Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin siyaset müessesesinin, milletimizi ve yargımızı darbe anayasası kamburundan muhakkak kurtaracağına inanıyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü’nde düzenlenen iftar programında, yüksek yargı temsilcileriyle bir araya geldi.
Burada yaptığı konuşmaya tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 60’ıncı yılını kutladıklarını anımsatarak, Anayasa Mahkemesinin gerek hukuk sisteminin gerek cumhuriyetin en temel ve en köklü kurumları arasında ilk sıralarda yer aldığını ifade etti.
Yüksek Mahkemenin, ifa ettiği görevleri ve sorumlulukları itibarıyla özellikle devlet ve toplum hayatında müstesna bir konumu olduğunu söyleyen Erdoğan, “Sayın Başkan ve üyelerin şahsında Anayasa Mahkememizin 60’ıncı yaşını canıgönülden tebrik ediyorum. Kuruluşundan bugüne kadar Anayasa Mahkemesi çatısı altında adaletin tecellisi uğrunda samimiyetle çalışan herkese şükranlarımı sunuyorum. Yüksek Mahkeme mensuplarından ebediyete irtihal edenleri saygıyla anıyor, Mevla’dan kendilerine rahmet ve mağfiret diliyorum.” diye konuştu.
Tüm katılımcıların ramazan-ı şeriflerini tebrik eden Erdoğan, “Kardeşliğin, dostluğun, muhabbetin gönülleri doldurduğu bu kutlu ayın ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini, barışa, huzura, istikrara kapı aralamasını Rabbimden niyaz ediyorum.” dedi.
Adaleti mülkün temeli gören, devletin dininin adalet olduğunu telkin eden bir geleneğe mensup olduklarına işaret eden Erdoğan, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” prensibinin, Şeyh Edebali’den beri yönetim anlayışlarının köşe taşlarından biri olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece devleti değil, bireyden başlayarak tüm toplumu ayakta tutan temel direğin adalet olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Adalet hangi ırktan, hangi inançtan, hangi renkten, hangi coğrafyadan olursa olsun tüm insanlığın ortak arayışı, ortak talebi, ortak değeridir. İnsanın şahsi hayatında her şeyin başı nasıl sağlıksa devlet işleyişinde ve toplum hayatında da her işin başı adalettir. Ecdadımız, ilk insanla birlikte var olan bu hakikati ‘daire-i adliye’ yani adalet dairesi tabiriyle tekemmül ettirmiş, kurumsallaştırmıştır. Buna göre devlet, hukuk, siyaset, ordu, iktisat ve toplum arasındaki zincirleme ilişkinin ilk ve son halkası adalettir. Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, dirlik olmaz, güvenlik olmaz, kalkınma, ilerleme, refah olmaz. Hukukun işlemediği, adalet duygusunun zedelendiği bir yerde sosyal barış ve istikrardan söz edilemez. Gerek tarihteki önemli dönüm noktalarına gerekse etrafımızda yaşanan huzursuzluklara baktığımızda hepsinin de gerisinde muhakkak adaletin tesisiyle ilgili sıkıntıları görüyoruz.”
Adaletle ilgili temel sorunlarını çözme kabiliyetini yitiren toplumların iç çatışmalardan işgallere kadar birçok can yakıcı krizle boğuşmak zorunda kaldıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye özellikle son 20 yılda gerçekleştirdiği demokrasi ve kalkınma atılımları sayesinde hamdolsun kendini bu ateş çemberinin dışında tutmayı başarmıştır. Milletimize verdiğimiz, ülkeyi eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik üzerinde yükseltme sözümüze daima sadık kaldık. Asırlar boyunca atalarımıza rehberlik eden adalet dairesi 2002’den beri bizim de devlet ve siyaset tasavvurumuza istikamet çizdi, hukuki düzenlemelerde pusulamız, referans kaynağımız oldu.” dedi.
Erdoğan, bu anlayışla altyapıdan mevzuata, eğitimden vatandaşa bakış açısına uzanan geniş bir yelpazede köklü değişikliklere imza attıklarına işaret ederek, şöyle devam etti:
“Yargıda da temel kanunların yenilenmesinden geleneksel mimariye sahip yeni adliye saraylarının inşasına, ulusal yargı ağı UYAP’ın kuruluşuna kadar cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını bu vesileyle gerçekleştirdik. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı, lekelenmeme hakkı, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, Kamu Denetçiliği Kurumu ve İstinaf Mahkemeleri ile iki dereceli yargılama sistemine geçilmesi de hukuk sistemimize kazandırdığımız önemli yeniliklerdir. Hakimlerimizin, savcılarımızın ve yardımcı personelin eğitimi, özlük ve sosyal hakları, bu konuda da tarihi nitelikte düzenlemeler yaptık. Ayrıca yüksek mahkemelerimizi modern, ferah ve her türlü teknolojik imkana sahip hizmet binalarına kavuşturduk. Böylece ülkemizde adaletin en hızlı, en tarafsız şekilde tecellisinin önünde engel teşkil eden pek çok mazereti ortadan kaldırdık.”
