Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı, Türkiye’nin son dönemde elde ettiği güç ve birikimle dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olacağı dönemin adıdır.” dedi.
Erdoğan, TRT ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
“Türkiye Yüzyılı söyleminden ne anlamalıyız? Temalar ne olacak?” sorusuna Erdoğan, “Bugüne kadar hep eserlerimizle, hizmetlerimizle sürekli bir gayretin içindeyiz. Ziya Paşa’nın çok güzel bir beyti var, ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde?’ Yani bir partinin, bir adayın ayinesi iştir, kampanyaya bakılmaz.” yanıtını verdi.
“Siz eserlerinizle, hizmetlerinizle halkınızın karşısında değilseniz, halkınız da zaten size değer vermez.” diyen Erdoğan, yaptıklarını 20 yıldır halkın çok açık, net eser olarak gördüğünü söyledi.
Halkın, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, Marmaray’ı, Avrasya Tüneli’ni gördüğünü belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunlar, benim halkımın hayali olarak gördüğü veya tasavvur ettiği şeyler değildi. Yani düşünün, boğazın altından raylı sistem geçirecek. Bunları, benim halkım bugüne kadar yaşamadı, görmedi. Boğazın altından Avrasya Tüneli geçecek, bunları görmüş değildi. Ama bunları bizimle yaşadı, gördü. Öbür taraftan rahmetli Demirel’in köprü, rahmetli Turgut Bey’in köprü… Üçüncüsü de bize nasip oldu, o da Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Bunları bile yaptırmamak için geldiler, gösteriler yaptılar, önünü kesmek için ellerinden geleni yaptılar. Ama muvaffak olamadılar çünkü biz dedik ki, ‘Biz Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü de yapacağız, hatta raylı olarak yapacağız.’ İnşallah o raylı sistemle ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Ama bunlara kalsa, bunlar onu da engellemek için ellerinden geleni yapar.”
Türkiye Yüzyılı’nın bir vizyon meselesi olduğunu, bu vizyonla bugüne kadar yaptıklarının üzerine çıkarak çok daha ileri adımlar atacaklarını dile getiren Erdoğan, “Varsın birileri masa başında kurgulanmış kampanyalarla göz boyamaya çalışsın. Biz milletimizle beraber yoğurduğumuz Türkiye Yüzyılı vizyonuyla yeni zaferlere başarılarla ulaşacağız.” diye konuştu.
Mesajlarının net olduğunu anlatan Erdoğan, 20 yıl boyunca büyük badireler atlatarak fevkalade başarılara imza attıklarını vurguladı.
Yaptıkları devasa altyapı yatırımlarıyla Türkiye’yi küresel bir güç olmaya hazırladıklarının altını çizen Erdoğan, “Çünkü bu millete bu yaraşır. Ve bu millet bunu yapar mı? Yapar. Türkiye Yüzyılı, Türkiye’nin son dönemde elde ettiği güç ve birikimle dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olacağı dönemin adıdır.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Yüzyılı’nın, 20 yıldır yaptıkları yatırımların artık doğrudan vatandaşın refahına, imkanlarının çok daha hızlı artmasına yarayacak bir dönem olduğuna işaret ederek, “20 yılda biz, büyük ve güçlü bir Türkiye’yi kurduk. Şimdi bu Türkiye’nin imkanlarını vatandaşlarımızın daha fazla istifadesine sunma zamanı. İnanıyorum kim milletim yine ‘AK Parti’ diyecek, yine ‘Cumhur İttifakı’ diyecek.” şeklinde konuştu.
“Bugünkü grup toplantısında ‘muhalefetin, sizin bazı söylemlerinizi kullanmaya başlamasını’ değerlendirdiniz. Buna dair bir açıklama yapmak ister misiniz?” sorusuna Erdoğan, “Çok açık, net, bunlarda utanma diye bir şey yok. Kalleşçe astıkları Menderes’in şimdi de sloganını çalıyorlar. Bunun adı hırsızlıktır, devasa… Kendileri ile çelişmek muhalefetin her zamanki hali. Bunların istismar etmediği ne kaldı? Herkesi kör, alemi sersem sarıyorlar.” cevabını verdi.
Adnan Menderes’in partisinin “Yeter söz milletindir.” çıkışını, CHP’nin tek parti faşizmine karşı yaptığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu slogan, CHP’ye isyanın bir nişanesidir. Bu söz, millet iradesini sembolize ediyor. Millet iradesine sahip çıkanlar ancak bu sözü kullanma hakkına sahip olabilir, CHP değil. Bugün millet iradesine sahip çıkan kimdir? AK Parti’dir, Cumhur İttifakı’dır. Şimdi bunlar bu slogana dahi çökmeye çalışıyorlar. Kalkmışlar binalarına bu sloganı asıyorlar. Binalara slogan asmakla olmaz. Önce gerçekten milli iradeye saygılı olmayı öğrenin. Bunların gayesi, gayreti ülke ve millet değil. Bunlar bir defa milli değil, gayri milli. Milli olmayan ‘Yeter, söz milletindir.’ diyebilir mi? Diyemez. Oraya pankartı asabilirsin, benim milletim sana inanmaz ki. Çünkü siz, milli değilsiniz, gayri millisiniz. Ve bu millete hep ihanet ettiniz. ‘Yeter, söz milletindir.’ diyen Menderes’i ipe götürdünüz, idam ettiniz. Ve bunun sorumlusu sizsiniz. Bunlar milletin gönlüne girmenin değil, şimdi de yeni bir şey öğrendiler, Batı’dan aferin almanın peşindeler. ‘Batı bile bize aferin diyecek.’ diyor. Allah Allah, nasıl bir iş bu? Biz de CHP zihniyetine bugün ‘Yeter, söz milletindir.’ diyoruz ama hizmet söz konusu olduğunda, eser söz konusu olduğunda ‘yetmez’ diyoruz.”
