7 Haziran Genel Seçim çalışmalarını sürdüren Saadet Partisi İlçe teşkilatı, seçim çalışmalarını yöneteceği Seçim İrtibat bürosu hizmete açıldı. •Serhat ÇİÇEK
Kemalettinsamipaşa caddesi üzerindeki Seçim irtibat bürosu açılışına SP Bursa Milletvekili Adayları Temel Karamollaoğlu, İsmail Özdemir ve Özgür Öztürk, İlçe Başkanı Ertan Sütçü ile partililer katıldı. SP’li gençler açılışa katılan Milletvekili Adaylarını meşaleler yakarak karşıladı.
2 VE 3’ÜNCÜYE GİTTİĞİMİZ YERLER VAR
Açılış töreninde konuşan SP İlçe Başkanı Ertan Sütçü, “SP Teşkilatları olarak yedi aydır gece gündüz sorumluluklarımızı yerine getirme gayretindeyiz. Arzumuz sorumlulukları yerine getirmek, halkımızla birebir görüşmeler yaparak sorunları yerinde tespit etmek ve çözüm odaklı bir anlayış içerisinde vazifelerimizi yerine getirmektir. Şuana kadar tüm mahallelerimize, esnafımıza, kahvehanelere ziyaretlerimizi yaptık. 2 ve 3’üncüye gittiğimiz yerler var. Bu çalışmalarda halkımızın bize teveccühünün her geçen gün arttığını gördük. Özellikle BBP ile Milli İttifak oluşturmamız alternatif noktasındaki arayışı ve çekim merkezinin SP üzerinde yoğunlaştığını yapmış olduğumuz çalışmalarda görmekteyiz. 7 Haziran’da yapılacak seçimlerde Saadet Partimiz mecliste güçlü bir şekilde yer alacak, hayra motor, şerre fren olma özelliğini orada da devam ettirmiş olacak” dedi.
AÇLIĞA RAZI ETMEK İÇİN ENFLASYON YALANINI SÖYLÜYORLAR
SP Bursa Milletvekili Adayı İsmail Özdemir ise, “SP Bursa Milletvekili Adayı İsmail Özdemir’de, “Bu düzen bozuk bir düzen, her geçen gün zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor. Aradaki uçurumu açıyor. Bir tarafta küçük bir mutlu azınlık, diğer tarafta toplumun büyük kesimi hayatını sürdürebilmek için banka kredisi alarak zar zor hayatını sürdürmeye çalışıyor. Bu fakirlikten, yoksulluktan, yokluktan değil, Allah ülkemize bol bol nimetler vermiş. Fakat bu nimetleri taksim eden ekonomi yönetimi yanlış taksim ettiği için insanların büyük bir kısmı sıkıntı çekiyor. Şimdi istikrar sürsün diyorlar. İyi güzel de çiftçi batıyor, köylü batıyor, esnaf dükkanını işletiyor, zarar ediyor, işçi çalışıyor aldığı para kendisine yetmiyor bankaya koşuyor. Çiftçi-köylü ürününü satıyor parası yetmiyor bankaya koşuyor. Sanayici aynı şekilde, memur aynı şekilde… Bu bankaları zengin ediyor. Böyle istikrar olmaz. Bankalar zengin olmaya devam ediyor, halkın büyük kısmı batıyor. Bu istikar istikrar değildir. Böyle istikrar sürsün demek milletimize kötülük yapmaktır. Türkiye’de açlık sınırı bin 450 TL. Fakat asgari ücretin 950 TL. Biz yoksulluk oranını düşürdük deniyor. Bu mümkün değil çünkü devletin kendi açıkladığı rakamlarla bu yalanlanmış oluyor. Biz iktidara gelirsek asgari ücret mutlaka yoksulluk sınırına çekilecek. Bu mümkün değil. Mümkün değilmiş gibi gösteriliyor ama mümkün, sadece taksimat bozuk. 2008 yılında en son 10 bin dolar kişi başına düşen milli gelir açıklandı. 5 kişilik bir ailenin evine senede 50 bin dolar para girmesi lazım. Kimin evine giriyor? Sadece Türkiye’de 200-300 bin ailenin evine giriyor. Bu, uygulanmakta olan ekonomik modelden kaynaklanıyor. Şuanda uygulanmakta olan ekonomik model enflasyon odaklıdır. Milletin gözünün içine baka baka, enflasyon düşerse ekonomi sağlıklı olacak diyorlar. Düşmesi için de memura, işçiye, emekliye zam vermeyeceğiz, gelirlerini arttırmayacağız ki harcayamasınlar, harcayamayınca mal fiyatları düşecek, enflasyon düşecek, ekonomi sağlıklı olacak diyorlar. Bu milleti aldatmaktan başka bir şey değildir. Bugün de insanlarımızı açlığa razı etmek için enflasyon yalanını söylüyorlar. Kaderine razı ol, bu kadar, daha fazla yok diyorlar. Çalışma Bakanımız Faruk Çelik, ‘olsa biz vermez miyiz, yok ki böyle bir şey’ diyor. Ona göre yok, ama aslında