Adalet sisteminin kalitesinde yaşanan iyileşmelerin, milletin yargıya yönelik bakış açısına müspet olarak yansıdığına işaret eden Erdoğan, son yıllarda karşılaşılan badirelere, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz gibi darbe girişimlerine rağmen yargıya güvenin giderek yükseldiğini söyledi.
Adalet teşkilatının FETÖ’cü unsurlardan, hukuk sisteminin de vesayetçi zihniyetten kurtuldukça, yürütmesi, yasaması ve yargısıyla demokrasinin güç kazandığını vurgulayan Erdoğan, hukuk devleti ilkesinde kaydedilen ilerlemelerin, devletle vatandaş arasındaki bağları güçlendirmenin yanında Türkiye’nin ekonomisine, diplomasisine, ticaretine, turizmine, dışarıdaki itibarına da olumlu etki etki ettiğinin altını çizdi.
Türkiye’yi demokrasi ve özgürlüklerle büyütme perspektifi çerçevesinde reform iradelerini diri tuttuklarını, Türk demokrasisini birinci sınıf bir demokrasi haline getirmek için çalışmaları kararlılıkla sürdürdüklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Anayasalar her ne kadar maddelerden oluşsa da her birinin aynı zamanda bir ruhu vardır. Mevcut Anayasamız maalesef ruhunu darbecilerin üflediği bir anayasa metnidir. Süngü tehdidi altında yazılan ve millete dayatılan bu Anayasa son 40 senede birçok kez değiştirilmiş, pek çok defa revizyona uğramıştır. 1982 Anayasası ile ilgili en kapsamlı, en köklü değişiklikleri de biz yaptık. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle milli iradeyi zayıflatan, antidemokratik girişimlere kapı aralayan yönetimde çift başlılık sorununa son verdik ancak tüm bu revizyonlara rağmen Anayasa’mıza sirayet etmiş vesayetçi ruhu tamamen ortadan kaldıramadık. Bugün siyasetten akademiye, yargı mensuplarından sivil topluma kadar hemen herkes mevcut Anayasa’nın lafzıyla, diliyle, ruhuyla bütünlüğünü yitirmiş bir metin olduğunu kabul ediyor.”
Değişikliklerle adeta bir “yamalı bohçaya’ dönüşen 1982 Anayasası’nın çözümsüzlük kaynağı olduğunun karşılaşılan her sınamada daha iyi anlaşıldığını belirten Erdoğan, bu acı gerçeğe, gerek devlet sisteminin işleyişinde gerekse yargı ile ilgili zaman zaman kamuoyunda yaşanan tartışmalarda şahit olunduğunu hatırlattı.
Her tartışma ile Türkiye’nin demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya olan ihtiyacını çok daha iyi kavradıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Ülkemiz, doğrudan millet iradesini yansıtan, milletin kültüründen neşet eden, evrensel değerlerden beslenen, özgürlükleri merkeze alan sivil bir anayasaya sahip olmadıkça, bu tartışmalar bitmeyecektir. Milletimizin iradesine pranga vuran ve demokrasimize gölge düşüren bu meseleyi çözmek siyaset kurumunun öncelikli görevidir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ülkemizin asırlık meselelerini çözme iradesi gösteren siyaset müessesinin, milletimizi ve yargımızı darbe anayasası kamburundan da muhakkak kurtaracağına inanıyorum. Bu anlayışla geçtiğimiz yıl bir çağrı yapmış, kendi hazırlıklarımızı da tamamlamıştık ancak muhalefet partilerinin hiçbiri ortaya somut bir anayasa metni koyamadığı için maalesef bu gayretimiz şimdilik yarım kaldı. İnşallah 2023 seçimleri sonrası Türkiye bu meselesini de çözecek siyasi vasata kavuşmuş olacaktır.”
İftar sofrasına katılanlara şükranlarını sunan Erdoğan, kuruluşunun 60’ıncı yıl dönümünde Anayasa Mahkemesinin tüm mensuplarına başarılar diledi.