Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, İzmir depremi sonrası Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile yaptığı görüşmeyi Yeni Şafak Gazetesindeki köşesinde taşıdı. İzmir’de yıkılan binalar ve hasar tespit çalışmaları ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Bakan Kurum, “Yıkılan ve hasarlı binaların çoğu eski yapılar” dedi.
İşte Mehmet Acet’in o yazısı;
Dün öğle saatlerinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la İzmir depremini konuştuk.
Kendisine, deprem sonrası yürütülmekte olan çalışmalar, hasar tespit çalışmaları, yıkılan ve hasar gören binaların durumlarıyla ilgili sorular yönelttim.
Hatırlayalım, Bakan Kurum Ocak ayındaki Elazığ depreminden sonra haftalarca deprem bölgesinden ayrılmamış, depremin yol açtığı yaraların sarılması için ciddi emekler harcamıştı.
O depremde yıkılan, hasar gören binaların yerine hızlı bir şekilde yenileri yapıldı ve kısa bir süre içinde hak sahiplerine teslim edileceğini biliyoruz.
Şimdi aynı model İzmir için hayata geçirilecek.
Önce hızlı bir hasar tespit çalışmasının yapılması gerekiyor.
Bakan Kurum’un dünkü konuşmamız sırasında verdiği rakamlar, bu çalışmaların gerçekten hızlı bir şekilde yürütüldüğünü gösteriyor.
İki gün içinde toplam 11 bin 097 binanın incelemesi yapılmış. Bu binalardan 127’sinin yıkık ya da ağır hasarlı olduğu tespit edilip acil şekilde yıkılmasına karar verilmiş.
Bakan Kurum, bu çalışmaların tamamlanması için 10 günlük bir süreden söz ediyor:
“Hasar tespitlerini on gün içinde toparlamayı düşünüyoruz. Bir ay içerisinde projeleri, 1 yıl içinde inşaatları bitireceğiz. Elazığ/Malatya’da yaptığımızın aynısını burada yapacağız. Sonuçta nerede hasar olduysa yapabildiğimizi yerinde yapacağız. Rezerv alanlar belirledik. Şehir Hastanesinin yanında 1,5 milyon metrekarelik 3 bin konutluk bir yer belirledik. Proje çalışmalarını başlattık. Orada da rezerv konutları yaparak kimseyi açta açıkta bırakmadan, hızlı bir şekilde aksiyon alarak İzmir’in yarasını saracağız.”
“YIKILANLARIN ÇOĞU ESKİ YAPILAR. YENİ BİNALAR DEPREME KARŞI DAHA GÜVENLİ”
Deprem zamanlarında hatırladığımız, ama aslında hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken bir soru var:
Bu binalar neden yıkılıyor?
Deprem değil, çürük, dayanıksız binalar insanları öldürüyor, bunu biliyoruz.
Şöyle bir bilgi daha var elimizde:
1999 büyük Marmara depreminden sonra yapıların güvenliğini ilgilendiren yönetmeliklerde değişiklikler yapılmıştı.
2007’de, en son geçen sene bu yönetmeliklerde güncellemelere gidildi.
2011 Van depreminde 2 binli yıllardan sonra yapılan binaların iyi bir sınav verdiği söylenmişti.
Peki, İzmir depreminde yıkılan, ağır hasar gören binaların durumu?
Bakan Kurum işin bu kısmıyla ilgili sorumuza önemli bir cevap verdi.
Yıkılan ve ağır hasarlı olduğu belirlenen binaların ‘çoğu’ eski yapılardan oluşuyor dedi:
“Genelde eski binalar. Zeminle ilgili problemi olan yerler. 99 yönetmeliğinden önce yapılan yapılar. Çoğu öyle. Yapı denetim hizmeti almamış. Artık bütün binalarda imalatı da kontrol etmek lazım. Bir proje yapabilirsiniz ama Geneli öyle. Zeminde gerekli iyileştirmelerin yapılmadığını görüyoruz.”
Bu sözlerinin arkasından Bakan Kurum’la aramızda şöyle bir diyalog geçti:
-Yeni yapılan binalar artık depreme daha güvenli diyebilir miyiz?
-Tabi, tabi. Kesinlikle öyle.
Bu iyi bir haber.
Demek ki son 20 yıl içinde yapılan binaların daha güvenli yapılar olduğunu düşünebiliriz.
Diğer yandan, “Hiç ders çıkarmadık”, “Hiç aklımız başımıza gelmiyor”, “Bizden adam olmaz zaten” gibi zaman zaman deprem uzmanı olarak televizyonlara çıkarılan isimlerden de duyduğumuz ‘köşeli lafların’ hakkaniyetle örtüşmediği anlamına da gelir bu.
Ama bir yandan da şehirlerimizin depreme karşı güvenliğinin sağlam zeminlere oturması için kat edilmesi gereken epeyce bir mesafenin olduğu gerçeği de karşımızda duruyor.
Bir de şu var tabii:
İzmir depreminin ardından işi ‘politize etmeye’ çalışanların hızı yine şaşırtmadı. CHP’li Selin Sayek Böke’nin, enkaz başında 24 saat arama kurtarma çalışması yürüten, 100’den fazla insanı sağ salim yıkıntıların içinden çıkaran AFAD’a yönelik iftira ve yalanlardan oluştuğu hemen ortaya çıkan sözleri bunlardan sadece biriydi.
Oysa İzmir’i on yıllardır CHP’li belediyeler yönetiyor.
Yıkılan binaların bu belediyeler tarafından oturulamaz olduğunun tespit edildiğinin ortaya çıkması, CHP’li belediye açısından durumun ‘özrü kabahatinden büyük’ olduğu dışında başka bir anlam taşımaz.