var. Geçen sene devlet bütçesinden 52 Milyar TL faiz ödendi. Her hafta 1 milyar TL de, 10 ton altın yapıyor. Buna buluyorsun da millete vermeye nasıl bulamıyorsun? Saray yapmaya buluyorsun millete vermeye nasıl bulamıyorsun? Demek ki var, taksimat yanlış. Hedef enflasyonu düşürmekse mezarlıkta enflasyon sıfır. Kapatalım alışverişi enflasyon sıfıra düşsün. Enflasyon ekonominin hedefi olmaz, ekonominin hedefi milletin refahını sağlamaktır. Bunu geçmişte yapmış bir partinin temsilcisiyiz” diye konuştu. Özdemir seçim koordinasyon merkezinin hayırlı olmasını dileyerek, 7 Haziran’dan sonra bu merkezden karargahtan asker gönderir gibi meclise milletvekili göndereceklerinin altını çizdi.
HAZİRAN’DA BUNUN İLK ADIMINI ATACAĞIZ
SP Bursa Milletvekili Adayı Temel Karamollaoğlu ise, “İnegöl müstesna bir ilçe. Türkiye sanayinde çok önemli bir yeri var. Her ilçede böyle bir sanayiyi görmek, müteşebbis insanları görmek mümkün değil. 7 Haziran’da bunun ilk adımını atacağız. İlk atacağımız adımlardan bir tanesi Büyükşehir kanunun iptalidir. ‘İlçelere de doğru dürüst hizmet gelmez. İlçelerle ilgili başka bir teklifimiz vardı. İllerle birlikte ilçeleri birlik halinde toplayalım, il ilçelere destek versin’ mantığı çarpık bir mantıktır. Öyle bir mantıkla problemler çözülmez, ilçelerin ihtiyaçları karşılanamaz” dedi.
HUKUKA GÜVEN KALMADI
7 Haziran seçiminin Türkiye için birçok problemin beklediği ve ciddi adım atılmazsa, bu problemlerin çok daha büyüyeceği bir dönem olduğunu ifade eden Karamollaoğlu, “Hükümet artık problemleri çözmekte aciz kaldı. Düne kadar yaptıklarını bugün yıkıyorlar. Hukuk sistemi daha adil bir yapıya kavuşturulmuştu, hukuk sistemi tahrip edildi, hukuka güven kalmadı. Hâkimler hep doğru karar vermez ama onların verdiği yanlış kararı yine bir üst kademedeki Hâkimler düzeltir. Yargıtay niye var? Anayasa Mahkemesi niye var? Bunu düzeltmek için… Hükümet yargıya müdahale ettiği zaman o memlekette hukuktan bahsedilemez, bu diktatörlüğe götürür. Tayyip Bey bizim geçmişteki arkadaşımızdır ama bugünkü tavrı bizleri endişelendiriyor. Başkanlık sistemi bizim gündemimize güya oturdu. Olabilir mi? Olabilir. Başkanlık sisteminin olması, demokratik sistemin olması problemlerin çözümü için yeterli bir mekanizma değil. İyi bir başkan olur iyi çalışır, kötü bir başkan olur kötü çalışır. Bu adama göredir. Hükümet de öyledir. İlle de başkanlık bütün problemleri çözer diye bir şey yok. Başkanlık sistemi neden isteniyor? Hızlı karar alınabilirmiş. Bugünkü hükümetin meclisten herhangi bir kanunu çıkarmada geciktiği vaki mi? Hayır. Her istedikleri kanunu 1-2 günde çıkardılar. Yapılabiliyor. Demek ki başkanlık sistemi olursa, bunun daha hızlı çalışacağı yok. Parlamenter sistemde de bu çalışıyor. Başkanlık sistemine getirdikleri yaklaşım tarzından dolayı karşıyız. Öyle bir başkanlık sistemi olacak ki, meclisi feshedebilecek, kanun kuvvetinde kararname çıkarabilecek. O başkanlık sistemi olmaz. Onu kim kontrol edebilecek? Hiç kimse. Neden? Ben yüzde 50’den fazla oy alarak seçildim. Dünyadaki diktatörlerin tamamı yüzde 95 oyla seçiliyor. Sisi de öyle seçildi, Mübarek de öyle seçildi, başka diktatörler de öyle seçiliyor. Adalet başka iş, çoğunlukla iktidara gelmek başka iş… Çoğunlukla iktidara geldiğiniz zaman icraat yapmakta gücünüz var demektir. Yine de adalet ayrıca çalışır. Sizin seçim sisteminde yüzde 90 oy almanız, bir yanlış yaptığınızda onun da doğru kabul edilmesi anlamına gelmez. Kanunları çiğnerseniz hâkim önüne çıkmalısınız. Bu bizim inancımızda var. Fatih Sultan Mehmet, Kadı karşısına çıktı, Cumhurbaşkanı hata işleyince ‘O kadı kim?’ diyor. Bunun adına demokrasi de denmez hukuk da denmez. Bugünkü haliyle böyle bir başkanlık sistemini desteklemiyoruz” diye konuştu.
