Milli Savunma Bakanı Akar, “24 Temmuz 2015’ten bugüne yurt içinde, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde 36 bin 854, bu yılın başından itibaren 3 bin 585 terörist etkisiz hale getirildi.” dedi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Pençe-Kılıç Harekatı’nın terör örgütüne yönelik son dönemde gerçekleştirilen en büyük, en kapsamlı ve en etkili hava harekatı olduğunu belirterek, “Sadece ve sadece teröristlere ait yapılar hedef alınarak başarıyla icra edilen bu harekatta, terör örgütüne ait çok sayıda barınak, sığınak, mağara, tünel, depo ve sözde karargahlar tam isabetle imha edildi, aralarında terör örgütünün sözde yöneticilerinin de bulunduğu çok sayıda terörist etkisiz hale getirildi.” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2023 yılı bütçesinin sunumunu yapan Akar, savunma ve güvenlikle ilgili hususların devletin ve milletin bekası açısından vazgeçilmez olduğunu, günlük tartışmaların dışında tutulması gerektiğini söyledi.
Artan risk, tehdit ve tehlikelere bağlı olarak güvenlik kaygılarının en üst seviyeye çıktığı bir dönemden geçildiğini, gelişmeleri yakından takip ederek, her türlü tedbiri almayı sürdürdüklerini dile getiren Akar, “Köklü tarihi, coğrafyası, değerleri, dinamik nüfusu ve güçlü ordusuyla artık dünyada güvenlik üreten bir ülke konumuna gelen Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın uluslararası alanda kurduğu çok boyutlu ilişkilerle özne haline gelmiş, ülkemizin etki alanı üç kıta, ilgi alanı tüm dünya olmuştur.” ifadesini kullandı.
TSK’nın Cumhuriyet tarihinin en yoğun döneminden geçtiğine dikkati çeken Akar, “Kahraman silahlı kuvvetlerimiz egemenlik ve bağımsızlığımız için ‘hudut namustur’ anlayışıyla hudutlarımızın güvenliğini sağlamakta, terörü kaynağında yok etme stratejisi ile yurt içinde ve sınır ötesinde tüm terör örgütlerine karşı mücadele etmekte, denizlerimizde ve semalarımızdaki hak ve menfaatlerimizi azim ve kararlılıkla korumakta, aynı zamanda yedi iklim üç kıtaya barış, huzur ve adaleti götüren atalarımızdan aldığı ilhamla, bölge ve dünya barışına katkıda bulunmak için de her türlü gayreti göstermektedir.” diye konuştu.
Hudutların 7 gün 24 saat esasına göre kesintisiz olarak bugüne kadarki en yoğun ve en etkili tedbirlerle korunduğunu vurgulayan Akar, hudut hattında sınır fiziki güvenlik sistemine dayalı tel örgü, hendek, duvar ve gözetleme sistemlerinden meydana gelen dünya standartlarında, yüksek teknolojiye sahip araç, gereç ve teçhizatın kullanıldığını söyledi.
Akar, tüm bu sistemlerin, bütün kademelerden ve Ankara’daki Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi’nden de izlenebildiğini belirterek, bu yılın başından itibaren hudutlarda 234 bin 282 kişinin geçişinin engellendiğini, yakalanan 7 bin 107 düzensiz göçmen ile 724 teröristin kolluk kuvvetlerine teslim edildiğini kaydetti.
Hudutlarda alınan bu yoğun önlemler ve sınır ötesinde yapılan etkin operasyonlar sonucunda, terör örgütü elebaşlarının da itiraf etmek zorunda kaldığı gibi, terör örgütünün hudutlardan eleman ve malzeme aktarımının çok büyük ölçüde engellendiğini, durma noktasına geldiğini ifade eden Akar, şunları söyledi:
“Tüm bu üst düzey tedbirlere, personelimizin olağanüstü kahramanlık ve fedakarlığına rağmen milli bir mesele olan hudut güvenliği, maalesef zaman zaman tartışma konusu yapılmakta, resmi açıklamalar ve yapılan bilgilendirmeler dikkate alınmadan gerçek dışı, abartılı ve yanıltıcı bazı söylemler ortaya atılmaktadır. Mehmetçik, her türlü arazi ve hava koşulunda büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla görev yapmaktadır. Beklentimiz, sadece ve sadece Mehmetçiğin emeğine saygı gösterilmesidir.”
