ORGAN BAĞIŞI HAYAT KURTARIR

Geçen hafta sosyal medyada izlediğim videolardan birinde, ölmüş bir tilkinin doğadaki hayvanlar tarafından yenilip sonunda sadece iskeleti ile kalması ile ilgili bir görüntü vardı. Milyonlarca kurt bilmem ne kadar sürede yavaş yavaş ölmüş tilkiyi yiyor ve tilki günbegün şeklen değişiyor sonrasında ise sadece kemikleri ile kalıyordu. İlk aklıma gelen “Haşrolma yani dirilme günü” ile ilgili […]

Yayınlama: 12.11.2019
2.648
A+
A-

Geçen hafta sosyal medyada izlediğim videolardan birinde, ölmüş bir tilkinin doğadaki hayvanlar tarafından yenilip sonunda sadece iskeleti ile kalması ile ilgili bir görüntü vardı. Milyonlarca kurt bilmem ne kadar sürede yavaş yavaş ölmüş tilkiyi yiyor ve tilki günbegün şeklen değişiyor sonrasında ise sadece kemikleri ile kalıyordu. İlk aklıma gelen “Haşrolma yani dirilme günü” ile ilgili ayetti. Düşünün ki insan öldüğü zaman toprak altında bu şekilde başka canlılara hayat oluyor ve günü geldiğinde sanki hiçbir şey olmamış gibi yeniden diriliyordu.

 

Bununla alâkalı olarak geçen haftanın “Organ bağışı haftası” olması sebebiyle birisinden bahsetmek istiyorum. İsmi Ahu Kahraman Yıldırım. Nam-ı diğer Müzisyen anne. Ben onu sosyal medyada bebeğine kalp nakli için yardım ve destek ararken tanıdım. Bebeği Yılmaz Kartal 10 aylık iken, Türkiye’de bebek kalp nakli olmadığı için mecburen yurtdışına gidiyorlar. Bin türlü çile ve bekleyişten sonra kalp bulunuyor elbette ama nakil sonrası bakım ciddiyet istiyor. Bizim ülkemizde de bebek kalp nakli çok alışıldık bir vaka olmadığı için orada ikamet etmek zorunda kalıyorlar. Dönebilmesi için “nakil” mevzusunda bazı uygulamaların değişmesi gerekiyor. Çünkü biz ne kadar organlarımızı bağışladığımıza dair resmi beyanat versek de vefat durumunda ailemizden tekrar onay isteniyor. İşin kötüsü  bir çok kişi için hâlâ nahoş bir konu olduğu için organ bağışının çok az olduğu görülüyor.






 

   Organ nakli bazı kişilerce günah olarak değerlendirilse bile Diyanet aslında bu konuda müspet yönde fetvasını verdi. Günah olarak değerlendirilme sebebi ise az önce bahsettiğimiz gibi haşrolma mevzusu. İnsanın eksik dirileceğini bu yüzden caiz olmadığını söyleyen kişilere şu an için vereceğim en güzel cevap sanırım yazının başında bahsettiğim tilkinin doğada nasıl diğer canlılar tarafından çözündüğünü gösteren video. Düşünün ki eğer organlarınızı bağışlarsanız bir başka canlıya hayat veriyorsunuz. Bağışlamaz iseniz yer altındaki başka canlılar sizin sayenizde hayat buluyor. Her halükârda zamanı geldiğinde bir araya gelmek üzere vücut bütünlüğü bozulur  iken kim neyin sakıncasını arar ki? Değil mi?

 

“Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Mâide 5/32) ayeti ve  “Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: Şu çü­rümüş kemikleri kim diriltecek? Diyor. De ki: Onları ilk defa yaratmış olan dirilte­cek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir” (Yâsîn 36/78-79) ayeti tüm söylenenlere apaçık bir aydınlık getirmekle birlikte bu işin bir de vicdanî huzuru var.

 

 Ankara üniversitesi İlahiyat Fakültesinden çok sevdiğim ve zamanında derslerini zevkle takip ettiğim sevgili muhterem hocam Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Türkiye Organ Nakli Vakfı’nın internet sayfasında konuk yazar olarak organ bağışına dair bir şeyler yazmış. Hepsini buraya alamamakla birlikte bir kısmını siz okuyucularla paylaşmak istiyorum:

 “Tutarlılık: Geliştirilen argümanların açık-seçik olması ve insanların zihninde hiçbir şüphe bırakmaması gerekir.  Organ bağışı ve ilgili konularda kanaat beyan edenlerin –tıp, hukuk, din ve etik- birbiriyle çelişmemesi, ikna edicilik anlamında büyük önem taşır.

 

 Toplumsal uzlaşı/Toplumsal kanıt zorunluluğu: Bütün toplumu ilgilendiren konularda çoğunluğun verdiği kararların uygula(n)ma imkânı daha yüksektir. Dolayısıyla organ bağışıyla ilgili kamu vicdanı (duygusal yön) ve toplum bilinci (bilgisel yön) mutlaka harekete geçirilmeli ve bir konsensüs sağlanmalıdır. Bu bağlamda, din adamlarımızın, halk seviyesinde organ bağışıyla ilgili endişeleri derlemesi ve bunları giderecek cevapların üretilmesi gerekir. 30-40 yıl öncesine göre organ bağışının dinen caiz olduğunu düşünenlerin sayısındaki artış, bilgilendirmenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.  Organ bağışındaki artış da farkındalık yaratmanın önemiyle doğrudan ilgilidir.

 

‘BEN’ ALGIMIZ VE DÜNYAYA ANLAM KATMA İRADEMİZ-EYLEMİMİZ

Dünya sadece kavramlar aracılığıyla görülen, tanınan bir idealar alanı değil, aksine sürekli faaliyetle tekrar tekrar inşa edilmesi gereken bir eylemler alanıdır. Bunun için de doğru düşünce kadar doğru eyleme ihtiyaç vardır.

Tanrı tek taraflı yaratmaz, aksine içlerine bir önem duygusu yerleştirerek yarattıklarının da yaratma sürecine katılmalarını sağlar. Yaratılmış varlık alanının kendi amacına uygun davranış sürekliliği, doğal sürecin zorunlu bir parçasıdır.”

 

Yazının tamamını http://www.tonv.org.tr/ “Türkiye organ nakli vakfı” sayfasında bulabileceğiniz gibi “Organ nakli hayat kurtarır” cümlesinin bir slogan olmadığını bir çağrı olduğunu önemle belirtmek isterim. Öyle ki yarın kime ve neye ihtiyaç duyacağımızı bilemeyiz. Ne ile karşılaşacağımızı da… Bu yüzden aynı derde düşmeden empati yapmak ve organlarımızı resmen ve vasiyet ile bağışlamak sanırım en güzel sadakalardan biri olacaktır. Sağlıklı günler dilerim…



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş