAHA TEHLİKELİ İNSANLAR VAR
Şunu üzülerek söylemek istiyorum; virüsten daha tehlikeli insanlar var. Yalandan belge tasarlayanlar var. Düşünün Belediye Başkanı Alper Taban’ın vermediği bir demeci vermiş gibi haberleştirip sonra montajlayıp İnegöllüleri tedirgin eden insanlar var. Ülke genelinde belge diye gezen ve gerçekçiliği olmayan belge tasarımları var. Bu insanlar bana göre virüsten çok daha lanetli. İnşallah Allah iflah eder.
Son olarak şunu söylemek istiyorum; virüs korkusu, Allah korkusunun önüne geçmesin. İmanda sıkıntı, ebediyette azaba dönüşür. Allah hepimizi muhafaza etsin.
Selam ve dua ile…