Milli Savunma Bakanı Akar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkesinin ve milletinin savunmasını ve güvenliğini sağlamak için başta PKK/PYD-YPG, DEAŞ, FETÖ olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı mücadelesini artan bir şiddet ve tempoda taarruzi bir ruhla, azim ve kararlılıkla başarılı bir şekilde devam ettirdiğinin altını çizerek, “24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar yurt içinde, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde toplam 36 bin 854, bu yılın başından itibaren ise 3 bin 585 terörist etkisiz hale getirilmiştir.” dedi.
Operasyonların Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesinde belirtilen meşru müdafaa hakkı kapsamında ve uluslararası hukuka uygun, komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygılı, sadece ve sadece terör unsurları hedef alınarak, dini ve etnik kökenine bakılmaksızın masum insanlar başta olmak üzere tarihi, dini, kültürel dokular, hastaneler, sivil altyapı ile çevrenin güvenliğine ve korunmasına hiçbir ordunun göstermediği kadar azami dikkat ve hassasiyet gösterilerek icra edildiğini anlatan Akar, şöyle devam etti:
“Hal böyleyken, can damarları kesilen ve çökme noktasına gelen bu cani örgütün destekçilerinin boş durmadığı, her fırsatta iftira ve kara propagandaya başvurduğu, bu sefer de TSK’nın kimyasal silah kullandığı yalanını bir kez daha ortaya attığı görülmektedir. Diğer bir deyişle PKK-YPG’nin fiziken çöküşünü gören destekçilerinin kimyasının bozulduğuna tanık oluyoruz. Fizik kimya ilişkisi. Kahraman ordumuzun başarılarına gölge düşürmek, terör örgütüne nefes aldırmak isteyenlerin bu alçak iftiraları tamamen gerçek dışıdır, bir hezeyandır. Özellikle yurt dışında bir algı oluşturmaya yönelik ‘çamur at izi kalsın’ çabasıdır. Bu iftiraları atanlar, bunlara alet olanlar en hafif tabiriyle gaflet ve dalalet, hatta hıyanet içerisindedirler. Tüm dünyanın çok iyi bildiği gibi, TSK’nın envanterinde kimyasal silah ve mühimmat bulunmamakta, uluslararası hukuk ve anlaşmalarla yasaklanmış hiçbir silah ve mühimmat asla kullanılmamaktadır. Bu yalan ve iftira kampanyalarını yürütenler, binlerce evladı terör nedeniyle şehit ve gazi olan asil milletimiz nazarında zaten mahkum olmuşlardır. Bu terör sevicilerinden, ordubozanlardan yaptıklarının hesabı yargıda sorulmakta, süreç yakından takip edilmektedir.”
Hulusi Akar, bu konuda dikkat ve hassasiyet gösteren, yerli ve milli bir duruş sergileyen siyasi partilere, kurum ve kuruluşlara ve vatandaşlara teşekkür ederek, şunları kaydetti:
“İçeride ve dışarıda yapılan diğer bir kara propaganda da terörle mücadelemizin Kürt kardeşlerimize karşı olduğu iftirasıdır. Bu yalandır, alçaklıktır. Suni gündem oluşturmaya çalışan fitne ve fesat yuvalarının beyhude çabalarıdır. Bir kez daha vurgulamak isterim ki bütün dünya duysun; bin yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaşan Türkler ve Kürtler kardeştir. Fitne ve fesat yuvaları çatlasalar da patlasalar da bu kardeşlik ölümsüzdür, ebedidir. Bunun en açık göstergesi de vatan için, bayrak için, Cumhuriyet için omuz omuza mücadele verirken canlarını feda eden ve şehitliklerimizde yan yana yatan kahramanlarımızdır, şehitlerimizdir. Bizim için terörün ve teröristin etnik, dini, mezhepsel ayrımı söz konusu değildir. Tek hedefimiz teröristlerdir.”
Teröristin olduğu her yerin hedeflerinde olduğunu dile getiren Akar, “Artık bunu herkes anlasın. Başta ABD olmak üzere tüm muhataplarımıza ‘PKK eşittir YPG’ olduğunu her seviyede dile getiriyor ve teröristlere verilen her türlü desteğin kesilmesini ısrarla talep ediyoruz. Sonuç olarak adları ne olursa olsun, kim destek verirse versin 40 yıldan beri ülkemizin başına musallat olan ve enerjimizi tüketen terör bataklığını, kaynağını kurutmakta, ülkemizi ve milletimizi bu beladan kurtarmakta devletimiz kararlıdır.” diye konuştu.
Akar, 19 Kasım’da başlatılan ve Irak ile Suriye’nin kuzeyinde icra edilen Pençe-Kılıç Harekatı’na ilişkin de bilgi vererek, “Terör örgütüne yönelik son dönemde gerçekleştirilen en büyük, en kapsamlı ve en etkili hava harekatı olmuştur. Sadece ve sadece teröristlere ait yapılar hedef alınarak başarıyla icra edilen bu harekatta, terör örgütüne ait çok sayıda barınak, sığınak, mağara, tünel, depo ve sözde karargahlar tam isabetle imha edilirken, aralarında terör örgütünün sözde yöneticilerinin de bulunduğu çok sayıda terörist etkisiz hale getirilmiştir.” diye konuştu.
Milli Savunma Bakanı Akar, harekat ile teröristlerin inlerinin başlarına yıkıldığını, hainlere büyük darbe vurulduğunu kaydetti.
Teröristlerin sınır hattında sivil vatandaşların ölümüne ve yaralanmasına sebep olan saldırılarına dikkati çeken Akar, “Sivil yerleşim yerlerine, vatandaşlarımızın evlerine, araçlarına zarar veren alçak saldırılara her zaman olduğu gibi gerekli karşılık verildi, verilmekte. Şehitlerimizin, masum insanlarımızın kanını hiçbir zaman yerde bırakmadık, bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Teröristlerin yaptıklarının hesabını sorduk, sormaya devam edeceğiz.” ifadesini kullandı.
Irak’ın kuzeyindeki terörle mücadele operasyonlarına da değinen Akar, Irak ile koordineli ve yakın iş birliği içerisinde faaliyetlerin sürdürüldüğünü vurguladı.
Pençe harekatları ile yıllarca teröristler tarafından kullanılan ve girilemez denilen yerlere girilerek tespit edilen yüzlerce mağara, barınak ve sığınağın zorlu arazi ve hava koşullarına rağmen tek tek temizlendiğini ve tahrip edildiğini aktaran Akar, “Mehmetçiğin nefesi teröristlerin ensesindedir. Terör örgütü elebaşları iki gece aynı yerde yatamamaktadır. Diğer bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile koordineli olarak sürdürdüğümüz mücadele neticesinde terör örgütündeki çöküş hızlanmış, teslim olmalar artmış ve bu çöküş, elebaşlarının son dönemdeki ifade ve açıklamalarına da yansımıştır.” dedi.
Teröristlerin adalete sığınmaktan başka çarelerinin kalmadığını söyleyen Akar, “17 Nisan’da başlatılan Pençe-Kilit Harekatı ile terör koridorundaki kilit kapatılmış, böylece hudutlarımızın ileriden güvenlik ve kontrolü sağlanmıştır. Terörü kaynağında yok etmek maksadıyla yaz-kış demeden icra ettiğimiz operasyonlarımız, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar aralıksız devam edecektir.” şeklinde konuştu.
Bakan Akar, PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı başarıyla gerçekleştirilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile sınırın güneyinde kurulmak istenen terör koridorunun engellendiğini belirterek, “Terör koridoru engellenmeseydi bugün çok daha zor ve karmaşık durumlarla karşı karşıya kalacaktık. Bunun bilinmesi ve anlaşılması lazım.” ifadesini kullandı.
Ege ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelere de değinen Akar, “Türkiye olarak tüm komşularımızın sınırlarına, hakkına, hukukuna saygılı olduğumuzu, tüm ilişkilerimizde barış, dostluk, diyalog, iyi komşuluk ve iş birliği beklediğimizi her zaman ifade ediyoruz. Yunanistan ise dünyada örneği olmayan akıl, mantık ve hukuk dışı talep ve iddialarla sürekli provokatif eylem ve saldırgan söylemlerle gerginliği artırmak için her türlü girişimde bulunmaktadır.” dedi.