EVLENENLERDEN ÇOK BOŞANANLAR VAR
Ahlaki ve manevi değerler ihya edilmeden, bu memleketin ayağa kaldıramayacaklarını iddia eden Karamollaoğlu, “Ahlaki ve manevi değerlerin ihyası bir ülkede huzur, barış ve saadetin olmasının temelini teşkil eder, olmazsa olmaz. Bugün bizim ahlaki değerlerimiz yozlaşıyor. Bir kısmı medyalar tarafından körükleniyor. Uyuşturucu kullanımı arttı, israf arttı, yolsuzluklar arttı, aile içi kavga yaygınlaştı, evlenenlerden çok boşananlar var, bütün bunlar bu ülkenin derdidir. Gelişen teknoloji sayesinde bu gelişmeler meydana geliyor ama bizim başka bir endişemiz daha var. Bugünkü hükümet kalkınamıyoruz, ilerleyemiyoruz o yüzden AB üyesi olmalıyız, olursak kurtuluruz diye düşündüler, gidip müracaat ettiler. AB müzakere edelim ama temelde uyuşmamız mümkün değil dediler. Çünkü sizin ahlak anlayışınız bizim ahlak anlayışımızla, medeniyet anlayışınız bizim medeniyet anlayışımızla bağdaşmıyor dediler. Bunları kabul ederseniz üyemiz olabilirsiniz dediler. Bizim kabullenmemiz mümkün olmayan gayri ahlaki birçok konu suç olmaktan çıkarıldı. Bu aileyi de, toplumu da tahrip eder. Eşcinsellik müzakere bile edilmiyor. Her toplantıya hükümeti temsilen insanlar gidiyor. Avrupa iki konuda bize ‘Bunun müzakeresi olmaz’ diyor. Bunlardan biri kadın hakları. Biz kadının hakkını Avrupalılardan çok daha iyi biliriz. Geçmişimizde kadının her türlü hakkı vardır, yine var. Kadın ve erkek eşit yaratılmıştır, sadece bazı noktalarda erkeğe daha fazla mesuliyet yüklenmiştir. Kadının bizde mülkiyet hakkı vardır, mirastan hak alır, ayrı ticaret yapabilir, kocasının dışında kendi mülküyle başkasının ilgilenmesini isteyebilir. Avrupalılar bundan birkaç yüz sene önce kadının ruhu var mı, yok mu diye tartıştılar. Kadına miras vermediler, seçilme hakkını 1940’larda verdiler. Çıkıp bizim önümüze biz bu noktada sizden üstünüz diyemezler. Onlar işi yozlaştırdılar, öbür taraftan da eşcinsellik olmazsa olmaz diyorlar. Cenab-ı Hakk, Lut Kavmini bunun için kahretti. Bunlar yavaş yavaş bize enjekte ediliyor. Bunun müzakeresini yapamazsınız, yaptığınız zaman suç işlemiş olursunuz. Avrupalılarla ticaret yapalım, istişareler yapalım ama medeniyet anlayışımız farklı. Onun için toplumdaki bu yozlaşma önlenemez. Bunu önlemenin en önemli adımı eğitimi düzeltmektir. Bugün İmam Hatip okulları açılıyor, Kur’an Kursları çoğalıyor, başörtüsü problemi çözüldü, seviniyoruz ama eğitimin muhtevasına girdiğiniz zaman maalesef orada bunu göremiyoruz. Avrupa dayatıyor. AB’ye uymayan bir tarzda eğitimi Türkiye’de yapmak mümkün değil. Her bakanlıkta AB ile uyum sağlayacak birimler kuruldu. Milli Eğitim Bakanlığında da var. Bu hükümet döneminde en çok Milli Eğitim Bakanı değişti. Herkes bir noktaya geliyor ‘Sen git, yerine başkası gelsin’ diyorlar. Kimse Milli Eğitim’deki problemin çözülmesini istemiyor” şeklinde konuştu.