“Seçim yaklaşırken muhalefetin adayı belirlenmiş değil. Altılı masa toplantıları hala devam ediyor. Bu süreçte 55 ikili görüşme yapıldı, 11 kez altılı masa etrafında toplanıldı. Bu tablo size neyi anlatıyor? Bir de cumhurbaşkanının tek başına yetkili olmayacağı, bir sözleşmeyle bağlanacağı, sözleşmeye uyulmazsa kriz çıkabileceği, bir ya da daha fazla cumhurbaşkanı yardımcısının cumhurbaşkanının yetkilerini kullanabileceği yönünde bir söylem var. Böylesi bir sözleşmeyle bağlanmış cumhurbaşkanı, ülkeyi nasıl yönetebilir?” sorusuna Erdoğan, “Gelin biz bunlara, altı değil de yedili masa diyelim. Altı deyince eksik oluyor. Nerede malum parti? O da masanın altında.” yanıtını verdi.
“Biz, aslında seçim tarihini açıklayarak, bir anlamda yedili masadakilerin rahatını bozduk.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Kendilerince kapalı kapılar arkasında toplanıp toplanıp bunlar dağılıyordu. Seçim tarihi vermesek, bunların aday çıkaracakları da yoktu. Bırakalım adayı, aday açıklama tarihlerinde bile bir belirsizlik, tutarsızlık var. Biri ’13 Şubat’ta açıklayacağız.’ diyor, diğeri ‘O tarihte açıklamak gibi bir planımız yok.’ diyor. Masadakilerin hiçbiri bir diğerini tekin bulmuyor, güvenmiyor. Siz, birbirinize güvenmiyorken, millet size nasıl güvensin? Aslında onlar için adaylarının kim olduğu da önemli değil. Onlar, ipleri altısının hatta HDP’yi de sayarsak yedisinin elinde bir kukla koymaya çalışıyorlar. Böyle bir aday modeli, bu millete hakarettir. Bir de ‘Aman yıpranır.’ diye adaylarını açıklamıyorlarmış. Bu nasıl iş? Yani siz, adayın yıpranacağından korktukları için aday bile açıklayamazken, biz 22 yıldır 2023’e, Türkiye Yüzyılı’na hazırlanıyoruz. Bizim böyle yıpranmak vesaire diye bir şey yok. Niye? Bu yola çıkan, tabii ki yıpranacak. Hizmet, yıpratır ama yeter ki sizin ‘Aşk ile koşan yorulmaz.’ anlayışınız olsun.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aşkla koştuklarını, yorulmadıklarını ve yıpranmadıklarını dile getirdi.
“Muhalefet, ‘Anayasa’nın 101’inci maddesine göre Erdoğan 3’üncü kez cumhurbaşkanı adayı olamaz.’ diyor. Bu konuda ne dersiniz?” sorusunu Erdoğan, şu sözlerle yanıtladı:
“Bunların hiçbirinin Anayasa’nın 101’inde veya diğer maddelerinde falan bir yeri yok. Biz bugüne kadar bu adımları atarken bunların aklı neredeydi? Biz Cumhurbaşkanı seçildik, bunların aklı neredeydi? O zamanlar bunu hiç konuşmadılar dikkat edin. Ama şimdi konuşuyorlar. Niye? Çünkü çıkaracakları bir cumhurbaşkanı adayının seçilme şansı olmadığını görüyorlar. Bundan dolayı rahatsızlar. Milletimiz bizi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı yaptı. Biz böylece ilk dönemi tamamlamış olacağız. Dolayısıyla yeniden adaylık önünde hiçbir engel bulunmuyor. Hukuka da Anayasa’ya da uygun. Bu tartışmaları gereksiz buluyorum. Bunlar, sandıktan ümidini kesenlerin başvurduğu suyu bulandırma çabalarıdır. Birçok anayasacı da bunlarla ilgili açıklamaları zaten yaptı. Milletimiz bizi inşallah tekrar aday da yapacak, Cumhurbaşkanı da seçecek.”
“Korktukları için mi bunu ortaya atıyorlar?” sorusuna Erdoğan, “Tabii bundan. Başka bir şey değil.” cevabını verdi.
Muhalefetin bakanlık sayılarının artırılması vaadi olduğu ve bu tartışmaların koalisyon dönemlerine ilişkin benzerlikler içerdiğinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, bunun benzerlik değil, tam anlamıyla koalisyon dönemine dönüş anlamına geleceğini söyledi.
Başbakanlığı döneminde bakan sayısının 35 olduğunu anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bakan sayılarını indirdik, indirdik ve şu anda bizim 17 tane bakanımız var. 35 bakanlıktan 17’ye kadar bu işi indirdik. Bunu şu anda o yedili masada olanların bazıları bilir, bu konudaki hassasiyetimizi gayet iyi bilirler. Çünkü bunlar israfın ta kendisidir. Şimdi bu masa müdavimleri erken başladı ağlamaya. Niye? Bir şey kapmaları lazım. Bunların çünkü millet için bir dertleri yok. Hepsinin tek hesabı var, ‘Kendi kuklamızı cumhurbaşkanı adayı yapabilir miyiz? Şu bakanlığı veya bakanlıkları kapabilir miyiz?’ Çünkü aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış. Eski Türkiye’de olduğu gibi altılı masanın bakanlık paylaşımı kavgaları da unutmayın ha yakındır, çok kavga edecekler. Tüm bunlar amaçlarının millete hizmet değil, rant sağlamak olduğunu gösteriyor ve hiçbir netice buradan da alamayacaklar, çünkü benim milletim bunlara bu ülkeyi, bu devleti asla teslim etmez.”
Türkiye’nin koalisyonla geçen yıllarına ilişkin videonun izlenmesinin ardından Erdoğan’a “Altılı masayı da koalisyona benzettiğiniz oluyor mu? Altılı masa bir ortak politikalar mutabakat metni açıkladı, bu bir koalisyon protokolü olarak nitelendirilebilir mi?” sorusu yöneltildi.
Erdoğan, soruya şu yanıtı verdi:
“Yani değişik bir versiyonu diyebilirsiniz. Çünkü ben de şöyle bir inceleme fırsatını buldum ve koalisyon hükümetleri belki buna göre çok daha isabetli adımlar atma fırsatını yakalamış olabilir. Niye, çünkü 6 ay hükümet ediyor ama bunlar o fırsatı da bulamayacaklar. Çünkü benim milletim bu koalisyon hükümetlerinden ders aldı. Yedili masa Türkiye’ye bir şey hiç getiremez, milletim de zaten onlara bu yetkiyi vermez. Masadaki oturma düzeninden ziyaret sırasında kadar, her konuda çıkmaza girenlere benim vatandaşım ülkesini yönetme yetkisini vermez, vermeyecektir. Masadakiler, ülkeyi götürse götürse eski, o kötü günlerine götürür. Çünkü özlemleri, vaatleri eski Türkiye. Tamamen siyaset mühendisliği üzerine kurulu, derme çatma bir masa. Masadakilerin talimatıyla hareket edecek bir cumhurbaşkanı ile böylesi büyük bir ülke yönetilemez.”