Yunanistan’ın kurulduğu günden itibaren “Megali İdea” peşinde 7 aşamada 3 kat genişlemesine, Türkiye’nin burnunun dibine kadar gelmesine rağmen “Yeni Osmanlıcı” diye bir kavram uydurarak Türkiye’yi yayılmacılıkla suçladığına dikkati çeken Akar, şunları kaydetti:
“Türk varlığını yok sayarak asimilasyon politikalarıyla, baskıyla Türkleri sindirmeye, adeta bilinçli kimlik soykırımı yapmaya çalışmakta, terör örgütleriyle iş birliği yaparak teröristlere özellikle Lavrion kampında her türlü yardım ve yataklığı yapmakta, ancak tüm dünyanın bildiği bu gerçekleri de utanmadan inkar etmekte, göçmenlere karşı son derece acımasız, insanlık dışı uygulamalarla onları Türkiye sınırlarına doğru itmektedir. Yunanistan’ın bu zulmü karşısında bugüne kadar her türlü toleransı göstermiş olan AİHM dahi yapılan barbarlıklara artık dayanamaz hale gelmiş ve sonunda Yunanistan’ı suçlu bulmuştur.”
Hulusi Akar, Yunanistan’ın son zamanlarda soykırım yalanına ve kara propagandaya da sarıldığını belirterek, şöyle konuştu:
“100 yıl önce birilerinin maşası olarak Anadolu’yu işgale kalkışan Yunanistan, Türk ordusu karşısında uğradığı hezimetten dahi utanmadan mağduriyet çıkarma peşine düşmüş; yaşadığı bozgunu soykırım diye yutturmak için ne yapacağını şaşırmıştır. Bu kapsamda filmler çekerek, sözde soykırım anıtları dikerek tarihi gerçekleri çarpıtmak için yoğun çaba sarf etmektedir. Ancak asıl mezalim ve soykırım, tebaası olduğu Osmanlı Devleti’ne isyan ettiği süreçte Tripoliçe’de ve 1919-1922 yılları arasında Anadolu’yu işgal girişiminde Yunanistan tarafından yapılmıştır. Bu açıdan Yunanistan, soykırım arıyorsa aynaya bakmalıdır. Yunanistan’ın yaptığı her türlü haksız, hukuksuz eyleme, mütekabiliyet kapsamında diplomatik alanda ve sahada gerekli karşılık verilmektedir. Beklentimiz, kendi halkının da zaten var olan ekonomik sıkıntılarını artıran, refahına ve güvenliğine zarar veren, özellikle bazı belirli Yunan siyasilerin iç politik amaçlarla uzlaşmaz provokatif tavırlarından bir an önce vazgeçmeleri, problemlerin barışçıl yol ve yöntemlerle, diyalogla çözümüne yoğunlaşmalarıdır.”
Türkiye’nin her zaman problemleri diyalog yoluyla çözmeye hazır olduğunu dile getiren Akar, “Yunanistan’ın da müttefiklik ruhuna uygun bir şekilde Türkiye’yi bir tehdit değil, güçlü, güvenilir ve etkin bir müttefik olarak görmesi hem kendisinin hem de bölge ve NATO’nun menfaatine uygun olacaktır. Sorunların çözülmesinde üçüncü taraflardan beklentimiz ise tarafsız, objektif, makul, mantıklı ve uluslararası hukuka uygun davranmalarıdır. Samimi temennimiz Ege ve Akdeniz’in dostluk denizi olması, tüm zenginliklerin adil bir şekilde paylaşılmasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs’ta Rum tarafının uzlaşmaz tutum ve statükocu tavrı nedeniyle bugüne kadar ortaya konulan çözüm arayışlarının sonuçsuz kaldığını belirten Akar, “Kıbrıs’ta tek çözüm, egemen ve eşit bağımsız iki devletin varlığının kabul edilmesidir. Artık, KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için gerekli adımlar atılmaya başlanmış, bu kapsamda geçtiğimiz günlerde KKTC’ye, Türk Devletleri Teşkilatında gözlemci üye statüsü verilmiştir.” diye konuştu.
Akar, Kıbrıs’ı milli mesele olarak nitelendirerek, “Sonuç olarak diyaloğa açık olmakla beraber, Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’de hiçbir oldubittiye müsaade etmedik, etmeyeceğiz. Kendimizin ve Kıbrıslı kardeşlerimizin hak ve menfaatlerini korumakta azimliyiz, kararlıyız ve buna da muktediriz.” dedi.
Bakan Akar, bakanlığının 2023 yılı bütçesinin sunumunda, bölgesinde ve dünyada her zaman barış, huzur ve istikrardan yana olan Türkiye’nin, Ukrayna krizinde de ilk günden itibaren etkin, dengeli ve yapıcı bir politika izlediğini söyledi.
Türkiye’nin bölgede ateşkesin ve barışın sağlanması ile diplomatik çözüm için büyük bir çaba gösterdiğini vurgulayan Akar, Karadeniz’deki dengeyi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin dikkatli, sorumlu ve tarafsız bir biçimde uygulandığını belirtti.
