AK Parti Kadın Kolları Başkanlığı tarafından doğurganlık hızındaki düşüşlerin sebeplerini araştırmak ve bu konuya dair çözüm önerilerini ortaya koymak amacıyla ilgili bakanlıklardan temsilcilerin de katılımıyla “Nüfus Dinamikleri Riskler, Uluslararası Uygulamalar, Politika Önerileri Çalıştayı” düzenlendi.
AK Parti’nin bu hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan MYK toplantısında çalıştayın çıktılarını paylaşan Keşir, AA muhabirinin konuya ilişkin sorularını yanıtladı.
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) yayınladığı 2023 yılı doğurganlık hızı istatistiklerine işaret eden Keşir, Türkiye’nin ilk defa bu alanda OECD ortalamasının altına düştüğünü söyledi.
Doğurganlık hızında OECD ortalaması 1,58 iken Türkiye’de bu rakamın ilk defa 1,51’e düştüğüne dikkati çeken Keşir, “Doğurganlık hızında iki kritik eşik var. Biri 2,1. Doğurganlık hızı 2,1’in altına düştüğünde nüfus gençleşmiyor demektir. Bir diğeri de 1,9. Onun altına düştüğünde artık eskiye döndürülemez sınırdasınız demektir. Biz 2,1 ve 1,9’u geçip 1,51’e kadar düştük.” diye konuştu.
İsrail’in doğurganlık hızının OECD ortalamasının iki katı olduğunu dile getiren Keşir, “İsrail, 2,1 olan o kritik eşiği hiç düşmemiş. Dünyada doğurganlık hızının düşme sebeplerine baktığınızda birinci sebep demografik geçiş, kırdan kente göç ama uzmanlara göre bir başka sebep sezaryen doğumlar. Dünya Sağlık Örgütünün öngördüğü, her 100 doğumdan 15’inin sezaryen olması. Ama bu Türkiye’de ne yazık ki yüzde 60. Dünyada yüzde 15 olarak öngörülen ölçek, Türkiye’de yüzde 60. Dönüp İsrail’e baktığınızda bu oran yüzde 17’ler civarında.” bilgisini paylaştı
Bu konuda ciddi bir yanılsamanın olduğunu ifade eden Keşir, şunları kaydetti:
“Bu, insanlara baskı yapabileceğiniz bir konu değil. Geçmişte yapılan araştırmalar var. Kadınlara kaç çocuk sahibi olmak istedikleri soruluyor, 40 yaş üstü kadınların yarısından fazlası hedeflediği, arzu ettiği çocuk sayısından daha azına sahip. Burada temel hedef kişilerin istediği sayıda çocuk sahibi olmasıyla ilgili ne tür destekler verilebilir, bunu tartışmak. ‘İnsanları baskılıyorlar’ demek son derece ucuz bir manipülasyon. Biz, kadınların istedikleri sayıda çocuk sahibi olabilmelerinin önündeki engeller neler, ne eksikleri var, ne destekler gerekiyor sorusuna cevap arıyoruz.”
Dünyanın bu konuyla 1960’tan bu yana mücadele ettiğini anlatan Keşir, çalıştayda bu konunun sebeplerini ve dünya örneklerini ele aldıklarını bildirdi.
TÜİK’in 2018’de yaptığı bir projeksiyona göre 2023 yılı için doğurganlık hızında 1,9’un hedeflendiğini aktaran Keşir, ancak Kovid-19 salgını ve 6 Şubat depremlerinde yaşanan can kayıpları ve travmalar nedeniyle 2023’te vahim bir tablonun yaşandığını dile getirdi.
Pandemi sonrası dünyada da doğurganlık hızının düşüşüyle ilgili benzer bir durumun söz konusu olduğunu belirten Keşir, “Biz çalıştayda hem sebepleri hem diğer ülke örneklerini inceledik. 12 ülke örneği çalışıldı. Bu konuyu çalışan uzmanlarımız anlattı.” dedi.
Keşir, bu konuyu Türkiye’de ilk çalışan kurumlardan biri olan Hacettepe Nüfus Enstitüsü’nün yanı sıra Marmara Üniversitesi Nüfus Enstitüsü, sivil toplum kuruluşları ve gençlerin de içinde yer aldığı yaklaşık 100 katılımcıyla bu çalıştayı yaptıklarını kaydetti.
AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Keşir, şöyle devam etti:
“Bir çalıştayla politika belirleyemezsiniz. Partimizin farklı birimleri de kendi disiplinleri açısından bunu çalışıyorlar. Çalıştayımızda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığından temsilciler vardı. Hep beraber multidisipliner bir çalışma yapalım istedik. Bunu bir çerçeve çalışma gibi düşünelim. Daha sonra bu raporun çıktılarını MYK’de arz ettik. Ama bu bir karar raporu değil. Sonuçta, hükümetimiz bunun üzerine çalışacak.”
Dünyada ağırlıklı olarak gördükleri uygulamaların, ailelere daha kalıcı ve sürdürülebilir destekler, beraberinde yaygın kreş, çocuk bakım destekleri olduğunu söyleyen Keşir, Fransa ve Macaristan’ın bu konuda başarılı örnekler arasında bulunduğunu ifade etti.
Başarılı olan ülke modellerinin farklı ülkelerde aynı sonuçları vermediğine dikkati çeken Keşir, “Biz, her ne yapıyorsak, Türkiye şartlarına uygun, Türkiye’de sonuç alabileceğimiz, Türkiye’ye özgü bir modeli çalışmak zorundayız.” değerlendirmesinde bulundu.
Bunun devam eden bir süreç olduğunu, ilerleyen zamanlarda hangi teşviklerin olacağı ile ilgili daha net açıklamalar yapılacağını belirten Keşir, bir politika seçeneğinin çıkarılması için birkaç toplantı daha yapmaları gerektiğini sözlerine ekledi.