Masadakilerin, talimatı da dışarıdan aldığına işaret eden Erdoğan, “Ne diyor, ‘Batı bize aferin diyecek.’ Mantığa bak, söyler misiniz arkadaşlar, kuklalara kim itibar eder?” diye sordu.
Davos’taki bir anısını anlatan Erdoğan, IMF’in başındaki kişiye, “Siz Türkiye’yi idare edemezsiniz. Ancak siz taksitlerinizi alırsınız, dönersiniz ama ülkeyi yönetmek bana aittir, size ait değil.” dediğini anlattı.
Türkiye’nin o zaman IMF’e 23,5 milyar dolar borcu olduğunu ve 2013’te bu borcu bitirdiklerinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bunu o yedili masadaki kişilerden bir tanesi değil, Türkiye’nin başbakanı olarak, Tayyip Erdoğan’ın hükümeti halletti, ödedi ve IMF ile irtibatımızı kestik. Bakın o gün bugün bizim artık IMF ile ilişkimiz yok ama şu anda yedili masanın içinde olanlardan, otellerin lobilerinde IMF ile görüşmeler yapanlar var. Bizim o zaman Merkez Bankasının rezervi 27,5 milyar dolardı, şu anda 128,5 milyar dolar döviz rezervimiz var. Başbakanlığım döneminde bir ara 135 milyar dolara da çıktık, yine çıkacağız, daha fazlası olacak çünkü bizim hükümet etme sistemimiz, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle istikrar kazandı. Bu, koalisyonlar hükümetiyle istikrarsızlık değil. Şimdiki hal muhal çünkü bunların böyle bir araya gelip daha cumhurbaşkanı adayını seçemeyenlerin bu ülkeyi yönetme kabiliyeti olabilir mi ya? Mümkün değil. Milletim bütün bunları görüyor, biz de şu anda rakamları konuşuyoruz.”
Erdoğan, bir vatandaşın önünü kesip, 1946’nın ekmek kartını kendisine verdiğini belirterek, kartı kameralara gösterdi. Erdoğan, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetimi bu. Cumhuriyet Halk Partisini tanımak istiyorsan bu ekmek kartına, karnesine bakacaksın. Bu, CHP’nin karnesidir. Bundan daha güzel ispat olur mu? Benim milletim bir daha bu karne dönemine dönmez ve dönmeyecektir. CHP’yi tanımak istiyorsanız işte, karnesi bu.” diye konuştu.
Altılı masanın, Cumhurbaşkanlığını Çankaya Köşkü’ne taşıyacağına ilişkin söylemlerinin gündeme getirilmesi üzerine Erdoğan, canlı yayının Çankaya Köşkü’nde yapıldığını anımsattı.
Erdoğan, “Çankaya Köşkü, Cumuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal tarafından, Milli Mücadele sırasında devletimize kazandırıldı.” dedi.
Mevcut durumu itibarıyla Çankaya Köşkü’nün ana hizmet binası, genel sekreterlik ve denetleme kurulu binası ile basın toplantısı ve resepsiyon salonundan oluştuğunu belirten Erdoğan, bunun dışında Çankaya Köşkü’nde Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma, bugün için fiilen kullanımı mümkün olmayan tarihi değere sahip binaların da bulunduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2014 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçildiğimde biz de burada göreve başladık. Ardından 29 Ekim 2014 tarihi itibarıyla Cumhurbaşkanlığının Beştepe’deki mevcut külliyesine geçtik. Yeni sistemle birlikte tekrar Cumhurbaşkanlığına geçen Çankaya Köşkü’nde 9 politika kurulu ile 4 ofis faaliyet göstermeye başladı. Burası boş durmuyor, burası çalışıyor.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Cumhurbaşkanı olarak pek çok kabulü, televizyon programı ve toplantıları da Çankaya Köşkü’nde yapmaya devam ettiklerine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya Köşkü içinde kullandığı tek yer olan Müze Köşk ise Milli Saraylar Başkanlığımız tarafından titizlikle şu anda restore ediliyor. İran, Rusya, Azerbaycan devlet başkanlarını, Avrupa Birliği büyükelçilerini ağırladığımız pek çok programı Çankaya Köşkü’nde icra ettik. NATO Konseyi Toplantısı’nın, bu kurumun kendi karargahı dışında yapıldığı ender yerlerden birisi de burasıdır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarıyla çeşitli vesilelerle yine burada bir araya geldik. Yeni dönemdeki canlı televizyon programlarımızın tamamına yakınını yine Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirdik. Hatta Kovid-19 salgını başladığında temel kararların alındığı ilk kapsamlı toplantımızın yeri de yine burası olmuştur. Görüldüğü gibi Çankaya Köşkü, tarihine ve anlamına yakışır bir şekilde Cumhurbaşkanlığı tarafından değerlendiriliyor, ülkemize ve milletimize hizmet etmeyi sürdürüyor. ”
HÜDAPAR Genel Başkanı ile görüşmesi hatırlatılarak, “Yeniden Refah Partisi Cumhur İttifakı’na dahil olur mu? Buna dair bir gelişme var mı? Cumhur İttifakı genişler mi? sorusu üzerine Erdoğan, “Öncelikle Cumhur İttifakı, birlik ve beraberlik anlayışının siyasetteki adresidir. Türkiye’nin bekası için yerli ve milli bir anlayışla siyaset yapan herkese kapımız açıktır. Cumhur İttifakı çatısı altında, AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi olarak güçlü bir şekilde yolumuza devam ediyoruz.” dedi.
Babası vefat eden BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’ye de taziyelerini ileten Erdoğan, “Cumhur İttifakı, asla gizli veya açık pazarlıklar üzerine kurulu değildir. Cumhur İttifakı’nın yaslandığı değerlerine inananlar ve saygı gösterenlerle biz yol yürüyebiliriz. Bu anlamda yeni gelişmeler olursa bunu da olumlu karşılarız.” dedi.
