12-18 Ekim tarihleri arasında “Cami ve Namazla Arınma” teması ile işlenecek olan Camiler ve Din Görevlileri Haftası kutlamaları başladı.
Dün saat 11.00’da Sani Konukoğlu Camii avlusunda gerçekleştirilen açılış programına; Kaymakam Ali Akça, Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Milli Eğitim Müdürü Fatih Bilican, İlçe Müftüsü Kazım Güzel, din görevlileri ve vatandaşlar katılım gösterdiler. Programın sonunda vatandaşlara 2 bin kişilik pilav ve ayran ikramında bulunuldu.
“EN ÖNEMLİ VAZİFE CAMİLERİN SAYGINLIĞINI DEVAM ETTİRMEKTİR”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programın açış konuşmasını yapan İnegöl Din Görevlileri Derneği Başkanı Osman Çiçekfidan, “Camiler, toplumun her kesiminden insanın, herhangi bir ayırıma gitmeden bir araya geldikleri, kaynaştıktan, aynı heyecanları yaşadıktan, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularının doruk noktasına ulaştığı kutsal mekânlar olup, İslam dininde özel bir konuma sahiptir. Hz. Peygamber’den günümüze kadar bu yönünü hep muhafaza etmiştir. Bu hususta Müslümanların üzerine düşen en önemli vazife, camilerin nezih vasfını, ahengini muhafaza etmek ve onun saygınlığını devam ettirmektir. Görevlilerimiz, Allah’ın evi sayılan camilerimizde, sırf Allah’a ibadet için toplanan insanımızın camilerdeki dirliğini ve manevi huzurunu artırmak ve cemaatin dini kültür seviyesini yükseltmek için büyük bir gayret içerisindedirler. Cami görevlilerinin hizmet ve faaliyetleri, cami cemaatiyle sınırlı olmayıp, toplumun bütün kesimlerine yöneliktir. Görevlilerimiz, manevi sorumluluğu ağır bir görev yürütmektedirler. Onlar İslam dininin doğru bir şekilde anlatılmasında, cemaatin huzurlu bir şekilde ibadetini yapmasında özveriyle çalışmaktadırlar” dedi.
İSLAM, SEVGİ VE SAYGIYI ÖNCELEYEN BİR DİNDİR
İslam dininin Müslümanlara ve esasen de tüm insanlığa toplumsal olgunluk, yardımlaşma, dayanışma, hoşgörü, birlik ve beraberlik hasletleri kazandırmayı hedeflediğini belirten Çiçekfidan, “Kendiniz için istediğinizi mümin kardeşiniz için de istemedikçe kâmil mümin olamazsınız’ buyurur Allah Rasulü. ‘Mümin müminin kardeşidir. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz…’ diye kardeşliğe çağırır Nebiler Nebisi. ‘İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız’ der Efendiler Efendisi. Rasulüllah’ın bu üç öğüdü bize çok şeyler söylüyor. Diğergâmlığı öğretiyor. İmanın olgunlaşmasının önemini dile getiriyor. Kardeşlikten bahsediyor. Nesep kardeşliği kadar inanç kardeşliğinin önemini vurguluyor. Cennete girmek için imanın, kâmil mü’minlik için sevginin şart olduğunu dile getiriyor. Getirdiği dinin önemli güzelliklerini gözler önüne seriyor. Zira İslam, sevgi ve saygıyı önceleyen bir dindir. Kardeşlik duygularının öne çıkarılmasını isteyen bir inanç sistemidir. Bencillik yoktur İslam’da. Kin, düşmanlık, nefret yoktur İslam’da. Menfaatperestlik yasaktır dinimizde. Hasbilik, fahrilik, samimiyet ve teslimiyet vardır. Bende olan kardeşimde de olsun düşüncesi vardır. Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle halkımızın, camilerin hayatımızdaki yerini ve önemini daha yakından kavrayacağını ümit ediyor, hafta içinde camilerin bakım ve onarımı konusunda görev üstlenen vatandaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca bu teşkilatta görev yapmış olanlardan ahirete irtihal edenleri hayırla yâd ediyor, Cenâb-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. Emeklilerimize sıhhat ve afiyet içinde mesut ömürler, görevde olan tüm mesai arkadaşlarıma da çalışmalarında başarılar temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
CEMAATSİZLİK SORUNUNA DİKKAT ÇEKMEK İSTENİYOR
“Kâbe’nin yeryüzündeki şubeleri, Allah’ın evleri olan camileri, Müslümanlığımızın ve istiklalimizin simgesi olarak yükselen huzur, bilgi, birlik ve ibadet mekânlarımızdır” diyerek konuşmasına başlayan İlçe Müftüsü Kazım Güzel, “Diyanet İşleri Başkanlığı çeyrek asırdır Ekim ayının ilk haftasını camilerimizi hayatın merkezine, şehirlerin kalbine taşımak amacıyla ‘Camiler Haftası’ olarak kutlamaktadır. Bu hafta münasebetiyle düzenlenen etkinliklerle toplumsal bir farkındalık ve ortak bir bilinç oluşturulması hedeflenmektedir. Camiler Haftasının son yıllarda belirli bir tema etrafında kutlanması, bir yandan camilerimizin fiziki şartlarının yeniden gözden geçirilmesi yönünde önemli çalışmalar başlatılmasına, diğer yandan da engelli, çocuk, genç, kadın gibi farklı toplum kesimlerinin camiyle daha fazla buluşabilmesi için kampanyalar düzenlenmesine vesile olmuştur. Bu bağlamda, 2011 yılında ‘Cami-Çocuk Buluşması’ gündeme taşınmış, çocuklarımızın din gönüllüleriyle tanışması ve camiyle kaynaşması yolunda adımlar atılmıştır. 2012 yılında ‘Engelsiz Cami, Engelsiz İbadet’ kampanyası düzenlenmiş, ülkemizde sayıları 8 milyonu bulan engelli vatandaşlarımızın camilere engelsiz ulaşımı yönünde çalışmalar başlatılmıştır. 2013 yılında ‘Cami ve Kadın’ teması ile başta abdest alma ve ibadet yerleri olmak üzere camilerdeki kadın mekânlarının iyileştirilmesi için düzenlemelerde bulunulmuş, kadınlarımızın camilerden daha fazla istifade edebilmesi adına pek çok etkinlik gerçekleştirilmiştir. 2014 yılında ‘Cami ve Gençlik’ teması çerçevesinde geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin camilerle irtibatını kuvvetlendirmek için yola çıkılmış, ‘Geç Kalma, Genç Gel’ denilmiştir. Bu yıl ise dinimizin direği olan namaz ibadetine olan ihtiyacımızı daha yüksek bir sesle dile getirmek ve camilerdeki cemaatsizlik sorununa hem bireysel hem de toplumsal açıdan dikkat çekmek amacıyla Camiler Haftasının teması ‘Cami ve Namazla Diriliş’ şeklinde belirlenmiştir” diye konuştu.
“MÜMİNİN DİRİLİŞİ ANCAK NAMAZLA OLUR”
Camilerin sadece namaz kılma mekânı olmadığını ifade eden Kazım Güzel, “Böyle de tasarlanmamıştır. Ancak namaz olmadan da camiler diğer tüm işlevlerini kaybedecek ve temel fonksiyonlarını icra edemeyecektir. Bu sebeple cami ve mescitlerin karşı karşıya kalabileceği en büyük tehlike, namazsızlık ve cemaatsizlik tehlikesidir. Kur’an’ın ifadesiyle, namazı zayi etmek, namazı kaybetmek tehlikesidir. Namazı zayi edenler ise, fani heveslere dalanlardır, nefsani arzulara uyanlardır (Meryem 19/59). Bugün ülkemizin her köşesinde ve yeryüzünün her kıtasında camiler yükseliyor. Bunun için Allah’a ne kadar hamd etsek, ne kadar şükretsek azdır. Ancak inşa ettiğimiz camilerin potansiyeli değerlendirildiğinde görüyoruz ki, camilerimiz dolmuyor; çok az sayıda insan namazlarını düzenli bir şekilde camide cemaatle eda ediyor. Bu durum pek çok sebebin yanı sıra modern şehir hayatının getirdiği bir sorun olarak görülebilir. Kaynağı ne olursa olsun, ortaya çıkan durum göstermektedir ki sadece cami inşa etmek yetmiyor. Kubbenin