Anayasa Mahkemesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararına karşı itirazı öngören kanun hükmünün, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verdi. İptal kararı, 9 ay sonra yürürlüğe girecek.
Bugünkü Resmi Gazete’de yer alan karara göre, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231’inci maddesine 5560 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesiyle eklenen 12 numaralı fıkrada yer alan HAGB’ye ilişkin, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.” hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Yüksek Mahkemeye başvurdu.
Başvuruda, HAGB kararlarının hukuki sonuç doğurmaması gerektiği, buna karşılık son yıllarda HAGB kararlarına sonuç bağlayan kanun ve yönetmeliklerin çıkarıldığı ifade edildi. HAGB kararlarına yönelik itiraz incelemelerinin ilke olarak dosya üzerinden yapıldığı, kararların esasına ilişkin bir incelemenin gerçekleştirilmediği belirtilen başvuruda, bu durumun, iki dereceli yargılanma, etkin başvuru ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiği, bu itibarla kişinin suç işlediği kanaatini barındıran HAGB kararlarının gerçek anlamda bir kanun yolundan geçmediği ve bu kararların istinaf incelemesine tabi olması gerektiği belirtildi.
Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, anılan kanundaki hükmün, Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. İptal hükmünün 9 ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı.
HAGB, ceza miktarı 2 yılın altında olan belirli suçlarda uygulanıyor. Sanığın HAGB kararı verilmesi için sanığın bunu kabul etmesi gerekirken, bu kararın verilmesi sonrası sanık 5 yıl denetim altına alınıyor. Sanığın bu süre içinde başka bir suç işlenmemesi halinde de dosya düşüyor.
Anayasa Mahkemesinin kararında, HAGB’nin Türk hukuk sisteminde geniş bir uygulama alanı bulduğu, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün açıkladığı 2020 verilerine göre, ceza mahkemelerinde verilen mahkumiyet kararlarının yaklaşık dörtte birini HAGB kararlarının oluşturduğu aktarıldı.
Kanunda, HAGB kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma imkanının yer aldığı anımsatılan kararda, bunun mevcut uygulanış şekli itibarıyla tek başına yeterli olmadığı, bu yolun aynı zamanda uygulamada da başarı şansı sunması gerektiği ifade edildi.
Kararda, “Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu, müdahalenin dayanağı kuralın yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerini sağlayamaması anlamına geleceğinden temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açacaktır.” görüşüne yer verildi.
Anayasa Mahkemesinin bu çerçevede daha birçok başvuruda ihlal sonucuna ulaştığı belirtilen kararda, şu tespitler sıralandı:
“İtiraz makamları, başvurucuların iddialarını ve delillerini dikkate almadığına, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde olmadığına, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar vermiştir. Mevcut sistemde, itiraz mercilerinin HAGB kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların dosya üzerinden yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şekli koşullar yönünden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluştuğu görülmüştür.”
Kararda, bu durumun temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin giderilmesinde ve kamu gücünü kullananların keyfi davranışlarının önüne geçilmesinde bireye tanınmış olan yetkili makama başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkını sınırladığına işaret edildi.
Kararda, şöyle denildi:
“Kuralın, anılan hususları karşılayacak şekilde uygulanamadığı görülmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır. Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.”