Diz Ağrılarınızı Hafife Almayın

WM Medicalpark Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Yaşar Akdoğan, ağrısız bir yaşam için diz eklemlerine iyi bakılması konusunda uyardı.

Yayınlama: 14.07.2017
922
A+
A-

Vücut ağırlığının önemli bölümünü taşıyan diz eklemlerinde meydana gelen hasarların ağrı dolu günlerin yaşanmasına sebep olabileceğini ifade eden uzmanlar, en sık görülen sorunun ise menisküs, bağ yırtıkları, kıkırdak sorunları ve halk arasında kireçlenme olarak bilinen kıkırdak hasarları olduğunu söyledi. Diz eklemi rahatsızlıklarında fazla kiloların belirleyici rol oynadığını belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Yaşar Akdoğan, “Diz eklemi yaşamımız boyunca en çok kullandığımız eklemlerimizden bir tanesidir. Yaşamımız boyunca her adımda diz eklemine yüklenir ve ondan yararlanırız. Bu sebeple ortopedi polikliniklerinde diz eklemiyle ilgili rahatsızlıklar son derece sık görülmektedir. Bunun dışında geçmişte geçirilen dizle ilgili kazalar, kırıklar, çıkıklar ya da benzeri durumlar, kıkırdak yaralanmaları ileri yaşlarda kendisini dizde kireçlenme olarak gösterebilir. Kilo hem hastalığın ortaya çıkmasında hem de tedavilerin istenilen etkileri gösterememesinde önemli rol oynamaktadır” dedi.

Hastaların başlangıçta yürüyüşlerle yaşadıkları ağrıyı daha sonra istirahat halinde de hissetmeye başlayabileceğini ifade eden Akdoğan, “Bazı hastalarda özellikle geceleri ve uykudan uyandıran ağrı tipik bulgular arasındadır. Yine yürüme mesafesinde kısalma karşılaştığımız önemli bir bulgudur. Önceden istediği kadar yürüyebilen hastalar bu rahatsızlık belli oranda ilerledikten sonra artık yeteri kadar yürüyememeye ve ızdırapla geçen bir yaşama mahkum hale gelebilir. Hastalık her zaman ilerleyici bir seyir gösterir. Kendi haline bırakıldığında hiçbir zaman iyiye gitme olasılığı yoktur. Hasarlanmış kıkırdağın üzerine yük verildikçe buradaki hasarlı bölge çevre dokuların hasarlanmasına sebep olacak ve mevcut hasarın büyümesine katkıda bulunacaktır” şeklinde konuştu.

Genellikle bu rahatsızlıkları dört evrede incelediklerini belirten Akdoğan, “Evre 1 hastalığın en hafif hali. Evre 4 en ileri hali olarak karşımıza çıkıyor. Doktor muayenesi sırasında çekilen normal filmlerde kıkırdak boşluklarını temsil eden eklem aralıklarında belirgin azalma görülmektedir. Ancak hastalığın tam ve doğru tanısını koyabilmek için filmlerin ayaktayken çekilmesi çok büyük önem arz eder. Hastanın röntgen masasına yatırılarak yük altında olmaksızın çekilen filmler hastalığın gerçek evresini göstermede yetersiz kalabilir” diye konuştu.






Tedavinin rahatsızlığın evresine ve kişinin yaşına göre değişkenlik gösterebileceğini ifade eden Dr. Akdoğan, “Başlangıç evrelerinde özellikle evre 1 ve evre 2 hastalarında aktivite modifikasyonu dediğimiz bir süreliğine en azından çömelmenin kalkmanın yasaklanması, uzun ayakta kalmanın ve merdivenin kısıtlanması bile tek başına bazen olumlu sonuçlar doğurabilir. Onun dışında ağrı kesiciler yanında özellikle anti ödem dediğimiz ödem giderici ilaçlardan yarar görülebilir. Bu şekilde anti ödem ilaçlar ve son dönemde kıkırdak ekstresi diye hastalarımıza tarif edebileceğimiz bazen eklem sıvısı diye hastalarımızın bildiği bir takım kıkırdak ilaçları erken evrelerde yararlı sonuçlar verebilir. Herhangi bir şekilde tedavilerden fayda görebilmek için her evrede ama özellikle erken evrelerde mutlaka ve mutlaka hastanın kilo vermesi gerekmektedir. Bu tedavinin yanıt vermediği hasta grubunda bazen aralıklı ya da tek doz şekilde yapılabilen yine kıkırdak ekstresi içeren eklem içi enjeksiyon şeklinde uygulanan ilaçlar hastalarımızda fayda yarar sağlayabilir” dedi.

Kapalı ameliyat kireçlenme rahatsızlığının sadece en erken evresinde uygulanabileceğini belirten Akdoğan, “Eğer dizde menisküs yırtıkları kıkırdaktan kopmuş yongalar ve diğer parçalar mevcutsa kapalı ameliyat bunların temizlenmesi sonrasında dizin ömrünü uzatabilir. Ancak bu evrede hasta bulunmak maalesef çok zor olmaktadır. Çünkü hastalarımız ortopedi polikliniklerine gelene kadar genellikle fazla zaman geçirmekte ve bu geçen zaman dizdeki kıkırdağın en az evre 2 ve evre 3’e ilerlemiş olması sonucunu doğurmaktadır. Son yıllarda ülkemizde yeni yeni yapılmaya başlanmış yarım protez ameliyatı diye tarif edebileceğimiz bir başka yöntem de kireçlenme hastalığının tedavisinde dünyada kullanılmakta olan güncel bir uygulamadır. Yarım protez ameliyatı maalesef her hastaya uygulanamamaktadır. Uygun olan hastalarda ise tam protez ameliyatına göre birtakım avantajlar içermektedir. Örneğin tam protezlerin ömrü ortalama 15 yıl civarındayken, yarım protezlerin ömrü 20-25 yıla kadar uzayabilmektedir” şeklinde konuştu.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş