Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, geçen yılı 30 milyon turist ve 24,5 milyar dolar gelirle kapattıklarına belirterek, bu sene ise 42 milyon turist, 35 milyar dolar gelir hedefi koyduklarını ifade etti.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy; müzik yayını kısıtlaması, turizm sektörü, restorasyon çalışmaları ve Kültür Yolu Festivallerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Ersoy, Habertürk televizyonunda canlı yayınlanan Habertürk Gündem programında soruları yanıtladı.
Kovid-19 salgını sürecinde saat 00.00’da sona erecek şekilde belirlenen müzik yayın saatinin 01.00’e kadar uzatılmasına ilişkin İçişleri Bakanlığı genelgesine ilişkin açıklamalarda bulunan Ersoy, bu karara geniş kapsamlı bakılması gerektiğini belirterek “Kültür ve Turizm Bakanı olmam vasfıyla tabii ki normalleşme taraftarıyım. Bu hükûmetin de görüşü. Ancak ihtiyaçlara devlet aklıyla yaklaştığınızda sadece bir kesimin değil, bütün kesimlerin haklarını gözetmeniz lazım. Ses kirliliğiyle mücadele anlamında bazı şeyleri belirtmek istiyorum. Ana sıkıntı da burada başlıyor.” dedi.
Ses kirliliğine dair Fazıl Say’ın sözlerini hatırlatan Ersoy şöyle konuştu:
“Tatil bölgelerindeki mekanlardaki yüksek sesli müziğin sadece çevredeki insanları değil, normal konserleri de olumsuz etkilediğini belirten sanatçı Say, ‘Konu müzik değil, desibel. Datça’da geçen yaz tiyatrolar oynanamadı. Ben konserlerimi durdurdum. İçeride 3 konserin sesi karışıyordu. Bunun adı gürültü. Bu yaz Datça ve Çeşme’de konser vermeyeceğim. Bu ses kirliliğinde konser verilemez.’ dedi. Yani bu konu sadece konserlerle alakalı da değil. Ben de biliyorum pandemiden önce Çeşme’de, Alaçatı’da birçok kalite butik otel ses kirliliği yüzünden sezonun ortasında kapatma kararı aldı. Duruma tek taraflı bakmamamız gerekiyor. Bu gürültü işinin yönetilmesi gerekiyor. Müziği ile öne çıkan Yunanistan’ın Mikonos Adası’nda merkezdeki mekanlar saat 00.00’ı bulduğu zaman mekanın dışındaki hoparlörleri kapatır. Bunun ‘yaşam tarzına müdahale’ gibi algılatılması bencilce ve sinsice bir konu. Bu üzerinden siyaset yapılacak bir konu değil. Ortak mutabakat ile çözüm bulunulması gereken bir konu.”
Ses kirliliğinin yönetilebileceği bir sertifikasyon programı üzerinde çalıştıklarına işaret eden Bakan Ersoy, “Bunun formülü var. Dünya bununla baş ediyor. Biz de çok rahat bir şekilde sertifikasyonda uzlaşabilirsek aldığımız kararlarla durumu çok rahat yönetebiliriz. Sektörde bu işin ekonomisini yöneten kişilerle mutabakat yapılır, bunun teknolojisi var. Belli bir saatten sonra içeri girilmek kaydıyla bu desibel çok rahat yönetilebilir.” diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, turizm alanında 2019’u rekor bir turist sayısıyla kapattıklarını hatırlatarak 2020 yılında Kovid-19 salgını sebebiyle gelir noktasında gerilediklerini söyledi.
Geçen yılı 30 milyon turist ve 24,5 milyar dolar gelirle kapattıklarına dikkati çeken Ersoy, bu sene ise 42 milyon turist, 35 milyar dolar gelir hedefi koyduklarını ifade etti.
Ersoy, turizmde en çok vurguladıkları konunun pazar çeşitliliği olduğunun altını çizerek bu anlamda ilk olarak 2019’da Türkiye Turizm Geliştirme Ajansını kurduklarını ve Türkiye’yi tanıtmak adına birçok çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Ekonomik krizlerin tarih boyunca yaşandığını ve ülke olarak bu sıkıntılara alışkın ve hazırlıklı olunması gerektiğini dile getiren Bakan Ersoy, turizm anlamında Türkiye’nin 2 yıldır dünyada açık ara en yoğun ve en etkin tanıtım yapan ülke olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Ersoy, Türkiye’nin şu anda 140 ülkede televizyon kanallarında etkili reklamının yapıldığına dikkati çekerek “Bazı noktalarda 200’e kadar çıkıyoruz ulusal kanallardan. Bir sıkıntı yok, yine 2019 rakamlarını yakalayacağız. Karadeniz’deki savaş nedeniyle beklentilerimizi bir kenara koyduk. Ama 42 milyon turist, 35 milyar dolar gelir hedefimizi alternatif pazarlardan sağlayacağız. Alternatif pazarlarımız da Batılı turist. İlk gelen veriler de bunu gösteriyor. Rakamlar iyi gidiyor şu anda.” dedi.
