Osmanlı İmparatorluğu döneminde açılan son müze, Türk ve İslam Eserleri Müzesi (TİEM), Ramazan ayında 9.00- 23.00 saatlerinde ziyarete açık olacak.
Osmanlı sivil mimarisinin önemli yapılarından, Sultanahmet Meydanı’ndaki Pargalı İbrahim Paşa Sarayı’na kurulan müze, koleksiyonunda bulundurduğu binlerce eserle yerli ve yabancı tarih meraklılarını bekliyor.
TİEM Müdürü Ekrem Aytar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzenin Süleymaniye Külliyesi içindeki İmaret Binası’nda 27 Nisan 1914’te açıldığını söyledi.
Osmanlı coğrafyasındaki tekkeler, medreseler ve dini yapılardaki eserlerin, yurt dışına kaçırılmasını önlemek amacıyla bu müzeye getirildiğini belirten Aytar, “1983 yılından itibaren de İbrahim Paşa sarayında bu eserleri sergilemeye devam etmekteyiz.” dedi.
Aytar, müzenin tarih meraklılarına Emeviler ve Abbasiler’den başlamak üzere kronolojik bir ziyaret fırsatı sunduğuna işaret ederek, şunları aktardı:
“Hz. Muhammed’den itibaren mushaf-ı şerifler, yazma eserler, halılar, kilimler, hat eserler, hepsi burada mevcut. Ama Mukaddes Emanetler bölümü gerçekten ziyaretçilerimizin ilgisini ayrıca çekecektir diye düşünüyorum. Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır’ı fethinden sonra halifelik Osmanlı’ya geçmiştir ve oradaki kutsal emanetler de toplanıp, İstanbul’a getirilmiştir. Daha sonra Fahrettin Paşa, Hicaz’daki kutsal emanetleri de I. Dünya Savaşı’nda düşman eline geçmemesi için buraya getirmiştir. Bunlar Topkapı Sarayı’nda Kutsal Emanetler bölümünde sergilenmektedir. Fakat o kadar fazla kutsal emanet var ki, bunların bir kısmı da şu anda müzemizde ziyaretçilerimizin beğenisine sunulmaktadır.”
Müzedeki kutsal emanetler arasında Hz. Muhammed’in sakalının, ayak izinin ve Kabe örtülerinin yer aldığını aktaran Aytar, “Hilye-i şerifler de Peygamber Efendimizin fiziki özelliklerini anlatır. Hz. Ali Efendimizin bize aktardığı şekilde yazılmıştır. İslam dininde resim yapmak hoş karşılanmadığı için yazıyla anlatılmıştır, Efendimizin özellikleri. Bunu da Osmanlı hattatları güzel bir şekilde sunmuşlar ve bu hat levhaları da burada sergilenmektedir. ” diye konuştu.
Ekrem Aytar, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin ibadete açılmasından sonra müzeye birçok ziyaretçi geldiğini söyleyerek, şu bilgileri verdi:
“Ayasofya’nın içerisine girdiğimiz zaman, dikkatimizi hemen muhteşem büyüklükteki celi sülüs hat levhaları çekiyor. Bu levhaların hattatı, Kazasker Mustafa İzzet Efendi’dir. İzzet Efendi, Sultan 2. Mahmud döneminde yaşamıştır ve sultanın ön görüsüyle sarayda eğitim almıştır. Müzemizde de İzzet Efendi’nin yazdığı en güzel hilye-i şerifi görmek mümkün. Osmanlı döneminde ayrıca bir hattatın icazetini alabilmesi için bir Kur’an-ı Kerim yazmış olması lazımdı. Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin de hayatı boyunca 10 tane Mushaf-ı Şerif yazdığı söyleniyor. Bizim Kutsal Emanetler bölümümüzde hilye-i şerifin hemen yanında İzzet Efendi’nin yazdığı Kur’an-ı Kerim’i de ziyaretçiler görme fırsatı elde edebilecek.”
Müzede Şam Evrakları bölümünün de önemli olduğunu altını çizen Aytar, “İslam’ın en büyük camilerinden Emevi Camisi’nin bahçesinde bulunan beyt-ül mal dediğimiz hazine dairesinde, İslam’ın en erken döneminden itibaren yazılmış Kur’an-ı Kerim’ler toplanmıştı. Yine bunlar da I. Dünya Savaşı’ndan önce İstanbul’a getirilmiş, Çini Köşkü’nde muhafaza edilmiştir. Daha sonra da bizim müzemizin koleksiyonuna katılmıştır ve ziyaretçilerimiz müzemizde İslam’ın en erken döneminden olan Şam Evrakları’ndaki Kur’an-ı Kerim yapraklarını da görebilecekler.” ifadelerini kullandı.
Aytar, TİEM’in ünlü eserinin Cizre Ulu Cami’nin ejder figürlü maden sanatlı kapısı olduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Halı koleksiyonumuzda da ziyaretçilerin Selçuklu’dan dünyada hiçbir yerde göremeyecekleri halıları görme şansı var. Hemen devamında Divanhane bölümümüzde Osmanlı döneminin en güzel halıları yine burada sergilenmekte. Ziyaretçilerimizi bekliyoruz. Ramazan dolayısıyla İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İstanbul Valiliği onayıyla müzemiz gece 23.00’e kadar açıktır. Ayasofya-i Kebir Cami’ne, Sultanahmet Camisi’ne teravihe ya da iftar yapmaya gelenlerin, Sultanahmet Meydanı’nı gezdikten sonra gelip burada bir çay içmeleri, ardından müzemizi ziyaret etmeleri mutlu edecektir.”