altını saflarla doldurmak, mihrabın önünde yürekleri buluşturmak, caminin asıl gayesine ulaşmak ve gönüllerin imarı için seferber olmak gerekiyor. Sayıları her geçen gün artan camilere, hassaten fecrin doğuşuyla birlikten akın akın koşacak nesiller yetiştirmek, namazla dirilen ve arınan insanların artması için çalışmak bizlere düşüyor. Çocuklara camiyi sevdirmek, genç kuşakların cami ile irtibatını kolaylaştıran bir gönül diline sahip olmak, cemaatimizle sağlıklı iletişim kurmanın yollarını aramak, bize ait bir sorumluluk olarak karşımızda duruyor. Camide cemaatle namaz, dünyevi ve uhrevi kazanımlarıyla Peygamberimizden ümmetine miras kalan en kuvvetli sünnetlerdendir. Sevgili Peygamberimiz hayatının son demlerine kadar namazlarını cemaatle kılmaya büyük önem vermiş, bütün imkânlarını seferber ederek mescide devam etmelerini ashabına tavsiye etmiş, cemaatin namaza kattığı anlam ve sevabı bizlere müjdelemiştir. Cemaatle namaz, evden, işten, dünyevilikten uzaklaşıp, Hakk’ın evine, O’nun katına sığınılan bir hicrettir. Bu hicretin mükâfatı ise Resûl-i Ekrem (sas) tarafından şöyle dile getirilir; ‘Bir kimse camiye gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı her adımdan dolayı kendisine bir sevap yazılır ve bir günah silinir.’ Kuru kalabalığı nitelikli bir topluluk yapacak, tevhit iklimini derinden yaşatacak, insanların eşit olduğunu ve iman kardeşliğinin her şeyden üstün olduğunu gösterecek ilk yer camidir, cemaatle namazdır. Namazın cemaatle eda edilmesi, yaşları, sosyal statüleri, meslekleri, mezhep ve meşrepleri, hatta ırk ve kültürleri farklı ama imanları bir olan insanları kaynaştırmanın, aralarında sevgi ve dayanışma bağı kurmanın en muhteşem imkânıdır. Gündelik hayatın meşgaleleri nedeniyle giderek yalnızlaşan modern insanın iman ekseninde sosyalleşmesi için en güzel vesiledir. Cemaatle namaz, Müslümanların birbirlerinin sıkıntılarından, sevinçlerinden ve gündemden haberdar olmaları açısından da oldukça önemlidir. Cami, cemaat, namaz, cemaatle namaz gibi değerlere sahip olan bir toplumda, bunlar yaşatıldığı müddetçe herhangi bir iletişimsizliğin ve huzursuzluğun olması düşünülemez. Bilhassa vakit namazlarında mahzun kalan camilerimizin yeniden şenlenmesi, birliğimizin ve dirliğimizin de o ölçüde güçlenmesi anlamına gelecektir. Bugün karşı karşıya kaldığımız ikinci büyük tehlike ise, namazları sadece şekle indirgememizdir. İnsanı her türlü münker ve fahşadan alıkoyacak bir namazı eda etmekten uzaklaşmamızda, ilmihal bilgisinin ötesine geçerek, namazın derin manasını idrak edemeyişimizdir. Samimiyetten mahrum, süresi kısalmış, son ana kadar ertelenmiş, etkisini yitirmiş, solgun namazlarla kendimizi avutmamızdır. Soralım kendimize; kıldığımız namazlar neden bizi kötülükten ve çirkinlikten alıkoymuyor? Neden bizi merhametli kılmıyor? Neden bizim iyi bir mümin, hayırlı bir Müslüman olmamızı sağlamıyor? Neden bizi örnek bir insan yapmıyor? Neden bizi güzel ahlaka erdirmiyor? Oysa müminin dirilişi ancak namazla olur. Mümin, günde en az beş defa Rabbinin huzuruna çıkar; O’ndan namaz vasıtasıyla yardım ister (Bakara, 2/153). Cennetin anahtarı (Tirmizî, Tahâret, 1) ve dinin direği olan namaz sayesinde arınır, tazelenir ve güçlenir. Bilir ki, en hayırlı ameli vaktinde kıldığı namazdır (Buhâri, Tevhid, 48); ahirette ilk suali ise namazdan olacaktır” ifadelerini kullandı.