2023 stratejileri arasında turizm ekonomisinin 81 ile yayılması hedefinin bulunduğunu dile getiren Ersoy şunları kaydetti:
“Çok yolcu alan rakip ülkelere baktığımız zaman onlarda kültür esaslı turizm yüzde 40 civarında, bizde yaklaşık yüzde 20’ler civarında. Bizde deniz, kum, güneş ağırlığı pasta payında yer kaplıyor. Tabii bizim iki hedefimizin olması lazım, bir tanesi turizmi 81 ile yaymanız ve kültür silahını kullanmanız gerekiyor, bunlarla ilgili adımlar atılıyor. Bir de nitelikli turisti daha fazla hedeflemeniz gerekiyor ki kişi başı gelirleriniz artsın. Biz bu anlamda kültürel turizmi artırmak için arkeoloji programını başlattık. 160 kazı başkanlığını 12 aylık bir programa aldık. 12 ay boyunca kaynak aktarıyorsunuz. Belli dönemlerde raporlamasının da hazırlanması gerekiyor. Düzenli ve sürdürebilir 3 yıllık protokoller yapıyoruz kazı başkanlıklarımızla. Daha fazla ören yeri gezilebilecek noktaya geliyor böylelikle. Sonuç olarak turist çekenlerin kazı oranlarını artırıyorsunuz, yeni yerleri açıyorsunuz.”
Ersoy, kazılar sonucunda Göbeklitepe gibi 11 alanın daha tespit edildiğini belirterek “Aslında daha fazlası var. Biz şu anda 11 tanesini ortaya çıkarıyoruz. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en büyük arkeoloji operasyonu. İnanılmaz da ilgi uyandırdı. Şu anda 8 ülkeden yaklaşık 12 üniversite ve akademi dahil oldu, ülkemizde de 12 akademi ile ortak çalışma yapıyoruz. Herkesi bu projeye dahil etmek istiyoruz. Dünyanın sıfır noktası özelliğini çok detaylı bir şekilde vurgulamak istiyoruz. Göbeklitepe veya bizim deyimimizle Taş Tepeler grubu, Mısır piramitleri neyse bizim için de o anlama gelecek.” ifadesini kullandı.
Bakan Ersoy, 2019’a kıyasla yerli turistte erken rezervasyonda yüzde 13 artış olduğuna işaret ederek turizm alanında bir gıda tedariki sıkıntısının ön görülmediğini söyledi.
Bodrum’da, Çeşme’de, Marmaris’te ve Antalya’da ücretsiz halk plajları yaptıklarını aktaran Ersoy, “Tamamen girişler ücretsiz, yeme içme fiyatları da otellere göre çok çok düşük ve 5 yıldız standardında. Her yerden çok talep gelmeye başladı. Bu sene 2 tane Beldibi’nde açıyoruz. Boş kalmış kamu arazilerini talep ettik. Sırayla ücretsiz halk plajı yapıyoruz. Çok da iyi hizmet ve tepki alıyoruz.” dedi.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’ndeki yapılan tahribata da değinen Ersoy şöyle konuştu:
“Ayasofya, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından işletiliyor ama mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğünde. Hem bizim Bakanlığımız hem Valilik, orada restorasyon çalışmalarını yürütüyoruz, koruma için gerekli önlemleri de alıyoruz zaten. Tabii çok yoğun bir ziyaretçi alan yer. Muhtemelen bazı bilinçsiz hareketler olmuş olabilir. Toplasanız şu ana kadar gerçekleşen iki tane örnek var. Kapıyla ilgili olanı bizimkiler tespit etmişler ama biz orada müdahale yapmadan önce mutlaka laboratuvar süzgecinden geçiriyoruz. Sonuçlar geldikten ve hocalarımız onayladıktan sonra oraya kontrollü bir şekilde müdahale ediyoruz. Kapı da sonuçlar geldikten sonra iki-üç gün içinde onarıldı. Benim için en çok sevindirici nokta, kamuoyunun tepki göstermesi. Böyle bir hassasiyetin olması bizim aslında otomatik kontrol mekanizmamız. Ayasofya’da kamera düzeninden tutun da hafıza kartlarının sürelerinin uzatılmasına, güvenlik personelin artırılmasına kadar birçok önlem alındı. Ayasofya’ya karşı oradan anı almak isteyen bilinçsiz bir zihniyet olmuş olabilir. Kamuoyunda gündem oluyor diye bilinçle yapılan bir şey de olabilir. Bizim temel görevimiz kayıt altına alıp gerekli güvenlik ortamı oluşturmak ve oluşan vakalardan ders çıkarmak.”
