İnegöl Cumhuriyet Başsavcısı Osman Köse, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’nün İnegöl Adalet Sarayı’nda hizmete başladığını belirterek, denetimli serbestlikten yararlanan hükümlülerin yeniden topluma kazandırılmaları konusunda destek beklediklerini belirtti.
İnegöl Adalet Sarayı’nda kurularak hizmete giren Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’nün tanıtım toplantısı dün saat 15.00’da Adliye Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen toplantıya, Kaymakam Ali Akça, Belediye Başkan Yardımcısı Alper Taban, İnegöl Cumhuriyet Başsavcısı Osman Köse, Garnizon Komutanı Yüzbaşı Uğur Baş, Emniyet Müdürü Şükrü Kaplan, Baro Temsilcisi Varol Sarılar, STK temsilcileri ve kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri katılım gösterdi.
SUÇLULARIN TOPLUMA KAZANDIRILMALARI GEREKİR
Programın açılışında söz alan İnegöl Cumhuriyet Başsavcısı Osman Köse, “5402 sayılı yasa ile 2005 yılında Denetimli Serbestlik Şube Müdürlükleri kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Kanuna göre her ağır ceza merkezinde denetimli serbestlik şube müdürlüğünün kurulması gerekmektedir. Bu anlamda Türkiye genelinde 131 merkezde Denetimli Serbestlik Şube Müdürlükleri kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. İnegöl Adliyesi’nde de 2013 yılında Ağır Ceza Mahkemesi Kurulu faaliyet geçmesi sebebiyle burada da Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’nün kurulması yönünde faaliyete geçtik ve kısa süre içerisinde bu hazırlık çalışmalarını bitirdik. Geçen hafta itibariyle şube müdürlüğümüz adliyemizde fiilen faaliyete geçmiş ve çalışmalarına başlamıştır. Denetimli Serbestlik Şube Müdürlükleri bir anlamda mahkemelerin vermiş olduğu cezaların tedavi edici yönünü ifa eden kurumlardır. Sadece suç işleyen kişi cezasını çeksin, mağdurun içi ferahlasın değil aynı zamanda suçu işleyen kişi tedavi olsun, topluma kazandırılsın amacıyla Denetimli Serbestlik Şube Müdürlükleri faaliyet göstermektedir. Bu sistemimizde büyük bir eksiklikti ve 2005 yılında bu eksiklik giderilmiş oldu. Genel olarak Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüklerinin amacı suçtan zarar gören mağdurlara yardım etmek ve ceza alan kişilerin de cezaevindeki cezalarını çektikten sonra topluma kazandırılmaları hususunda kendilerine yardım etmek, meslek edindirmek anlamında faaliyetleri vardır. Bunun yanında detaylı faaliyetleri de çoktur. Denetimli Serbestlik Şube Müdürlükleri bu faaliyetlerini yaparken mümkün oldukça bütün kamu kurumlarıyla işbirliği halinde bu faaliyeti gerçekleştirir, tek başına bunu yapması mümkün değildir. Bu amaçla Koruma Kurulları kurulmaktadır ve neredeyse bütün kamu kurumlarının temsilcisi vardır. Cumhuriyet Başsavcısı, Baro Temsilcisi, Belediye Başkanı, Cezaevi Müdürü, Sosyal Yardımlaşma Formunun Temsilcisi, Sosyal Hizmetler Müdürü, Türkiye İş Kurumu’nun Temsilcisi, Ticaret ve Sanayi Odası’nın temsilcisi, Esnaf Odası’nın temsilcisi, Milli Eğitim Müdürü, kamu bankalarının temsilcileri, Ziraat Odası temsilcisi, kendileri istekli olmaları halinde özel bankaların temsilcileri ve kamuya yararlı dernek ile vakıfların da temsilcileri bu kurulun içerisinde yer almaktadır. Suçluların cezasını çektikten sonra topluma kazandırılması hususu toplumun bir sorunudur, sadece adliyelerin sorunu değildir. Adliye kısmında vatandaş cezasını çektikten sonra kişiler serbest kalırlar ve yine toplumun içerisine girerler. Bu anlamda toplumun bütün kesimlerinin işbirliği ile o kişileri tedavi etme çalışmasıdır Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün yaptığı çalışma. Bu anlamda kamu kurumlarımıza da ciddi iş düşmektedir. Bu sebeple de Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğümüz kurulduktan sonra neredeyse bütün kamu kurumları ile bu işbirliği ile ilgili protokoller düzenlemiştir. Kanunun 25. maddesinde de kamu kurum ve kuruluşlarının Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü ile işbirliği yapma zorunluluğu da vardır” dedi.
