Kur’an’daki Hadis

Geçen gün bir İlahiyat hocasının (üzülerek belirtiyorum) “Kur’an’da neler yok?” diye konuştuğu videolardan birine denk geldim. Sonuna kadar dinleyip, bahsettiği konuların hiçbirinin Kur’an’da olmadığını kabul ettim, fakat kendisinin tüm bu kafa karıştıran cümleleri akademik bir camiada değil de hocadan fetva alarak dini hayatını yönlendiren insanlara anlatıyor olmasını sıkıntılı buldum. Yani bu insanlar Kur’an’da bu yok […]

Yayınlama: 07.10.2020
4.093
A+
A-

Geçen gün bir İlahiyat hocasının (üzülerek belirtiyorum) “Kur’an’da neler yok?” diye konuştuğu videolardan birine denk geldim.

Sonuna kadar dinleyip, bahsettiği konuların hiçbirinin Kur’an’da olmadığını kabul ettim, fakat kendisinin tüm bu kafa karıştıran cümleleri akademik bir camiada değil de hocadan fetva alarak dini hayatını yönlendiren insanlara anlatıyor olmasını sıkıntılı buldum.

Yani bu insanlar Kur’an’da bu yok deyip başka kaynaklara bakıp, araştırma yapmayacaklar, bir de üstüne alâkasız yerlerde “Kur’an’da falanca yokmuş” deyip çıkacaklardı. 
En azından birçoğu öyle yapacaktı.






Çünkü bilgi sahibi olmanın çok kolay olduğu, buna rağmen iki televizyon hocası dinleyen herkesin kendisini müctehid zannettiği bir zamandayız.

“Kur’an’da yoksa Hz. Peygamber’in sünnetinde var” denilince o yüzlerdeki alaycı ve “Ah hiçbir şey bilmiyorsun tatlım” bakışı var ya işte o kibir zaten cahilliğin ve düşünmüyor oluşlarının göstergesi.

Zira “Kur’an’da o yok, bu yok” diyerek ortaya dökülen zatların ya da İlahiyatçı geçinen zevâtın esas derdi hadis ve sünnet ağacına balta vurmaya çalışmaktan başka bir şey değil.

İlahiyat Fakültesinde “Sistematik kelam” isminde bir ders almıştık. Akıl ve düşünme üzerine gelişmiş, aklı öne alan bir alanın üzerine inşa edilmiş bir ilim dalıydı. 

Bir gün dersteyken hadislerin gerçekliği üzerine sınıfta tartışma çıkınca hocamız kızarak “Kur’an bakkal defteri değildir çocuklar, orada her şeyin yazmasını bekleyemezsiniz. Aklınızı kullanın, düşünün” demişti.

İslam hukuku ise sadece Kur’an üzerine bina edilmez. Ayrıca iki televizyon hocasından öğrenilen bilgi ile de hüküm çıkarılmaz.

Daha Kur’an’ı özünden okuyup anlayamayan biz, meâl okuyarak mı sorularımızın cevaplarını bulacağız peki?

Buluruz tabi ama ilim sahibi olarak buluruz, bunun için çaba göstererek buluruz.

Kur’an zaten sürekli “Düşün, aklet, oku” diye bağırıyor her daim.

Rahman Sûresi’nde çok güzel, fonetik, şiir gibi bir âyet vardır: “O hâlde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?”

Bana göre diyor ki “Size nimet veriyorum, yiyorsunuz, içiyorsunuz, sağlıklısınız ve hâlâ bunun nereden geldiği üzerine düşünmüyorsunuz.” 

Ben kısır bilgimle bu ayeti her dinlediğimde aynı şey aklıma gelir, verilen nimetten ziyâde önümüze serilen hayatın üzerine düşünmek.

Ama aynı şiirsellik, aynı derinlik hadis ve sünnette de haiz. 

Yani her biri bir sacayağının parçaları. Birbirinden ayrı düşünülemez.

Mesela bugün İslam hukuku dediğimiz alanın esas temeli olan Fıkıh usulü isimli bir ilim dalı var. 

Fıkıh usulü’nün temeli ise bizzat Kur’an ve sünnettir. 

İslam hukukunun, Kur’an’da yoksa sünnete ve hadislere orada yeterli bilgi yoksa sahabenin uygulamalarına oradan örf ve geleneğe kadar uzanan bir yolu vardır.

Fıkıh usûlü de iki günde oluşturulmuş bir sistem değil. Kur’an’ın harekelenmesi ve noktalanmasına kadar giden bir temeli var. 

Yani televizyona çıkıp kısıtlı bir sürede, çok net ifadelerle kenara atılamaz sünnet.

Çünkü bu İslam hukukunun dibine dinamit koymaya çalışmak demektir ki daha önce de belirttiğim gibi esas amaç bu zaten.
İnsanlara bal şerbeti verir gibi zehir sunuyorlar.

Bilmeyenin kafasına şüphe sokuyor, seküler kılıklıların da ekmeğine yağ sürüyorlar.

Sonra “İslam dünyası neden bu kadar ayrık?” diye soruyoruz.

Okuyan, ilmi yaymak yerine “Bakın ben ne buldum” deyip kibirlenip icat(!) çıkarıyor, okumayan televizyon müftülerine biat ediyor.

Allah sonumuzu hayır etsin. Âmin.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş