BİO Expo Fuarı’nda konuşan Öztürk, Sanofi’nin yaklaşık 65 yıldır Türkiye’de olduğunu söyledi.
Öztürk, “Sanofi dünyadaki ilk 10 şirketten birisi. 44 milyar avroluk ciromuz var. Yaklaşık bu cironun 7 milyar avrosunu her yıl AR-GE’ye ayırıyoruz. Türkiye’de çok ciddi bir operasyonumuz var. 1600 çalışanımız var. Yaklaşık bunların 800’ü Lüleburgaz Üretim Tesisimizde çalışıyor.” dedi.
Türkiye için üretim yaptıklarını hatırlatan Öztürk, “Eczanelerde bulduğunuz her 7 ilaçtan 1 tanesi Sanofi tesislerinde üretiliyor. Türkiye’nin en önemli açıklarından biri ihracat, bu bizim gurur duyduğumuz bir alan. Çünkü dünyadaki 49 ülkeye üretimimizin yüzde 20’sini ihracat ediyoruz ve bunla alakalı çok gururluyuz.” değerlendirmesini yaptı.
Öztürk, şöyle devam etti:
“Bio Expo, Bio alanındaki bilim insanlarını ve endüstriyi oluşturan tüm insanları bir araya getirme açısından çok önemli. Çünkü baktığınız zaman ciddi bir network ağı sağlıyor. PharmUp projemiz tamamıyla Bio Expo’ya katılımımızın başladığı gibi 4 yıl öncesinde başladı. 4 yıldır devam ediyoruz. Biz şuna inandık, Kovid-19 bize şunu gösterdi, tek başına inovasyonu getirmek mümkün değil, genelde bu iş startuplardan çıkıyor. Bu startuplar da esasında gurur duyacağımız şekilde Türklerde var. Biz de dedik ki ‘neden bir Silikon Vadi tarzından bir şey oluşturulmasın, biz de bu işi tek başımıza yapmayalım ama öncü olalım’. Dolayısıyla PharmUp projesini başlattık.”
Teknopark Kuluçka Merkezi Müdürü Ahmet Kerim Nalbant da Teknopark İstanbul ve Cube Kuluçka Merkezi olarak yaklaşık 10 yıldır 660’tan fazla girişim grubuna ciddi bir etkileşim, yatırım ve AR-GE imkanı sunduklarını belirtti.
Geçen yıldan itibaren devreye aldıkları altyapılarla Avrupa’da bioteknoloji alanında sadece bir kuluçka merkezi dışında ciddi bir etkileşim, yatırım ve AR-GE imkanı sunduklarını belirten Nalbant, “Geçtiğimiz yıl devreye aldığımız klinik altyapılarla bioteknoloji alanında bu imkanları sağlayan tek kuluçka merkezi olduk.” diye konuştu.
Nalbant, “Bu kapsamda bünyemizde bulunan temiz oda ve laboratuvar imkanlarını kullanan girişimcilerimiz aynı zamanda çalışma ortamlarından uzaklaşmadan uluslararası akreditasyon kapsamında testlerini gerçekleştirebiliyorlar.” ifedesini kullandı.
Kings College London Sistem Biyolojisi Profesörü Adil Mardinoğlu ise yapay zekayla ilgili sağlık alanında gelişmeler beklediklerini dile getirerek, “Bunlardan bir tanesi yapay zekada gerekli teknolojinin ve bununla ilgili dataların oluşturulması hususunda gereken teknolojilerin gelişmiş olması ” değerlendirmesini yaptı.
Mardinoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu dataların yapay zekanın sağladığı algoritmaların ve yeni metotların sağladığı olanaklarla en iyi şekilde incelenmesi ve bununla ilgili hastalık mekanizmalarının ve sağlıklı kişilerin mekanizmaların anlatılmasında çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu gelişmelerle birlikte öncelikle diagnostik alanlarda tanının erken konulmasında yine buna bağlı olarak yeni ilaçların geliştirilmesi ve etkin tedavi yöntemlerinin etkin olarak kullanılacağını düşünüyoruz. Yapay zekadaki teknolojileri yakın bir şekilde takip ediyoruz ve bununla ile ilgili uygulamaları sağlık alanında etkin olarak kullanmaya çalışıyoruz.”