Türkiye’nin bu süreçteki en önemli katkılarından birinin de tüm dünyayı tehdit eden gıda krizinin aşılmasında olduğunu aktaran Akar, bu kriz karşısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü aktif diplomasiyle sağlanan zeminde Bakanlıklarının, Rusya ve Ukrayna Savunma Bakanlıkları ve BM temsilcileri ile birçok görüşme gerçekleştirdiğini hatırlattı.
Sağlanan mutabakat sonucunda 22 Temmuz 2022’de İstanbul’da, Türk, Rus ve Ukrayna Savunma Bakanları arasında ayrı ayrı “Karadeniz Tahıl Sevkiyatı Anlaşması” adıyla anlaşmanın imzalandığını anımsatan Akar, “Anlaşma kapsamında İstanbul’da kurulan Türkiye, Rusya, Ukrayna ve BM temsilcilerinden oluşan Müşterek Koordinasyon Merkezinin çalışmaları ile bugüne kadar Ukrayna limanlarından toplam 12 milyon tona yakın tahılın ihtiyaç sahibi ülkelere emniyetle sevki sağlanmıştır.” diye konuştu.
Hulusi Akar, 29 Ekim’de Sivastopol’daki patlamalar nedeniyle Rusya Federasyonu’nun, sevkiyatı askıya aldığını ve bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ve Ukrayna liderleriyle gerçekleştirdiği yoğun görüşmeler sonucunda 2 Kasım itibarıyla tahıl sevkiyatının yeniden başladığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Müteakiben Bakanlığımız koordinatörlüğünde 16 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirilen dörtlü görüşmeler olumlu ve yapıcı bir havada geçmiş, 19 Kasım’dan itibaren de anlaşmanın 120 gün uzatılması sağlanmıştır. Sonuç olarak Kırım’ın ve geçtiğimiz haftalarda dört ayrı bölgenin Rusya tarafından ilhak edilmesini tanımıyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına ve egemenliğine saygılıyız.
Türkiye, Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasındaki sorunların çözümü için diplomasiye daha fazla şans verilmesi gerektiği inancıyla insani yardım başta olmak üzere, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üzerine düşeni yapmaya devam edecektir.”
NATO ile ilişkilere de değinen Milli Savunma Bakanı Akar, Türkiye’nin 70 yıldır etkin ve saygın bir üyesi olduğu ittifak ile uyumlu bir şekilde çalışmaya devam ettiğini bildirdi.
Bakan Akar, “NATO’nun açık kapı politikasını destekliyoruz. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı değiliz. Ancak Madrid’de 28 Haziran’da imzaladıkları taahhütlerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Yani teröristlerle ilişkilerini kesmelerini, desteklerini sonlandırmalarını ve ihraç listelerinde Türkiye’ye karşı uyguladıkları tehditleri kaldırmalarını bekliyoruz. Diğer taraftan 2021 yılı kesinleşen savunma harcamalarımızın gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 1,6’dir. Bu oranı, 2024’e kadar, NATO’nun üzerinde önemle durduğu yüzde 2 hedefine yükseltmek için gayret göstermekteyiz.” açıklamasında bulundu.
Eğitim faaliyetlerinin en önemlilerinden olan tatbikatlara simetrik, asimetrik ve hibrit tehditlerin yer aldığı senaryolar dahilinde aralıksız devam ettiklerini belirten Akar, bu bağlamda orduyu her türlü tehdit ve tehlikeye karşı hazır bulundurmak için yoğun gayret gösterdiklerini, Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en kapsamlı tatbikatlarını yaptıklarını aktardı.
Her alanda olduğu gibi savunma ve güvenlik alanında da nitelikli insan gücünün hayati önem taşıdığını vurgulayan Akar, bu bilinçle öğrenci dahil, personel teminine, eğitimine, özlük hakları ile moral ve motivasyonuna yönelik çalışmalara büyük önem verdiklerini dile getirdi.
Bütün bu çalışmaların ilgili mevzuata uygun olarak, yargı denetimine açık, şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde gerçekleştirildiğini kaydeden Akar, “Bu kapsamda teşkilat yapımızdan, özellikle personelimizin özlük haklarının iyileştirilmesine kadar reform niteliğindeki birçok yasal düzenleme sizlerin de desteğiyle hayata geçirilmiş; böylece sürekli bir gelişim kaydeden TSK’nin etkin, caydırıcı ve saygın nitelikleri arttırılmıştır.” ifadesini kullandı.