Erdoğan, perşembe günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi de evinde ziyaret edeceğini kaydetti.
TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edilen başörtüsüne anayasal güvence getiren ve evlilik birliğini tanımlayan Anayasa değişikliği teklifine ilişkin, “Muhalefetten bir uzlaşı bekliyor musunuz? Değişiklik 400’ün üzerinde bir oyla geçer mi ve parlamento aritmetiğine göre üç sandık kurulur mu?” sorusu üzerine Erdoğan, Meclise sunulan anayasal düzenlemenin bu konuda bir “samimiyet testi” de olacağını ifade etti.
Erdoğan, milletin, kimlerin başörtüsü konusunda istismarcı olup olmadığını iyi bildiğini vurgulayarak, AK Parti’nin başörtüsüne özgürlük verdiği mücadeleler, geçmişte bu konuda yaptığı düzenlemeler nedeniyle kapatılmak bile istendiğine dikkati çekti.
CHP’nin ise o dönem “başörtüsüne özgürlük gelmesin” diye Anayasa Mahkemesine başvurduğunu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bu işin başını çektiğini, başvuruda imzasının bulunduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz şimdi bu meseleyi anayasal düzenlemeyle güvence altına alalım istiyoruz. ‘Bay bay Kemal’ niye kaçıyorsun? O zaman Anayasa Mahkemesine gittin, şimdi ne yapacaksın merak ediyorum. Bu konunun çözümü için yola çıktık, teklifimizi sunduk. Konu Mecliste çözüme kavuşturulmazsa milletimiz en güzel çözümü sunacaktır. Hiçbir zaman sandıktan kaçan olmadık, sandıktan çıkan sonuca hep saygı duyduk. Milletin kendisine verdiği yetkiyi Mecliste özgürlüklerden, demokrasiden yana kullanmayanlara halkımız sandıkta gerekten cevabı verecektir. Temennimiz referanduma gerek kalmadan, en yüksek mutabakatla Mecliste bu konuyu çözüme kavuşturmaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin milletin faydasına olan ne varsa karşı çıkma ve yıkma zihniyetine sahip olduğunu belirterek, “Bu konuda ana muhalefet, aile yapısını bozan sapkınlıklara ‘özgürlük’ kisvesiyle göz yumuyor. Aile değerlerimizin tahrip edilmesine bu muhalefete rağmen izin vermeyeceğiz. Aile kurumumuzu koruyacağız, güçlendireceğiz. LGBT, şu, bu vesaire, hayır… Bu milletin kutsal değeridir aile. Kutsal ailelerden güçlü millet doğar, güçlü milleti de kimse yıkamaz.” diye konuştu.
Teklife ilişkin, “400’ü geçerse yine de referanduma götürür müsünüz?” sorusuna karşılık Erdoğan, “gerek yok” yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere yönelik atılan adımlar ve yeni projelere yönelik soru üzerine, Türkiye Yüzyılı’nın özellikle “gençlerin yüzyılı” olacağını söylediklerini anımsatarak, “Gençleri seçimin kilit kitlesi olarak değil, yol arkadaşlarımız olarak görüyoruz. 6 milyon genç, bu seçimin kaderini onlar belirleyecek.” dedi.
AK Parti olarak göreve geldiklerinde seçilme yaşının 30 olduğunu, bunun önce 25’e indirildiğini ardından 18’in seçilme yaşı olarak parlamentodan geçirildiğini anımsatan Erdoğan, “O kadar ileri gittiler ki ‘parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız’ dediler. Ama onlar bilmiyordu ki bu milletin ecdadı, Fatih Sultan Mehmet 18 yaşında bir devri kapayıp bir devri açtı. Biz buradan ilhamla bu adımı attık, bu milletin gençliği bunu başarır dedik.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, kendi gençlik dönemlerinin yasaklar, yokluklar, yoksulluklarla kuşatıldığını ve aynı durumu bugünün gençlerine asla layık görmeyeceklerini vurguladı.
Geçmişte sıraların üstünde kitap bile bulunamadığını, kırtasiye dükkanlarında kitap alabilmek için kuyrukların oluştuğunu aktaran Erdoğan, “Biz bunu yaşadığımız için aynı çileyi şu anda bizim yavrularımız yaşamasın dedik, sıraların üstüne kuşe kağıttan bütün kitapları koyduk, okullar açılırken orada kitaplarını bulsunlar diye. Şimdi yardımcı ders kitaplarını da artık sıraların üstüne koyuyoruz ki artık gençlerimizin, yavrularımızın bu sıkıntılarını tamamen çözelim.” şeklinde konuştu.
Erdoğan, gençlere güvendiklerini, onlarla yürüdüklerini ve yürümeye devam ettiklerini belirterek, “Gençlerimizin hayalleri, düşünceleri bizim için hayati önemde. Türkiye’nin en büyük gençlik hareketine sahip partisi şu anda biziz. Gençlerin nabzını tutan, onların ihtiyaçlarını karşılama gayesi taşıyan yegane parti biziz. Şu anda üye sayımız 11 milyon 500 bin civarında, bunların içerisinde yaş limiti sebebiyle 1 milyon 100 bini sadece genç. Bayanlarda 5 milyonun üzerindeyiz, üyelerimiz itibarıyla.” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesine ilişkin soruya karşılık, bu konuda çok kapsamlı çalışma yürütüldüğüne ve artık sona gelindiğine dikkati çekti.
Teklifin yarın Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüleceğine işaret eden Erdoğan, “AK Parti olarak bir an önce teklifi yasalaştırarak vatandaşlarımıza haklarını vermek istiyoruz. Emeklilikte yaşa takılanlar kapsamında emekliliğe hak kazanan vatandaşlarımıza, ilk aylıkları şubat ya da mart gibi bağlanabilir. Sorunu kökten çözmek için bir irade koyduk, bu irademizin arkasındayız.” dedi.
Erdoğan, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’la akşam EYT düzenlemesine yönelik bir görüşme gerçekleştirdiğini, “Bu işi geciktirmeyelim, bir an önce inşallah bitirelim.” görüşünü paylaştığını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyonu kontrol altına almaya yönelik hangi adımların atılacağı ve enflasyon konusundaki beklentilere ilişkin soru üzerine, dünyada faizin sürekli yükseltildiğini ve bunun devam ettiğini; Türkiye’de ise tam aksine faizi indirmenin mücadelesinin verildiğini ifade etti.