ÖZEL’DEN YARDIM ÇAĞRISI
Kamu kurum müdürlerine yönelik konuşan Köse, “Kurum amirlerimizin genelde çekincesi oluyor; bu kişiler suçlular, biz onları kurumlara gönderiyoruz, ücretsiz çalıştırın diyoruz onlar da ‘Bunlar suçlu, ne yapacakları belli olmaz, düzenimizi bozup sıkıntı meydana getirir mi?’ şeklinde sıkıntıya düşüyorlar. İlk planda bu doğru gibi görünmektedir ancak bizim kurumlara gönderdiğimiz bu kişiler zaten cezalarını büyük ölçüde tamamlamış, 1 yıldan az cezaları kalmış kişilerdir. Dolayısıyla bu kişinin o kurumda herhangi bir sorun çıkarması halinde hem yeni işlemiş olduğu suçun cezasını hem de şartlı tahliyesini yakarak neredeyse 3’te 1 oranında eski suçtan dolayı almış olduğu cezanın infazı da yeniden gerçekleşmiş olacaktır. Dolayısıyla bu riski kolay kolay hiçbir sanık üstlenmez. Birçok denetimli serbestlik hükümlüsü kendi isteğiyle bu hizmeti kabul etmektedir. Aksi halde kalan cezasını cezaevinde yatarak çekmesi gerekiyor. Bundan dolayıdır ki bu konuda mesafeli davranmayın, yardım edin. Biz şuanda 5 kişi çalıştırıyoruz. Zaman zaman bu 12-13’e de çıktı. Şuana kadar çok ciddi sıkıntı çıkaran olmadı. Bu anlamda sizlerin yardımlarınızı bekliyorum. Toplantıya katıldığınız için teşekkür ediyorum, bu merkezin İnegöl’ümüze ve adalet teşkilatımıza hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.
DENETİMLİ SERBESTLİĞE OSMANLI DÖNEMİNE KADAR RASTLANABİLİR
Cumhuriyet Başsavcısı Osman Köse’nin konuşmasının ardından söz alan İnegöl Denetimli Serbestlik Müdürü Gülay Gül ise, “Denetimli Serbestlik Türkiye’de uygulana yeni bir infaz sistemidir. Ülkemizde denetimli serbestlik tedbirleri 2005 yılında yürürlüğe giren 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ile uygulanmaya başlanmıştır. Hali hazırda 131 Ağır Ceza Merkezi’nde faaliyet gösteren Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin sayısı 137’ye ulaşmıştır. Türkiye’de denetimli serbestlik hizmetlerini 2 başlık altında inceleyebiliriz; denetimli serbestlik ve koruma kurulları. Denetimli serbestlik, mahkemece belirlenen koşullar ve süre içinde belirlenen denetim planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum kaynaklı bir uygulamadır. Denetimli serbestlik, ceza yargılamasının parçası ve bir ceza insaf yöntemidir. Sosyal anlamda denetimli serbestlikte kişinin ıslahı ve topluma kazandırılması esastır. Denetimli serbestlikte uygulanan tedbirlerimiz; kamuda ücretsiz çalışma, belirli yerlere başvurma, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri, belirli programlara katılma, sürücü ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek veya sanatı yapmaktan yasaklanma, belirli yerlere gitmekten yasaklanma, eğitim programına devam etme, rehberlik, adli kontrol tedbirleri ve elektronik kelepçe uygulanmak suretiyle yapılan tedbirlerdir. Denetimli serbestlik, Türk hukuk sisteminde alternatif bir ceza sistemidir. Denetimli serbestlik uygulamalarına Osmanlı dönemine kadar rastlayabilmekteyiz. Osmanlılarda Tanzimat Kanunnamelerinde de denetimli serbestlik ismi olmasa bile bu sistemlerin uygulandığı görülmektedir. Osmanlı’da uygulanan sürgün, şahsa kefalet cezaları gibi tedbirler de denetimli serbestliğe alternatif sistemlerdir. Denetimli serbestlik hapis cezasına alternatif bir infaz sistemidir” diye konuştu.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN İLKELER