ESNAFIN, SANAYİCİNİN, GİRİŞİMCİNİN ÖNÜNÜ AÇAMIYOR
Ekonomi düzelmeden, bu dünyada insanların mesut olamayacaklarını vurgulayan Karamollaoğlu, “Herkes geçimini rahat sağlayacak bir imkâna kavuşmalıdır. Bu ayrı bir ehemmiyet taşır. Bugünkü hükümet liberal ekonomi sistemini benimsedi. Tek başına liberal ekonomi sistemi bir ülkenin kalkınmasını sağlayamaz. Ekonomide insanlar kâr gözeterek yatırım yaparlar. Hâlbuki devlet kârın yanında hizmeti de öne çıkarır, bir ülkenin bağımsızlığını garanti altına alacak yatırımları da öne çıkarır. Türkiye’de Savunma Sanayi’nde yapılacak bir yatırım devletin güvencesini almamışsa, desteğini almamışsa gelişemez, büyüyemez. Başka ülkelerle rekabet edemez. Biz liberal ekonomiyi bugünkü haliyle olduğu gibi kabullenemeyiz. Bir ülkenin kalkınmasında en önemli unsur müteşebbis insan gücüdür. Bu problemleri aşmada, yeni teknolojileri benimsemede, pazar payını büyütmede, yeni yatırımlar yapmada bir ülkenin kalkınmasının motorudur. Bu güç burada var. İnegöl gibi Türkiye’de yüzlerce ilçe var ama hiçbirisi İnegöl gibi olamadı. Parmakla saysak belki İnegöl gibi 5 tane ilçe bulabiliriz. Kırıkkale il oldu, buranın il olması için bir teşebbüs var. Buralar farklı ama İnegöl bu yönüyle hakikatten farklı bir ilçedir. Buraya devletin özel bir ilgi göstermesi icap eder. Hem müteşebbis insanın karşılaştığı problemleri çözebilmek için hem yeni yatırım sahalarını burada gerçekleştirmek için, ihracatımızı artırmak için. İnegöl’ün Türkiye ekonomisine katkısı başka illerle de mukayese edildiği zaman çok daha öne çıkıyor. Özellikle mobilyada ve tekstilde… Gerekli adımlar atılmalı. Sadece mobilyada değil, İnegöl başka sektörlerde de çok büyük projeleri gerçekleştirme kabiliyetine sahiptir. Hükümet patinaj yapıyor. Parlamento patinaj yapıyor ve bu problemleri çözemiyor. Esnafın, sanayicinin, girişimcinin önünü açamıyor. Ne yapacak da önünü açacak? Bir yatırımcı bir işe başlarken önündeki bütün güçlükleri devletin sıfır noktasına indirmesi icap eder. Gerek yatırım yaparken gümrük mevzuatında, gerek finansman yetmiyorsa gerekli finansmanı temin etmede, işçi istihdamında sıkıntılar varsa onların SGK primlerini, vergilerini karşılamada adımlar atılmalı. Az sayıda insanın devlet SGK primlerini, vergi mükellefiyetini aşağılara indiriyor ama Türkiye’nin kalkınmasına yetmiyor. İşsizlik yüzde 11 noktalarına ulaştı, geçim sıkıntısı fazla. Biz özellikle Türkiye’de insanların saadet içerisinde olabilmeleri için manevi konuda olduğu gibi madden de ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir gelir seviyelerine sahip olmaları gerektiğine inanıyorum. Onun için asgari ücret mutlaka artmalı” dedi.
Karamollaoğlu, Seçim koordinasyon merkezinin hayırlı olmasını diledi. Konuşmaların ardından dualar eşliğinde kurdele kesilerek açılışı yapılan seçim koordinasyon merkezi gezilerek incelendi.