Şu anda Türkiye’de faizin yüzde 9 olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunu daha da düşüreceğiz. Çünkü benim inancım şu; hatırlayın Başbakanlığım dönemimde biz faizi 4,6’ya indirdik ve o zaman enflasyon da 6,4 gibiydi. Çünkü şuna inanıyordum, faiz ve enflasyon doğru orantılıdır, faiz sebep, enflasyon neticedir. Buna inanmayanlar olabilir, ben böyle inanıyorum. Alansa benim alanım da ekonomi ve neticesi ortada, uluslararası birçok toplantıda bu tezimi savundum.
Şimdi ‘Biz yine (enflasyonu) indireceğiz’ dedik ve bakın yüzde 86’lardaydı enflasyon, yüzde 64’e düştü. Daha da düşecek. Bütün mesele bizim buradaki istikrarımızdır, güvenimizdir. Çünkü kalıcı fiyat istikrarını tesis edeceğiz. 2022’de toplam bütçe giderimiz 2 trilyon 941 milyar lira oldu, bütçe gelirimiz 2 trilyon 802 milyar lira olarak gerçekleşti. Bunun sonucunda bütçe açığımız yılın tamamında yalnızca 139,1 milyar lira oldu. Ayrıca toplamda 171,8 milyar lira faiz dışı fazla verdik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Vadeli Program’da 131,4 milyar lira faiz dışı açık tahmininde bulunduklarını anımsatarak, “Unutmayalım Kovid-19 salgını, tedarik zincirlerindeki aksaklıklar, emtia ve enerji fiyatlarındaki artışlara rağmen 4 yılın ardından yeniden faiz dışı fazla vermeyi başardık. Böylece bütçe öngörümüzden 139,3 milyar, Orta Vadeli Program hedefimizden de 322,1 milyar lira daha iyi bütçe açığıyla seneyi kapatmış bulunuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir başka konunun da bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bütçe hazırlıklarında bu oranın yüzde 3,5 seviyelerinde gerçekleşeceğini görmüştük. Bazı uluslararası kuruluşlar ise bizim tahminlerimizin çok üzerinde yüzde 5-6’ları bulan bir bütçe açığı bekliyordu. Bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranının yüzde 1 olarak gerçekleşeceğini görüyoruz. Bütçe açığını 2002’de yüzde 11,1 seviyesinde devralmıştık, şimdi 2022 yılında yüzde 1’e düşürmüş durumdayız.
Bu yıl ayrıca faiz harcamalarının bütçe içindeki payını da azalttık. 2002’de faizin bütçe içerisindeki payı yüzde 43,2 iken 2022’de bu oran yüzde 10,6’ya düştü. Bütçede yakaladığımız güçlü gelir performansını sağlamak için ne vergi artırdık ne yeni vergi getirdik. Tam aksine vergi yüklerini düşürdük, özellikle yaptığımız KDV indirimleriyle dolaylı vergilerin bütçe içindeki payını da azalttık. Bunun da ötesinde uluslararası kuruluşlar yeni büyümeyi açıklıyorlar ve şu anda büyümede yüzde 5,5’i yakalamış vaziyetteyiz.”
Orta gelirlilere yönelik “Yeni Evim Kampanyası”nda sayı artırımı olup olmayacağına ve ikinci el evlerin kampanya kapsamına alınıp alınmayacağına dair soru üzerine Erdoğan, “Allah nasip ederse ikinci el konutlar ile ilgili destek olmak için bir çalışma ayrıca yapılacak. Projenin planlama aşaması devam ediyor. Somutlaşan çalışmayı inşallah kamuoyu ile de paylaşacağız.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, kampanyada önceliği ilk evini alacak vatandaşlara yönelik yeni konut arzına verdiklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Yeni konut arzını artırarak üretimi, istihdamı da artırmak istiyoruz. Bu tabii artık seçim sonrasında atılacak bir adım. Bizim bu konuda malum ciddi bir altyapımız var. Deneyim, tecrübe hepsi bizde var. ‘Alt gelirliyi ev sahibi yapacağız’ dedik, kuralar çekildi, 2 yıla evleri teslim edeceğiz. ‘Orta gelirliye destek olacağız’ dedik, kampanyamızı yaptık. ‘Roman vatandaşlarımıza özel konut kampanyamız olacak’ dedik, 12 ilde Roman vatandaşlarımıza özel proje için hazırlık yapıyoruz. Her vatandaşımızı uygun ödeme koşullarıyla ev sahibi yapmak istiyoruz. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı konut kampanyasını biz yaptık ve 20 yıldır yapıyoruz. İhtiyaç halinde yeni projeleri de hayata geçirmekten geri durmayacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca konut kampanyaları kapsamının dışında yangın, sel, deprem gibi afetlerin yaşandığı noktalarda konutların anında yapılarak teslim edildiğini anlattı.
Karadeniz gazının kullanımı konusunda gelinen aşamanın durumu ve bu gazın ne zaman hanelere ulaşabileceğine ilişkin soruya cevap veren Erdoğan, şunları kaydetti:
“2023’ün ilk çeyreğinde Karadeniz gazının milletimizle buluşması için tüm çalışmalar 7/24 esasına göre devam ediyor. Sahadaki çalışmalar şu anda 3 ana bileşenden oluşuyor. Bunun birincisi; deniz tabanı üretim tesisleri devam ediyor. İki işleme tesisi, üç boru hatları. Sahada şu anda yaklaşık 10 bin kişi çalışıyor. Denizde ise 50’den fazla gemi operasyonlarını sürdürüyor. Çalışmalar, canlı yaşamının dahi olmadığı denizin 2 bin 200 metre altında tamamen uzaktan kumandayla kontrol edilen robotlarla ve sistemlerle yürütülüyor. Derin denizde boru ve kordon bağı serimi tamamlandı. Derin deniz ana kordon hattının nihai etütlerine de başlandı. Yavuz ve Kanuni gemileri kuyuların alt ve üst tamamlama işlemlerini gerçekleştiriyor. Sahadaki kara tesisi yüzde 90 oranında tamamlandı. Kuyu başı ekipmanı, gaz toplama ve dağıtım haznesi gibi devasa ekipmanlar da deniz tabanına indirilmeye başlandı. BOTAŞ gazı ulusal sisteme aktaracak ölçüm istasyonunun ve 36 kilometrelik boru hattının inşasını tamamladı ve testler yapıldı. Yoğun bir çalışma Filyos’ta devam ediyor.”
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği konusunda Türkiye’nin nasıl bir süreç sürdüreceğinin sorulması üzerine Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Önce İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusu sürecini terörizm ile mücadelede kapsamlı ve uzun soluklu bir işbirliği tesis etmemiz için de bir fırsat olarak gördük. Dedik ki, ‘Bize bu 120 teröristi iade edin.’ Ama İsveç bu konuda, ‘Anayasa değişikliği yapacağız, değişikliği yaptıktan sonra biz süreci işleteceğiz’ dediler. Sayın Başbakan buraya geldi, kendisiyle burada her türlü ev sahipliğimizi yaptık. Gayet güzel görüşmelerimiz de oldu. Tabii yeni İsveç hükümetinden aldığımız mesajlar, İsveç’te terörle mücadele alanında bir anlayış değişikliğinin başlayabileceğini işaret ediyordu. Ancak mutabakat zaptı kapsamında terörle mücadelede verilen taahhütlerin yerine getirilmediğini gördük. Terör örgütünün, propaganda, eleman değişimi ve finansman faaliyetlerinin İsveç’te devam ettiğini gördük.”
Erdoğan, İsveç’te geçen haftalarda terör örgütleri tarafından Türkiye ve kendisine yönelik hakaret içerikli eylemler gerçekleştirildiğini anımsatarak, “Bu eylemlerin failleri hakkında soruşturma açılmasına dahi gerek duymadılar.” dedi.
Son gelişmeler nedeniyle İsveç Parlamento Başkanı ve Savunma Bakanının ziyaretlerini ertelemek durumunda kaldıklarını vurgulayan Erdoğan, “İsveç terör örgütleri mensuplarının güvenli limanı haline geldiği gerçeğiyle bir defa yüzleşmelidir. Mutabakat zaptı bizim yol haritamızdır. Buradaki taahhütlerin eksiksiz yerine getirilmesi önceliğimizdir.” şeklinde konuştu.
Avrupa’da ve özellikle İskandinav ülkelerinde son dönemde artan İslam karşıtı söylem ve eylemlerden endişe duyduklarını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“21 Ocak’ta kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı yapılan saldırıya İsveç’in tüm uyarılarımıza rağmen seyirci kalmasını kabul edemeyiz. Hemen sonrasında Hollanda’da bu minvalde menfur bir eylemin yapılmasını tesadüf olarak görmüyoruz. Müslümanları hedef gösteren ve kutsal değerlerimize hakaret eden bu İslam düşmanı eylemlere bunların duyarsız kalması, hatta güvenlik güçlerinin bunları kordon altına alıp, ‘İstediğiniz gibi bunları yapabilirsiniz’ mahiyetinde koruma altında bu eylemlerini yapmasını görmek neyle izah edilebilir? Tabii bizler de bunları en güçlü şekilde kınadık. Bu bir nefret suçudur. Bunu İsveç’in süratle halletmesi lazım. İfade özgürlüğü kisvesi altında Müslümanlara karşı açık ve aleni olarak nefret suçu işlenmesi kabul edilemez. İsveç’ten ülkede yaşayan tüm grupların inançlarına saygı gösterilmesini ve İslam karşıtlığıyla mücadele konusunda samimi adımlar atılmasını bekliyoruz.
İsveç’in ve Finlandiya’nın taahhütlerine tam olarak uymalarını bekliyoruz. NATO üyeliği yolunda atacakları adımlar mutabakat zaptında yer alıyor. Bu adımlara göre de biz kararımızı vereceğiz. Tekrar söylüyorum an itibarıyla İsveç’in NATO üyeliğine sıcak bakmıyoruz. Öte yandan Finlandiya’nın durumunu farklı değerlendiriyoruz. Görelim İsveç verdiği sözleri tutacak mı? Tutmadığı takdirde kusura bakmasınlar. Finlandiya eğer şu andaki gibi bu süreci işletirse bizler de parlamentomuz açık olduğunda üzerimize düşen görevi yerine getiririz.”
Terörle mücadele kapsamında devam eden operasyonların son durumu hakkındaki soruya Erdoğan, “Terörle mücadele adına yürüttüğümüz mücadele aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazasına da katkıda bulunuyor. Dolayısıyla rejim bunun bilincine varmalı diyoruz.” cevabını verdi.
Suriye’nin geleceğinin ipotek altına girmemesi için PKK/YPG ve Suriye Demokratik Güçleri terör örgütünün ayrılıkçı tutumuna karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Bu süreçte bize birtakım koşulların konulmasını kabul etmemiz mümkün değil. Diyalog sözlük itibarıyla ‘ön koşulsuz konuşma’ demektir. Biz şu anda Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadelede tavizsiz yolumuza devam ettik.” ifadelerini kullandı.
Suriye rejimi ile diyalogda kademeli bir çalışma sürdürüldüğünü belirten Erdoğan, konunun çözülmesi için önce Türkiye, Rusya ve Suriye’nin istihbarat örgütlerinin, ardından savunma bakanlarının bir araya gelmesini önerdiklerini vurguladı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Onların bu işi başarıyla sonuçlandırmaları halinde ardından dışişleri bakanları bir araya gelsin, onu da başarmamız halinde nihai adım liderler bir araya gelsin ve bu adımda da bu bir araya gelişlerin neticelerinden İran’ı da haberdar edelim, böyle bir adımımız da olsun dedik. Tabii bu sürecin nasıl şekilleneceğinde tarafların tutumu belirleyici olacak. Biz her halükarda ulusal güvenliğimizi koruma adına gereken önlemleri alırız, siyasi sürecin ilerletilerek ihtilafa bir çözüm bulunması bir fırsat penceresi teşkil edebilir. Geri dönüşlerin gönüllü, onurlu ve güvenli olması gerekiyor. Biz bu briket evleri boşuna yapmadık. İstedik ki gönüllü dönüşler başlasın. Suriye’de BM ilkeleri temelinde geri dönüşlerin sağlanması için gerekli şartların da oluşturulması gerekiyor ve bu da başladı. Yani şu anda 400-500 bine yakın mülteci Suriye’ye dönmeye başladı.”