Ersoy, Ayasofya ile ilgili çok ciddi bir ekiple onarım çalışmaları yaptıklarını vurgulayarak “2020’den itibaren hem Valiliğimiz hem Kültür ve Turizm Bakanlığı ortak bütçe oluşturduk. Bizzat sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da takip ediliyor. Bazı noktalarda çalışmalar hızlandırıldı. Sultan türbeleri, sübyan mektepleri ve güney-kuzey duvarlarda onarımlar devam ediyor. İlk defa lazerle üç boyutlu tarama yapıyoruz ve taramayla bütüncül plan hazırlıyoruz. Aynı şekilde rölöve, restorasyon, statikle ilgili projeleri Bilim Kurulu çerçevesinde hazırlıyoruz. Proje, Anıtlar Kurulundan da geçtikten sonra hızlı bir şekilde hem ana binada hem de minarelerinde çok daha esaslı bir onarıma geçeceğiz.” diye konuştu.
Sultanahmet Tapu binasında şu anda rönovasyon ve restorasyon çalışmalarının yapıldığını, burada da Ayasofya ile ilgili bir müzenin kurulacağını söyleyen Bakan Ersoy sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayasofya ile ilgili birçok ikonu orada sergileyeceğiz. Depolarımızda orayla ilgili koruma altında olan çok parça var, onları sergileyeceğiz. Sultanahmet Meydanı’nın yoğun bir şekilde turizm meydanı olarak kullanılmasını istiyoruz. Herhangi bir finansman sıkıntısı da yok. Bütçeleri hazır. Hızlı bir şekilde bu çalışmayı yapacağız. Biliyorsunuz Mimar Sinan döneminde ve Gaspare Fossati zamanında yoğun bir onarım yapılmıştı. Bizim dönemimizde de onlardan sonraki en yoğun bakım ve onarım çalışması yapılacak.
Yabancı turistler de Ayasofya’ya çok rahat bir şekilde giriyorlar. Hiçbir sıkıntı yok, çok da etkileniyorlar. Cami olmasını da beğeniyorlar. Bir şikayet falan aldığımız yok. Sadece Batılı turist değil, Müslüman ülkelerden gelen turistlerde de ciddi artış var. Muhtemelen dünyada açık ara en çok turist alan mekanlardan biri haline gelecektir diye düşünüyorum.”
Bakan Ersoy, Kız Kulesi’nin en son 1998 yılında restore edildiğini, geçen yıl da kuleyi Bakanlık olarak devraldıktan hemen sonra yeniden mimar Han Tümertekin ve Zeynep Ahunbay ile restore etmeye başladıklarını söyledi.
Ersoy, kulenin daha önceki restorasyonunda temel malzeme olarak beton, demir ve deniz kumunun kullanıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Duvarları açınca gördük ki kirişler ve kolonlar birbirine bağlı değil. Şiddetli depremde aşağı inmeleri çok yüksek. Bazı dehlizlerde çöküntüler de olmuş, tüm bu tespitleri yaptık. Hem İstanbul Teknik Üniversitesinden hem de Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinden statik rapor istedik. Raporların doğrultusunda orada bir güçlendirme yapacağız. Oradaki beton yükleri de Galata Kulesi’ndeki gibi alabildiğimiz kadarıyla kaldıracağız. Hedefimiz yıl sonuna kadar tamamlamak. Yeme, içme işlevinden arındırılacak. Hikayesi ile teknolojiyi birleştirerek, İstanbul’un cazibe noktalarından tekrardan biri haline getireceğiz. Birkaç sürprizimiz de var.”
İstanbul’un seyahat noktaları arasında en çok aranan şehirlerden biri olduğunun altını çizen Bakan Ersoy, “Yaptığımız tanıtımlar meyvesini vermiş ve Michelin Rehberi’nin dikkatini çekmişiz. Onların 38. destinasyonuyuz. 11 Ekim’de hangi restoranları seçtiklerini açıklayacaklar. Kendi gizli müfettişleri var. Denetimlere başladılar. Michelin, sadece şefi değil, öncelikli olarak işletmeyi, restoranı seçiyor. Tatlı ve güzel bir rekabet ortamı sağlıyor. ‘The World’s 50 Best Restaurants’ da Türkiye’ye geldi biliyorsunuz. Yani İstanbul’un markalaşması konusunda adımları hızlı bir şekilde atıyoruz. Michelin’le şimdi diğer şehirlerimizi de konuşuyoruz.” dedi.
Mehmet Nuri Ersoy, Atatürk Kültür Merkezi’nde de dünyanın en son teknolojik sahne sistemleri kullanıldığına işaret ederek, Türk Telekom Sahnesi’nde son düzenlemelerin yapıldığını ve oradaki sistemlerin cep telefonuyla yönetildiğini anlattı.
Bakanlık olarak Kültür Yolu Festivallerine çok önem verdiklerini vurgulayan Ersoy, “Çok kolay hazırlanan etkinlikler değil. Önce rotayı oluşturuyorsunuz. Yapıları restore ediyorsunuz. Ayağa kaldırdığınız yapıların içine ruh katıyorsunuz. Şehirlerinizi marka ve turizmde rekabet yapmak, rakibiniz ülkelerden ayrışmak istiyorsanız, arkeolojik değerlerinizle, kültürel özellikleriniz, gastronomi ve yaşam tarzınızla ancak bunu yapabilirsiniz. Avantajlarınızı ne kadar öne çıkarıyorsanız o kadar başarırsınız.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Ersoy, Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’ni bu yıl Başkent Kültür Yolu Festivali ile aynı anda gerçekleştireceklerini söyleyerek, “Bir kültür rotası da Ankara’da oluşturduk. Geçen seneyle kıyaslanmayacak kadar kapasiteleri artırdık. Geçen yıl yaklaşık 2 bin 800 civarında sanatçı katılmıştı. Şu anda 5 binden fazla sanatçının katılımı ile 1500’den fazla etkinlikle gerçekleştirilecek Beyoğlu Kültür Yolu Festivali. Başkent Kültür Yolu da bu sene ilk kez 28 Mayıs-12 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Orada da 300’den fazla etkinlik, yine bin 500’den fazla sanatçı olacak.” diye konuştu.
Kovid-19 salgını öncesinde en çok desteği tiyatroya verdiklerini ve bu destek miktarının 56 milyona kadar çıktığının altını çizen Ersoy, şu bilgileri verdi:
“Düzenli olarak tiyatrocu arkadaşlarla toplanıyorum. Sektör temsilcilerinin önde gelenlerinden komisyon oluşturduk. Bu komisyon dahilinde sorunları masaya yatırıyoruz. Yönetmelik, yasa değişikliği taleplerini onların istediği şekilde gerçekleştiriyoruz. Onlara verilen katkıları arttırdık, oyun desteği, turne desteği verdik. Anadolu’nun her tarafına turnelere gitmelerini sağladık. Enerji ile ilgili kısımda da dolaylı enerji desteği yaptık. 200 civarında destek alan tiyatro vardı, 500’e yaklaştı.”
Ersoy, İstanbul’a son 1 haftadır özellikle ramazandan sonraki ziyaretçi sayısının 2019 verilerinin üzerine çıktığını aktararak, “Günlük 42-43 bin yabancı turist girişi var. Şu anda geçen senenin üstünde giriş oluyor İstanbul’a. Yıl sonunda 2019 rakamlarını muhtemelen yakalayacak. Konaklama süreleri de uzadı İstanbul’da. Otellerde yer yok şu anda.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında Galataport’tan da bahseden Bakan Mehmet Nuri Ersoy, hızlı bir şekilde Yenikapı Limanı’nı devreye almayı düşündüklerini dile getirdi.
Ersoy, Yenikapı’da da güzel bir proje üzerine çalıştıklarını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sirkeci hattından Yenikapı’ya giden eski hat duruyor. Orayı nostaljik tren şeklinde bağlayıp, Yenikapı’yı da üst geçit olarak istasyona bağlayacağız. Aslında turistlerin sadece otobüslerle değil, trenle de Sirkeci, Eminönü hattına indirilmesi kolay bir şekilde sağlanabilir. Birçok alternatifleri olan bir proje. İstanbul için 4 gemilik bir pozisyon yeterli değil. Çok daha fazla talep alacak. Gerekli alt yapı oluşmuş durumda. Herkes homeport olamaz. Homeport olmanın bazı gereklilikleri var. Sizin havalimanına sahip olmanız lazım. İstanbul Havalimanı’na karşı sesler çıkıyor. 4 tane aktif pisti aynı anda kullanan, dünyanın en büyük havalimanlarından birisiniz. İlk açıldığından beri stok sınırlaması yok. Havalimanını çok pratik şekilde şehre, porta bağlamanız gerekiyor. Önümüzdeki ayda metrolar da bağlanacak. Ulaştırma Bakanlığı çok hızlı çalışıyor. Yıl sonuna kadar raylı sistem bağlanmış olacak.”