Kalp damarları ters olarak dünyaya gelen 3 aylık Hamza Arslan, kalbinin 120 dakika durdurulduğu başarılı operasyonla yaşama ikinci kez “merhaba” dedi.
Günümüz teknolojileri sayesinde çoğu doğumsal anomali çok erken dönemde, hatta anne karnında tespit edilebiliyor. Ancak her bebek aynı şansa sahip olamayabiliyor.
Onlardan biri olan 3 aylık Hamza Arslan da dünyaya zamanında müdahale edilmezse ölümcül sonuçlara neden olabilen bir kalp anomalisiyle geldi.
Hamza bebeğin yaklaşık 45 günlük olduğunda morarma şikayetiyle başvurulan hastanede yapılan tetkiklerinde kalp damarlarının ters olduğu anlaşıldı.
Bunun üzerine yaşadığı Sakarya’dan Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilen bebek için zamanla yarış da başlamış oldu.
Hastanede Çocuk Kalp Damar Cerrahisi Kliniği İdari Sorumlusu Prof. Dr. Can Vuran ve ekibi tarafından ameliyat edilen bebek, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Taliha Öner’in yürüttüğü uzun tedavi sürecinin sonunda yaşama tutundu.
Ameliyatın ardından yaklaşık 50 gün boyunca yoğun bakımda tedavi edilen Hamza bebek, bu sürede kalp ve akciğerlerin görevini üstlenen ECMO makinesine bağlandı.
Yoğun gayretlerle sürdürülen tedavinin sonunda sağlığına kavuşturulan Hamza bebeğin ailesi, artık evlatlarının yaşıtları gibi koşup, oynayacağı güzel günlerin hayalini kuruyor.
Hamza bebeğin sağlık durumuna ilişkin, AA muhabirine bilgi veren Prof. Dr. Can Vuran, sözlerine “Her bebek gibi Hamza da bizim için değerli bir bebek ama Aslan soyadı, aslan gibi de bir kalbi çıktı. Birçok problemle doğmuş olsa dahi bunun yanında ameliyat şansını iyice riske sokmuş bu dönemde bize başvurmuş olmasına rağmen riskli bir tedavi sürecinden hem kalbi hem bünyesi aslan gibi ayakta kalarak çıktı. Taburcu aşamasındayız şu anda ve onu sıhhatine kavuşturarak ailesine verdiğimiz için de çok mutluyuz.” ifadeleriyle başladı.
Vuran, ters damar doğumlarının literatürde kalp damar hastalıkları içerisinde yüzde 1 ila 3 civarında görülen bir durum olduğunu ancak Hamza’nın ilaveten koroner damarlarında da bir tünel yapmayı gerektirecek anormallikler bulunduğunu söyledi.
Prof. Dr. Vuran, bunun da oldukça nadir olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
“Özellikle bu ameliyatın doğumdan sonraki ilk 2-3 haftada yapılmış olması güvenlidir. Biz Hamza’yı hastaneye aldığımızda işte 42-43 günlük civarındaydı ve ancak 45. gününde ameliyat ettik. Bu kalple alakalı bir güç kaybı getiren bir durumdur ve ameliyat sonrası ne kadar başarılı bir işlem yaparsanız yapın bazen kalp bu ameliyattaki durumu yeterince tolare edemez ve güç kaybından dolayı da vücuda gerekli desteği veremez. Burada da teknoloji sağ olsun. Teknoloji günden güne gelişiyor ve hastane imkanları da gelişiyor. Kalp ve akciğeri için bir destek makineyle bir geçiş sağladık. Genelde bu çocuklarda bu destek makine 2-3 günlük bir süreç içerisinde sonuç verir. Hamza’da yaklaşık işte 10 gün civarında devam etmiş olmasına rağmen vücudunda herhangi başka bir soruna yol açmaksızın başarılı bir tedavi imkanı bize verdi. Makineden ayırdıktan sonraki süreçte de adım adım taburcu edecek imkana geldik.”
Prof. Dr. Can Vuran, erken tanı ve tedavinin önemine değinerek, artık günümüzde buna ulaşabilecek imkanların oldukça arttığını söyledi.
Ancak hastaların Kovid-19 korkusu nedeniyle hastanelere başvurmaktan çekinebildiğini, bu nedenle tanı ve tedavide gecikmelerin yaşandığını dile getiren Vuran, “Hamza’da da bir gecikme yaşandı. Çok şükür ki çok ciddi bir neticesi olmadan hallolmuş oldu.” dedi.
Vuran, Hamza bebeğin yaşamına sağlık bir birey olarak devam edebileceğini sözlerine ekledi.
Hamza bebeğin annesi Rabia Arslan da zor bir doğum yaşadığını ve yaşanan bazı sorunların bununla ilgili olduğunun söylendiğini ancak şikayetlerin geçmemesi üzerine bazı tetkikler yapıldığını anlattı.
Arslan, daha sonra bebeğinin kalp hastalığı olduğunun anlaşıldığını ve tedavi edilmek üzere Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiğini belirterek, “Bu süreç bizim için çok kötüydü. Yani bir de şu virüs nedeniyle 2 aya yakın hiç görmedik. Psikolojik olarak çok yıprandık. Sadece ben değil bütün aile çok yıprandık. Allah razı olsun hocalarımızdan. Benim için ilk yoğun bakıma verdiğim zamanlar çok zor oldu ama Allah’a şükür iyiyiz.” diye konuştu.
Bebeğinin sağlığına kavuşması dolayısıyla çok mutlu olduğunu ifade eden Arslan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Zaten çok ümitliydim. Sonra ECMO cihazına bağlandığında kendimi çok kötü hissettim. Sonra dedim ki ‘İyileşecek.’ Allah’a inandım ,güvendim. ‘Çok güzel şeyler olacak.’ dedim oldu. Ondan sonra solunum sıkıntısı vardı birazcık, onu da atlattık. Sonra başka bir makineye bağlıydı burnundan onu da atlattık Allah’ın izniyle. Şimdi de iyiyiz. Yani tabii ki kontrol edilecek. Böyle devam edecek ama ileride çok iyi, sağlıklı bir çocuk olacak inşallah.”