ABD ve Almanya’nın Ukrayna’ya tank sevkiyatı yapmasına ilişkin soruya Erdoğan, Rusya ve Ukrayna liderleriyle ihtiyaç anında sık sık görüştüklerini söyledi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in de görüşmelerde arzulu olduğunu bildiren Erdoğan, “lider diplomasisi” diye adlandırdığı bu görüşmeleri tereddütsüz yaptıklarını ifade etti.
Erdoğan, “Zaten bunu yapamazsak bizim netice almamız mümkün değil. Bu görüşmeleri yapmak suretiyle netice alıyoruz. Kişisel ilişkilerin diplomaside ne kadar önemli olduğunu bu süreçte tüm dünya görmüş olmalı. Her görüşmemizde çözüme kavuşturduğumuz konular mutlaka oluyor. İnisiyatif alma konusunda hiçbir Avrupa ülkesi bizim kadar cesur olamadı. Hatta bazıları aksini savundular. Tabii cesaret de tek başına yeterli değil, bir de taraflar nazarında, uluslararası kurumlar nazarında bir itibarınızın olması lazım.” diye konuştu.
Tahıl koridoru, esir değişimi ve Zaporijya Nükleer Santrali’nin güvenliği ve insani yardımlar konusunda hep çözümün parçası olduklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Kalıcı barış için Türkiye olarak kolaylaştırıcı ve arabuluculuk görevini üstlenmeye her zaman hazırız. Avrupa’dan ve dünyadan da barış ve müzakere çağrılarına destek bekliyoruz. Ateşkesin ilanı ve adil çözüm vizyonuyla müzakerelerin desteklenmesi gerekiyor. Barışa dair umutlarımı her zaman canlı tutuyorum. Bu umudumu kaybetmiş olsaydım tahıl koridoru açılmazdı, esir değişimi yaşanmazdı. Gerek Amerika’nın gerek Almanya’nın tanklar, vesaireler bunların Ukrayna’ya gönderilmesi olayı bir çözüm müdür? Bu zamana vabeste bir durumdur. Tankların gönderilmesi bir çözüm unsurudur diyemem. Bunların hepsi riskli ve biraz da silah baronlarının işine yarıyor.”
Türkiye ve Yunanistan’ın son zamanlardaki ilişkilerine ilişkin soruyu yanıtlayan Erdoğan, “Yunanistan’ın son dönemde Türkiye’ye yönelik izlediği tutumun izahı da kabulü de mümkün değil. Yunanistan’ın bu tutumu ve asılsız propagandaları iyi komşuluk ilişkilerine de müttefikliğe de aykırı. Yunanistan’ın esas rahatsızlığı Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzeyde yükselen profilidir. Yunanistan’ın hukuk dışı adımlarına karşı verdiğimiz yanıtlar karşısında çaresiz kalan Yunan tarafı akıl dışı iddialara sığınıyor.” diye konuştu.
Yunanistan’ın hava ihlali iddialarının temelsiz olduğunu ifade eden Erdoğan, “Asıl Yunanistan hava sahamızı ihlalleri, uçaklarımızı tacizleri, balıkçılarımızı tacizleriyle tansiyonu yükseltiyor. Bu hasmane eylemleri hava kuvvetlerimiz ve sahil güvenliğimiz elbette yanıtsız bırakmıyor, bırakmayacaktır. Kıyılarımıza ve büyük yerleşim merkezlerimize çok yakın adaları uluslararası anlaşmalar hilafına silahlandırmaya devam ediyor. Tabii sonra Tayfun deyince panikliyorlar. Yani biz kendimize göre hazırlıklarımızı yapmayacak mıyız?” dedi.
Erdoğan, Tayfun füzesinin menzilinin 560 kilometreden 1000 kilometreye çıkarılması talimatı verdiğini dile getirerek, “Sen de yap, senin de olsun. Bizim atığımız adım bu, bundan niye rahatsız oluyorlar? Ülkemizin güvenliğine yönelik eylemlere karşı elimiz kolumuz bağlı oturmamız mümkün değil. Bunlara gerek hukuki olarak gerek sahada cevap vermeyi sürdüreceğiz. İHA’larımız, SİHA’larımız, Akıncılarımız ve hepsinden öte Kızılelmamız, bunlar önemli. İnşallah Gökbey geliyor. Tüm bunlarla beraber Silahlı Kuvvetlerimiz çok daha güçlü hale gelecek.” değerlendirmesinde bulundu.
“Muhalefet niye rahatsız?” sorusu üzerine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz ülkemizi savunmayacak mıyız? Savunurken de bunlardan izin mi alacağız? Yedili masaya mı soracağız? Kusura bakmasınlar. Onlar da bir defa bütün bu yaptıklarımızı havada karada zaten beğenecekler. Şu anda biz savunma sanayisinde artık ciddi manada ihracat yapıyoruz. Kızılelma bizim ufkumuzdur. Bu ufkumuzu Kızılelma ile yakalayacağız hiç tereddütsüz. İktidara geldiğimizde hedefimizi tam bağımsız savunma sanayi olarak belirlemiştik. Hamdolsun şimdi bunu adım adım gerçekleştiriyoruz. Başta Baykar ve TUSAŞ olmak üzere emeği olanların hepsini tebrik ediyorum. Savunma sanayi sektöründe 2002’de 56 firma faaliyet gösterirken, bugün bu sayı 2 bin 705’e yükseldi. Burada çeşitliliği ve rekabetçi sektörün önünü açan biz olduk. Bugün savunma sanayisinin hiçbir alanında tek bir firmanın faaliyet göstermesi söz konusu değil. Sadece SİHA’lar değil, bütün alanlarda birçok koldan geliştirme ve üretim faaliyetleri sürüyor. En iyiye ulaşma çabamızda rekabetçi ortamın önemli faydalarını gördük, görmeye devam ediyoruz.”