“NAMAZ HAYAT DERSİDİR”
Namazsız İslam’ın salt ideolojiden ibaret kalacağını belirten Güzel, “Namaz ibadettir, teslimiyettir, tefekkürdür, zikirdir, duadır, ilticadır, huşu ve hudûdur. Abdest ile her türlü maddi ve manevi kirden arınan bir insan için namaz hayat dersidir. Namazdaki niyet, zihnimizi ve kalbimizi ibadete hazır kılma, varlığımızı Rahman’a sunma dersidir. Namazdaki iftitah tekbiri, dünyevileşmeye sırt çevirme dersidir. Namazdaki kıyam, her gün müminler için bir istikamet dersidir. Namazdaki kıraat ve Kur’an, Cenab-ı Hak ile konuşmaktır, ahitleşmektir. Namazdaki rükû, Allah’tan başkasına eğilmemek için bir derstir. Namazdaki secde bize topraktan geldiğimizi öğreten bir tevazu dersi ve Rabbimize en yakın olma çabasıdır. Namazdaki tahiyyat, Rabbimizle ve bütün müminlerle bir selam ve barış oturumudur. Namazdaki selam, melekleri şahit kılarak huzur-i ilahiden edeple ayrılıştır. Hz. Peygamber namazı gözünün nuru olarak nitelendirmiştir. Onun en yüce dosta giderken ümmetine son vasiyeti namaz olmuştur. Bugün de Müslümanlar, namazlarını Allah’ın emrettiği, Resulünün öğrettiği şekilde, camilerde cemaatle eda ettiklerinde; ruhlarını namazla güçlendirip, namazın ruhuyla dirildiklerinde; namazı sevip, evlatlarına sevdirdiklerinde Allah’ın izniyle karşılaştıkları her türlü sorunun üstesinden geleceklerdir. Bu vesileyle, ülkemizin en ücra köşesindeki mihrap görevlisinden yeryüzünün en uzak noktasında görev yapan din gönüllüsü kardeşlerime kadar mescit ve camilerde din hizmetlerinin en güzel şekilde deruhte edilmesi için gayret gösteren, topluma rehberlik ve önderlik eden, yaşantısıyla örnek olan, mihrabın, minberin ve kürsünün hakkını veren bütün kardeşlerimin Camiler Haftasını tebrik ediyor, ebediyete irtihal edenlere Cenab-ı Hakk’tan rahmet niyaz ediyorum” dedi.
CAMİLER SADECE NAMAZ KILMA MEKÂNI DEĞİLDİR
Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “7 Temmuz tarihinde sanki birisi düğmeye bastı ve 2,5 aylık süreçte yaklaşık 110 tane vatan evladını polis ve asker ağırlıklı olmak üzere şehit olarak verdik. 3 bin 500 civarında da terörist öldürüldüğü söyleniyor. Bizim dinimiz o kadar ulvi bir din ki haşere ile alakalı nasıl muamele edeceğimizin bile hükmünü vermiş. 2,5 ayda birileri maalesef kamu imkânlarını kullanarak, yollara mayın döşeyerek adice ve kalleşçe birilerini öldürerek bu memleketin huzurunu bozmaya çalışıyorlar. Reçete çok net. Cumartesi günü olan olaylarda 120 civarın Türk insanı vefat etti. Olayların önüne ve arkasına bakıyorsunuz, oradaki eylemlere bakıyorsunuz, sonrasını yorumluyorsunuz. Gerçekten maneviyat noktasındaki eksikliklerden bu işin kaynaklandığı kararına varıyorsunuz. Ben din görevlisi arkadaşlarımızın çok fedakâr şekilde çalıştıklarını biliyorum. Camilerimizin sadece namaz kıldırmak gibi bir misyonu yok. Namaz öncesinde de sonrasında da ciddi fonksiyonları var. 2005 senesinde 40 kişilik bir heyet ile Hollanda’ya gitmiştim. Orada Amsterdam’da uçaktan indik, yaklaşık 110 kilometre ötede bir şehre gittik. Bizi camiye diye götürdüler, namaz için götürüyorlar sandık. Şehrin merkezinde muazzam bir cami yapmışlar. Bizi önce yemeğe aldılar. Yemekhanesi var, kütüphanesi var, bilgisayar salonu var ve yatakhanesi bile var. Tam bir kompleks. Burada bir cami yapmışız 3 adım ötede bir cami daha yapıyoruz. Metrekare tutmuyor, daha büyük metrekarede ileride bir yerimiz var diyoruz; ‘Bizim evin yakınında da cami olsun’ anlayışı ile küçük küçük camiler yapmaktan ziyade camilerimizi sadece namaz kılınma fonsiyonundan çıkararak diğer amaçlara da hizmet edebilmesi adına daha kompleks şeklinde yapmak ve planlamak noktasında hareket edersek daha iyi olur. İlçemizde mevcut camileri dönüştürmek zor ama bu amaca hizmet eden çok güzel camilerimiz var. Sadece namaz kılınmıyor, istişareler yapılıyor, sohbetler ediliyor. Derneklerimizin camilerle alakalı çok gayretleri var. Belediye olarak yer tahsis ediyoruz, çevre düzenlemesi yapıyoruz, devletimizin imkânları verilmeye çalışılıyor ama her şeyden önce cemaat kendi camisini kendi yapıyor. Özellikle dernek yöneticilerimizin bu noktada fonksiyonu var. En azından bundan sonraki süreçle alakalı daha büyük düşünmekte fayda var” açıklamalarında bulundu.