2018’den günümüze kadar personele ilişkin birçok düzenlemenin hayata geçirildiğini bildiren Milli Savunma Bakanı Akar, şöyle devam etti:
“Bu süreçteki mevzuat düzenlemelerini ifade etmek gerekirse, astsubayların yaş hadleri 55’ten 60’a çıkarılmıştır. Tabip ve diş tabiplerinin sağlık hizmet tazminatları artırılmıştır. Birinci derece kritik illerde ve yüzer birliklerde görevli tabip ve diş tabiplerine ayrıca artırımlı tazminat ödenmesi sağlanmıştır. Vazife malulü astsubayların ilave bir kez subaylığa geçiş sınavına girmeleri sağlanmış. Astsubayların subaylığa, uzman erbaşların astsubaylığa geçiş yapabilmesi için ilave 2 sınav hakkı tanınmıştır. Sözleşmeli subay ve astsubaylara, muvazzaf subay ve astsubaylığa geçiş için ilave 2 sınav hakkı tanınmıştır. Askeri öğrenci harçlıkları artırılmıştır. Sözleşmeli erbaş ve erlere belirli şartlar dahilinde hafta içi mesai sonrası ve hafta sonu görev yerlerinden ayrılabilmelerine imkan tanınmıştır. Sözleşmeli erbaş ve erlerin, aile yardımı ödeneğinden faydalanabilmesine imkan sağlanmıştır. Uzman erbaşların yaş haddi 55 yaş olacak şekilde düzenlenmiş ve yaş haddinden emekli olabilmeleri sağlanmıştır. Devlet memuru olarak istihdam edildikten sonra emekli olan uzman erbaşların emekli aylıklarının uzman erbaşlara doğrudan emekli olanlara eşitlenmesi sağlanmıştır. Komando uzman erbaşların 40 yaşından sonra branş değiştirebilmelerine imkan getirilmiştir. Uzman erbaşlara ilk nasıp istihkakı olarak ordu tipi tabanca ve mermi verilmesi sağlanmıştır. 2 yıllık yüksekokul mezunu astsubayların göreve 9’uncu derecenin 2’nci kademesinden başlatılması sağlanmıştır. Terörle Mücadele Harekatları nedeniyle uzman erbaşlıktan astsubaylığa geçiş sınavlarına katılamayan personele ilave sınav hakkı sağlanmıştır. Birinci derecedeki Uzman Erbaşların 3000 olan ek gösterge rakamının 15 Ocak 2023 tarihinden itibaren 3600 olması sağlanmıştır. Subay, astsubay ve uzman erbaşlardan 3600 ek göstergeye hak kazanamamış olanların emeklilerine her ay, emekli aylıklarıyla birlikte 1200 lira tutarında ilave ödeme yapılması gerçekleştirilmiştir.”
FETÖ ile mücadeleye de değinen Akar, “15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren FETÖ/Paralel Devlet Yapılanması iltisakı nedeniyle TSK’den bugüne kadar 10 bin 22’si Bakan onayı ile olmak üzere toplam 24 bin 706 kişi ihraç edilmiştir. FETÖ ile mücadelemize, elde edilen yeni bilgi, belge ve verilerle bir bütün halinde kararlılıkla devam edilmektedir.” bilgisini paylaştı.
Askeri öğrenci alım faaliyetlerini de titizlikle sürdürdüklerini belirten Akar, Milli Savunma Üniversitesinin, TSK’de görev alacak personeli en modern tesislerde ve en iyi imkanlarla yetiştirmek için çalışmalarına başarıyla devam ettiğini vurguladı.
Savunma sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirildiğini, bu alanda yerlilik ve millilik oranını yüzde 80’ler seviyesine yaklaştırdıklarını dile getiren Akar, “Geçmişte piyade tüfeğimizi dahi yurt dışından tedarik ederken, artık milli piyade tüfeklerimizi, ÇNRA’larımızı, Fırtına obüslerimizi, İHA/SİHA/TİHA’larımızı, ATAK helikopterlerimizi, fırkateynlerimizi ve savaş gemilerimiz ile akıllı hassas mühimmatımızı tasarlayıp inşa, imal ve ihraç seviyesine gelmiş bulunuyoruz. Cin şişeden çıktı. En kısa zamanda kendi uçağımızı da tankımızı da yapacağız.” sözlerini sarf etti.