Erdoğan, Pakistan Senatosu tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiğinin anımsatılması üzerine, “Doğrusu şu an itibariyle 10-15 ülkenin parlamentosu böyle bir adımı atmış. Yani bu konuyla ilgili olarak karşımızda İsveç var. Malum Nobel Barış Ödülü’nün merkezi İsveç’te. Onlar bu konuda ne gibi bir tavır takınırlar, ne gibi bir adım atarlar bunu bilemem.” dedi.
Rusya-Ukrayna savaşında aldıkları görevler, attıkları adımlar ve elde edilen başarının dünya barışına katkı sağladığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Burada tabii bir şey ben zikretmekten sakınmayacağım. O da Sayın Putin’in bana olan ifadesidir. O da şu; ‘Ben bu tahılı bilabedel göndereceğim.’ ‘Tamam’ dedim, ‘Biz de bunu bilabedel una dönüştürelim ve böylece fakir fukara Afrika ülkelerine gönderelim.’ Çünkü ilk etapta gelen tahılın yüzde 44’ü Avrupa ülkelerine gitti, Afrika’ya yüzde 16 falan gitti. Biz bunu yeni attığımız adımlarla yüzde 60-70’lere çıkartırsak az gelişmiş fakir fukara Afrika ülkelerini rahatlatırız. Bu konuda bizim Sayın Putin ile bir mutabakatımız var. Bunu yapmanın gayreti içinde olacağız. Hatta sadece tahıl değil, gübre noktasında da yani amonyak, gübre bunun üretimini sağlayıp bundan da bu fakir fukara ülkelere gönderelim diyoruz.
Biz hep şunu söyledik, ‘Türkiye Türkiye’den büyüktür’. Artık biz etkin bir bölgesel gücüz. Sadece istikrar adası değiliz, artık istikrarı sağlayan istikrarlaştırıcı bir gücüz. Şu andaki mücadelemiz küresel bir güç olmaktır. Bu inançla bölgemizde ve ötesinde her zaman barış, huzur, refah ve istikrar için durmadan, yorulmadan gayret göstermeye devam edeceğiz.”
“21 yıllık iktidarımızda söz verdiğimiz her vaadi icraata dönüştürdük’ diyorsunuz. Bu icraatlar Türkiye’yi nereye taşıdı?” sorusunu Erdoğan, “Onların hepsi Türkiye’nin Yüzyılı’nın içinde. Şimdi biz Türkiye’nin Yüzyılı’nı bu yeni adımla reforme ediyoruz, güncelliyoruz. İnşallah 14 Mayıs Türkiye Yüzyılı’nın güncellendiği bir seçim olacak.” şeklinde cevapladı.
Programda, AK Parti’nin 21 yıllık iktidarlığında Erdoğan’ın imzasıyla gerçekleştirilen projelerin bulunduğu video izletildi. Ardından kendisini en çok heyecanlandıran imzanın neye ilişkin olduğunun sorulması üzerine Erdoğan, “Ayasofya.” yanıtını verdi.
Erdoğan, “Hayaliniz miydi?” sorusu üzerine, “Allah rahmet etsin, üstat Sultanahmet’te konuşuyor. ‘Ayasofya açılacak, Ayasofya açılacak, Ayasofya açılacak.’ Takdimini yapan da benim. Açmak da Allah’a hamdolsun bize nasip oldu. Üstadın o kararlılığını orada yaşadık. Ondan sonra da Ayasofya’yı açmak Rabbime hamdolsun bize nasip oldu. Nasıl duygulanmayayım?” dedi.
“Ayasofya’yı açtınız, Taksim’e cami yaptınız, başörtüsü sorununu çözdünüz. Bunlar merhum Erbakan’ın da hayalleriydi ama onu siz gerçekleştirdiniz. Erbakan’ın partisi olan parti sizin yanınızda değil, karşınızda.” sözleri üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Ağlatma bizi lütfen, karıştırma oraları maalesef. Erbakan hocamızın o vaatlerini gerçekleştiren olmamıza rağmen ve onunla o yolda yürümüş birisi olarak şu anda tabii birilerinin farklı zeminde tam bu adımlara karşı olanlarla beraber olmaları insanı ciddi manada hakikaten yıkıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, basketbol oynamaya devam edip etmediği sorusu üzerine, dün akşam basketbol oynadıklarını ve 44 sayı attığını anlattı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın iyi basketbol oynadığını ifade eden Erdoğan, “Ama yine beni yakalayamıyor. Herhalde ABD’deyken o işi bayağı kapmış, bayağı iyi biliyor bu işi ama benim sayımı yapamıyor.” dedi.
Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu’nun yoğunluğu sebebiyle gelemediğini belirten Erdoğan, “Onlar İstanbul’da. Eski Abdi İpekçi yenileniyor orayı inşallah bir an önce bitirecekler.” diye konuştu.
Kendisine yerli otomobil Togg’a ilişkin soru yöneltilen Erdoğan, şunları söyledi:
“Türkiye’nin ilki. Türkiye’nin ilki olması hasebiyle de Togg gerçekten bizim için 2023’ün içinde inşallah gerek ihracatımızla gerek iç piyasadaki ihtiyaçlarımızı karşılamada ve gerçekten elektrikli araç olarak da içinde en ufak bir ses duymuyorsunuz. Manevra kabiliyeti muhteşem. Eşim de çok beğendi. Gerçekten başta Gürcan arkadaşımız o da bu işte çok çok maharetli. İşi başarılı şekilde tamamladılar ve bu konuyla ilgili olarak da Sanayi ve Teknoloji Bakanımız ve tüm yönetim burada büyük emek verdi ve Togg’u ülkemize milli ve yerli bir eser olarak kazandırdılar. Bir güzelliği de tabii renklerin aldığı isimler ülkemizin tüm genelini kapsayacak şekilde. Fabrika muhteşem.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Togg’un üretiminde yer alan personel sayısının da sürekli arttığını belirterek, “Genç mühendislerle böyle bir eserin ortaya çıkması bizim gurur abidemiz.” şeklinde konuştu.
Togg için sipariş verip vermediği sorulan Erdoğan, “Müsaade et de artık öyle olsun.” dedi.
Hangi rengi tercih ettiği sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, tercihi eşi Emine Erdoğan’a bıraktığını bildirdi.
Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de ikinci Togg’un kendisine verilmesini istediğini ifade etti.