Özkök, AA muhabirine, yenilenebilir enerji sistemlerinin 2024 projeksiyonuna ilişkin yaptığı değerlendirmede, üretimde yenilenebilir enerji payının her geçen gün arttığını ifade etti.
Türkiye’de sanayide büyüme ve elektriğe olan talebin artması ve iklim değişikliği ile mücadeleyle yenilenebilir enerji santrallerinin kapasitelerinin hızla artacağını söyleyen Özkök, güneş enerjisi kapasitesinin yatırım ikliminin uygun olması halinde 2030’a kadar yaklaşık 10 gigavat seviyesinde artış gösterebileceğini aktardı.
Özkök, gelecek yıllarda sürdürülebilir enerji sağlanmasına büyük destek veren jeotermal ve biokütle enerji tesislerinde yatırımların ön plana çıkacağını kaydetti.
Enerji depolama teknolojilerinin de uygun koşullar sağlandığı takdirde orta ve uzun vadede devreye girerek yenilenebilir enerji santrallerinin üretimiyle üretim kapasiteleri arasındaki farkı kapatarak dengelemeye büyük katkı sağlayacağını ifade eden Özkök, “Türkiye’nin kurulu elektrik gücünün yaklaşık yüzde 55’inin yenilenebilir enerji santrallerinden oluşuyor. Türkiye’nin temiz enerji dönüşümüyle ilgili hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için geleneksel, merkezi ve tek yönlü bir elektrik sisteminden, tüketicilerin odak noktası olduğu daha dağıtık ve modern bir sisteme geçiş yapması gereklidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Özkök, mevcut durumda dağıtık enerji sisteminin Türkiye’de yaygın kullanımının olmadığına dikkati çekerek, “Dağıtık enerjinin yaygınlaştırılması dahil, sisteme yüksek kapasitelerde yenilenebilir enerji kaynaklarının entegre edilebilmesi için çeşitli uygulamalarda esnekliğe gidilmesine ve yenilikçi yaklaşımlar getirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.” diye konuştu.
Yeni kapasitelerin açılması ihtiyacının yanı sıra, artan yatırım maliyetleri sebebiyle, şebeke odaklı gelişimden kaynak odaklı gelişime geçilmesinin zorunlu olduğuna işaret eden Özkök, ülkenin iletim sisteminin güçlendirilmesinin sistemin güvenli işletilmesi için gerekli olduğunu vurguladı.
Özkök, maliyet odaklı serbest piyasa işleyişine henüz geçilememiş olunması ve düzenleyici kurum kaynaklı işlemlerin öngörülememesinin piyasada sisli bir hava yarattığını belirterek, başarılı bir enerji dönüşümü için Türkiye’de yenilenebilir enerji sektörünün aşması gereken engeller olduğunu söyledi.
Uygulanan asgari-azami fiyat limitleri, sistem maliyetlerini yansıtmayan dengesizlik uygulamalarıyla geçmişe dönük uygulanan cezalar gibi işlemlerin esnek temiz teknoloji entegrasyonunu ve yeni yatırımları sınırlayarak yatırımcıyı korkuttuğunu dile getiren Özkök, şöyle devam etti:
“Tarife yapılarının çok zamanlı olması ve dinamik tarife uygulamalarına geçilmesi depolama ve yenilenebilir enerji kaynakları arasında da tarifelerin farklılaştırılması gerekiyor. Türkiye’de tek bir ulusal fiyat uygulanması yerine fiyat bölgeleri uygulanması piyasada rahatlatıcı etki yapacaktır. Piyasa şeffaflığının sağlanması güven ortamını artıracaktır.”
Özkök, elektrik sisteminin güçlendirilmesi için atılacak adımların hızlı olması gerekiyorsa finansmanını özel sektörün sağlayabileceği kamu özel işbirliği gibi modellerinin iletim sisteminin yapımında ve sisteme tanıtılmasında fayda görüldüğünü belirtti.
Yenilenebilir enerjinin bireysel tüketim için piyasa ortamının iyileştirilmesi gerektiğinin altını çizen Özkök, şunları kaydetti:
“Piyasamızda şu anda kullanılmakta olan enerji verimliliği bazlı anlaşmalarla daha hızlı bir ilerleme sağlama şansına sahip değiliz. Bunun için de büyük bireysel tüketicilerde lisanssız üretimde ikili alım satım anlaşmalarının hayat bulacağı hukuki alt yapının sağlanması gerekmektedir. Bu şekilde uzun vadeli sözleşmeler hayat bulacak aynı zamanda finansman sağlanması daha kolaylaşacaktır. Diğer taraftan bu tip sözleşmeler fiyat garantisi sağlayarak sanayi için enerji maliyetlerinde öngörülebilirlik de getirecektir. Ayrıca projelerin finansman bulabilmesi için alım garantilerinin 15 ila 20 yıl arası olması gerekmektedir.”