Bakan Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu arada fikri ve sınai tüm mülkiyet hakları Bakanlığımızda olan ve yalnızca işletme hakkı 25 yıllığına devredilen 1’inci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğünde de imalat, bakım, onarım ve yenileştirme işlemlerine devam edilmektedir. Fırtına Obüsü ve Altay Tankının seri üretimi için de yurt dışından motor ve transmisyon tedarikine yönelik siyasi, askeri ve ticari her türlü girişimde bulunulmaktadır. Ancak bazı ülkelerin engelleyici tavırları nedeniyle bu süreç maalesef olumsuz etkilenmekte ve gecikmeler meydana gelmektedir. Bu nedenle bir taraftan yurt dışından tedarik faaliyetlerine yönelik çalışmalarımız devam ederken diğer taraftan da motor ve transmisyonun yerli üretimi için sürdürülen çalışmalar yakından takip edilmektedir.
Türk savunma sanayimizin öncü kuruluşlarından biri olan Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz (MKE A.Ş.) ise tarihi tecrübesi, yeni yapısı ve Ar-Ge odaklı çalışmalarıyla Türk savunma sanayisine önemli hizmetlerde bulunmaya devam etmektedir. ASFAT A.Ş. de yetkin personel yapısı ve kamu-özel sektör işbirliğinin sağladığı dinamizm ile Türk savunma sanayisinin gelişimine ve ihracatına önemli katkılar sağlamaktadır. Nitekim ASFAT, Pakistanlı kardeşlerimize 4 MİLGEM gemisi ihraç ederek savunma sanayimizin tek kalemde en büyük ihracatını gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan tersanelerimizde kritik deniz sistemleri projeleri başarıyla yürütülmekte, Deniz Kuvvetlerimizin ve kardeş ülkelerin ihtiyacı olan savaş gemilerinin inşası ile bakım, onarım ve modernizasyon çalışmaları yapılmaktadır. Askeri fabrikalarımızda ise TSK’nin harekata hazırlık seviyesinin sürdürülmesi ve geliştirilmesi için Airbus ile yürütülen A400M retrofit projesi dahil, birçok kritik proje başarıyla yürütülmektedir. Sonuç olarak ülkemizi, savunma sanayisi alanında en üst seviyeye çıkarma hedefimiz doğrultusunda hemen hemen her alanda yatırım yapmaya devam ediyoruz, kamu, vakıf, özel sektör kuruluşlarımız ve üniversitelerimiz ile tam bir uyum ve sinerji içerisinde azim ve kararlılıkla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
Yerli ve milli savunma sanayisini geliştirmek için çalışırken kısa ve orta vadeli acil ihtiyaçları karşılamak için de tedarik ve modernizasyon projeleri yürüttüklerini bildiren Akar, “Bu kapsamda 40 F-16 Viper uçağının tedarikine ve 79 uçağın da modernizasyonuna çalışılmaktadır. Talebimiz Eylül 2021’de ABD’ye ulaştırılmış, bu konuda Türkiye’de 3, ABD’de 1 olmak üzere askeri heyetler arası 4 toplantı yapılmış bu toplantılarda projenin önemi, Kongre sürecinin hızlandırılması ve diğer taleplerimiz ABD yetkililerine iletilmiştir. Bu çalışmalarımız, milletvekillerimizden oluşan heyetlerin ABD’de Temsilciler Meclisi ve Senato’da yaptıkları temaslarla desteklenmektedir. F-35 konusunda ise ABD ile program ortaklığımızın sonlandırılmasına ilişkin idari, mali ve hukuki boyutlardaki hazırlıklar tamamlanmış olup önümüzdeki aylarda ABD tarafının daveti ile ayrıntılı müzakerelere geçilmesi beklenmektedir.” diye konuştu.
“Muhaberesiz muharebe olmaz” bilinciyle elektronik harp ve iletişim teknolojilerini her geçen gün daha da geliştirdiklerini vurgulayan Akar, siber güvenliği sağlamak için her türlü tedbiri aldıklarını söyledi.