Denetimli serbestlik hizmetleri uygulanırken dikkat edilmekte olan ilkelerin bulunduğunu belirten Gül, “İnsan onuruna saygı ve dürüstlük. Denetimli serbestlik görevlileri görevlerini yerine getirirken insan haklarına saygı, dürüstlük ve kararlılık çerçevesinde dikkat eder, onur kırıcı, aşağılayıcı veya küçük düşürücü davranışlarda. İkinci ilkemiz gizlilik. Denetimli serbestlik görevlileri suçtan zarar gören şüpheli, sanık, hükümlü veya bunların ailesi hakkında öğrenmiş olduğu bilgilerin ve düzenliği raporların gizliliğini korumak zorundadır. Tarafsızlık. Denetimli serbestlik görevlileri görevleriyle ilgili her türlü belgeyi inceleyebilir ancak buradan elde ettiği bilgilerle ilgili olarak soruşturmanın gizliliği ilkesine uymak, tarafsızlığına gölge düşürecek davranış ve ilkelerden kaçınarak davanın taraflarına eşit olmak zorundadır. Denetimli serbestlikte dikkat ettiğimiz bir ilke de çocuğun yüksek yararıdır. Yetişkin ve çocuklar hakkında ayrı ayrı işlem yapılır ve çocukların yüksek yararının korunmasına özen gösterilir. Denetimli serbestlikte koruma kurullarının genel amacı suçtan zarar görenlere ve ceza infaz kurumlarından salınan hükümlülere yardımcı olmaktır. Denetimli serbestlik koruma kurulu Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet Savcısının başkanlığında 3 ayda bir yapılan toplantılarla yerine getirilir. Denetimli serbestlik koruma kurulu üyeleri; baro temsilcisi, belediye başkanı veya görevlendirdiği yardımcısı, ceza infaz kurumu müdürü, denetimli serbestlik müdürü, milli eğitim müdürü, sosyal hizmetler müdürü, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı temsilcisi, iş kurumu müdürü, Ziraat ve Halk Bankası müdürleridir. Bunun yanında STK örgütü üyeleri vardır. Ticaret ve Sanayi Odası yöneticisi, Ziraat Odası yöneticisi, borsa temsilcisi, esnaf ve sanatkârlar birliği yöneticisi, kamuya ait fabrika yöneticileri, kamuya ait fabrika yöneticileri, kamuya yararlı dernek ve vakıf yöneticileri ile özel banka temsilcileri. Suçtan zarar görenlerin suç nedeniyle karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardımcı olmak, suçtan zarar gören kişi ve ailelerin bu suç nedeniyle karşılaştıkları çevre şartlarından doğan ya da kontrolleri dışında gelen ekonomik ve sosyal yoksunlukların giderilmesini ve ihtiyaçların karşılanmasını, standartların yükseltilmesini amaçlayan yardımlardır. Ceza infaz kurumundan salınan hükümlülere ise hükümlülerin meslek veya sanat edinmelerine, iş kurmalarına, sanat sahibi olanlar ile tarım işletmeleri yapan kişilere araç ve kredi sağlanmasına, işyeri açmak isteyenler ile hükümlülerin diğer sorunların çözümünde yardımcı olmaktır” ifadelerini kullandı.
HÜKÜMLÜNÜN DEVLETE YILLIK MALİYETİ 20 BİN 75 TL
Neden denetimli serbestlik sistemine ihtiyaç duyulduğu konusuna değinen Gül, “Birinci amaç suçlunun iyileştirilmesi, topluma uyumunun yeniden sağlanarak topluma kazandırılması, cezanın insani yöntemlerle çektirilmesi, mali nedenler ve toplumun korunmasıdır. 2014 yılında bir hükümlünün devlete günlük maliyeti 55 TL, aylık maliyeti bin 650 TL, bir yıllık maliyeti ise 20 bin 75 TL’dir. Bu miktar devlete büyük bir külfet getirmekte, denetimli serbestlik sistemi ile maliyetin düşürülmesi planlanmaktadır. Türkiye’deki ceza infaz kurumlarında 28 Şubat 2015 tarihi itibariyle 355 tane ceza infaz kurumu bulunmakta, bunlarda 141 bin 851 hükümlü 22 bin 610 tutuklu olmak üzere toplam 164 bin 461 kişi ceza infaz kurumlarında bulunmaktadır. Nisan 2015 tarihi itibariyle Türkiye’de uygulanmakta olan elektronik kelepçe sayısı 2 bin 100, kamuda çalışan hükümlü sayısı 59 bin 32, denetim altında olan kişi sayısı ise 244 bin 118’dir. Denetimli serbestlik hizmetleri yerine getirilirken diğer kamu kurumlarıyla işbirliği içerisinde olmak zorundayız. Bunlar Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu, STK’lar, üniversiteler ve özel sektördür. Bizler denetimli serbestlik müdürlüklerinde çalışırken denetimli serbestlik tedbiri altında bulunan kişilerin hepsinin olmasa bile bir kısmının hayatını değiştirmek bizim en büyük amacımızdır. Denetimli serbestlik, düşene uzanan yardım eli, insana verilen değerin göstergesidir. Denetimli serbestlik toplum temelli bir uygulama olup bizim bu hizmeti yerine getirirken bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızın desteğine ihtiyacımız var. Bizlere vereceğiniz destekten dolayı şimdiden teşekkür ediyoruz” açıklamalarında bulundu.
HABER: Serhat ÇİÇEK