Yeni Askeralma Kanunu ile beklentilerini karşılayan, modern, esnek, öngörülebilir, sürdürülebilir ve e-devlet üzerinden erişilebilir bir sistem tesis edildiğini aktaran Akar, “Böylece ordumuzun ihtiyaçları karşılanırken gençlerimizin eğitimlerine ve mesleklerine devam etme imkanı sağlanmıştır. Bu kanunda yapılan bir düzenleme ile aynı zamanda yoklama kaçağı ve bakayaların mevcut bedele ilave olarak ek bedel ödemeleri şartıyla bedelli askerlikten yararlanmaları sürekli hale getirilmiştir. Dövizle askerlik kapsamında ise daha önceden bu imkandan yararlananlar arasında varsa eksik ödemeleri bulunanlara, söz konusu ödemeleri tamamlamaları ve ek bedel ödemeleri şartıyla, askerlik hizmetlerini yapmış sayılma imkanı sağlanmıştır. Haziran 2019’da çıkartılan 7179 Sayılı yeni Askeralma Kanunu’ndan bugüne kadar yaklaşık 2 milyon kişi istifade etmiştir.” bilgisini verdi.
Bakan Akar, operasyon alanlarında ve yurt içinde askeri sağlık hizmeti desteğinin geliştirilmesi ve TSK’nin sağlık ihtiyaçlarının en etkin şekilde karşılanması için yeni düzenlemeler konusunda Sağlık Bakanlığı ile çalışmalarının devam ettiğini belirtti.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, şunları dile getirdi:
“Yüksek malumları olduğu üzere bu coğrafyada var olabilmek ve 85 milyon vatandaşımızın güvenliğini sağlayabilmek için TSK’nin üstün niteliklerinin korunması ve geliştirilmesi hayati önemi haizdir. Etkin, caydırıcı ve saygın bir orduya sahip olmamız bir tercih değil bir mecburiyettir. 2023 yılı Bütçe teklifimiz ile Bakanlığımıza tahsis edilecek kaynakların bu doğrultuda en etkin ve en yüksek faydayı sağlayacak şekilde kullanılması hedeflenmiştir. Bütçe uygulamalarında tasarruf tedbirlerine de azami önem verilmiş, bu kapsamda Bakanlığımızın 2022 faaliyetleri sonucunda, toplamda 2 milyar 200 milyon lira tutarında tasarruf sağlanmıştır. Bu bilinçle hazırlanan Bakanlığımızın 182 milyar 770 milyon 968 bin lira tutarındaki 2023 Yılı Bütçe Teklifi ve 2021 Yılı Kesin Hesabı, olumlu karşılanacağı inancıyla takdirlerinize sunulmuştur.
Bakanlığımızda icra edilen Sayıştay denetimleri sonucunda Sayıştay Başkanlığınca TBMM’ye sunulan ‘Milli Savunma Bakanlığı 2021 Yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda 9 bulguya yer verilmiştir. Bu bulgulara yönelik gerekli tedbirler alınmakta ve Sayıştay ile koordineli olarak gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Sonuç olarak tarih boyunca her türlü zorluğu, kederde ve kıvançta bir ve beraber olarak aşmayı başarmış asil milletimizin jeopolitik risk ve tehditlerin arttığı, etrafımızın adeta ateşten bir çember haline geldiği bu kritik süreçte de yine aynı ruhla her türlü zorluğu aşarak ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonuyla geleceğe emin adımlarla yürüyeceğine inancımız tamdır. Birlik ve beraberliğin, milletçe bizim en büyük dayanağımız ve gücümüz olduğu bilinmelidir. Bu çerçevede Peygamber ocağı olarak da bilinen kahraman ordumuz binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerleriyle, asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasından aldığı ilhamla, aklın ve bilimin ışığında, anayasa çerçevesinde ve yasalar doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri ile sıralı amir ve komutanların emir ve komutasında, milletinin emrinde, görevinin başındadır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bu vesileyle Sultan Alparslan’dan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve bugüne kadar bin yıldır bize vatan olan bu topraklarda bugünlere, bu seviyelere gelmemizde emeği geçen, katkı sağlayan bütün devlet büyüklerimizi, komutanlarımızı ve asil milletimizi saygı ve şükranla anıyor, gözlerini kırpmadan hayatlarını feda eden şehitlerimize, ebediyete intikal eden kahraman gazilerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, hayatta olan gazilerimize sağlık ve esenlikler diliyor, değerli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Şu anda dahi karada, denizde ve havada, zorlu iklim ve arazi şartlarında kahramanlık ve fedakarlıkla görev yapan değerli silah ve mesai arkadaşlarıma da bu vesileyle kazasız, belasız, hayırlı, başarılı görevler diliyor; alınlarından öpüyorum.”