Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, üst solunum yollarının korunmasında aşılanma, kişisel hijyen kurallarına uyulmasının yanında bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için uygun beslenmenin de oldukça önemli olduğunu belirterek, grip hakkında en çok merak edilenler hakkında bilgi verdi.
Gribe yol açan influenza virüsünün çok kolay ve hızlı bulaştığına dikkat çeken Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, bulaştığı kişilerde kısa sürede ortaya çıkan ateş, adale ve eklemlerde ağrılar, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik, titreme, baş ağrısı ve kuru öksürük, bazen ishal (çocuklarda daha sıktır) gibi belirtilerle devam ettiğini belirtti. Grip salgınının haftalarca sürebildiğini söyleyen Ulusoy, tüm dünyada 250 binle 500 bin arasında insanın gribal enfeksiyonlar sebebiyle hayatını kaybettiğini, bu hastalıktan ölümlerin 65 yaş üstü yaşlılar ve 2 yaş altındaki bebeklerde daha fazla olduğunu vurgulayarak şu bilgileri verdi:
“Başlıca bulaşma yolları, öksürük ve hapşırık ile etrafa saçılan damlacıkların hava yolu ile yayılması ile beraber hasta kişiler ile direkt temas edilmesi ve hasta kişilerin ağız-burun akıntıları ile temas etmiş eşyalarla da olabiliyor. Kapalı ve kalabalık mekanlar, toplu taşıma araçları, iyi havalandırılmayan iş yerleri, sınıflar, bakımevleri gibi ortamlar da hastalığın toplumda yayılmasını kolaylaştırıyor. Grip ilk 24-72 saat arasında bulaşıcı hale gelir ve istirahat ile 7-10 gün içinde geçiyor. Başka bir deyişle insanlar gribe yakalandıklarını fark etmeden bile virüsü bulaştırabiliyor. Genellikle hastanın şikayetlerine ve de muayene bulgularıyla konuyor. Fakat gerekli görüldüğü veya ayırıcı tanı için hekimin gerekli gördüğü durumlarda kan testleri ve boğaz kültürü ile tanı kesinleştirilebiliyor.”
“Grip ve nezle farklı”
“Grip ve nezle, farklı virüslerin neden olduğu solunum yolları hastalıklarıdır” diyen Ulusoy, “Grip; burun, boğaz, bronş ve muhtemelen akciğerler dahil tüm solunum yollarını etkiliyor. Soğuk algınlığı özellikle burun olmak üzere üst solunum yollarını etkiliyor. Bu nedenle gribin ateş, vücut ağrıları, yorgunluk gibi belirtileri soğuk algınlığına göre daha şiddetli oluyor. Soğuk algınlığı yani diğer ismiyle nezlede normalde ateş olmaz veya çok hafif oluyor. Nezle hafif kırgınlık, burundan akıntı, hapşırma gibi belirtiler ile kendini gösteren, halsizliğe yol açmadığı için yatak istirahati gerektirmeyen bir hastalık. Gribal enfeksiyonlar genellikle oldukça hafif atlatılıp kendiliğinden geçerler fakat aşağıdaki durumlar varsa mutlaka bir hekime muayene olmakta fayda var. Bunlar; genel vücut bağışıklık yetmezliği, gribal şikayetlerin uzun zaman sürmesi, yetmişli yaşlara ulaşan kişiler, devam eden ya da aralıklı 39 dereceye ulaşan ateş yükselmeleri, baş ağrısı, solunum sıkıntısı ve göğüs ağrısı şikayetleri. Gribal enfeksiyonlar risk grubu olarak adlandırılan çocuklarda, yaşlılarda ve kalp hastalığı, akciğer hastalığı, böbrek hastalığı, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyretmekte ve ciddi sonuçlara yol açıyor” dedi.
Gripten korunmak için ne yapılmalı?
Gripten korunmanın başlıca yolunun vücut direncinin düşmesini engellemekten geçtiğini ifade eden Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları kaydetti:
“Mevsim özelliklerine uygun giyilmeli, bol sıvı gıdalar, taze meyve ve sebze tüketilmeli. Kışın odaların iyi havalandırılması ve nemlendirilmesinin yanında hastalar ile yakın temastan, ortak eşya kullanımından kaçınılmalı. Ayrıca C vitamini, ekinezya gibi doğal ürünlerin yanında magnezyum, çinko gibi minerallerin dengeli tüketilmesi de koruyucu anlamda faydalı. Hastalığa sebep olan virüsten uzak kalmak korunmanın temeli. Öncelikle hasta olduğu bilinen kişilere 1 metreden daha fazla yaklaşılmamalı, mecburi olarak hastalar ile yakın temasta olan kişiler ve sağlık personeli için ağız ve burnu da kapatan uygun basit maskeler kullanılmalı. Hastanın çevresi ve kullandığı eşyalara temas durumlarında mutlaka ellerin sabunlu su ile yıkanması oldukça faydalı. Ayrıca hasta odaları havalandırılmalı ve temizliği yapılmalı. Özellikle kullandığı kağıt mendil ve peçete gibi eşyalar uygun bir şekilde toplanıp çöpe atılmalı, ortalıkta bırakılmamalı. Sağlam kişilerin kendisini koruduğu kadar hastalar da hastalığı bulaştırmamak için kişisel önlemler almalı. Aksırırken, hapşırırken mutlaka ağızlarını ve burunlarını kapatabilecek şekilde kağıt peçete, mendil kullanabilirler. Kendileri sıkça sabun veya dezenfektanlar ile el yıkayarak çevreye bulaştırmamaya çalışmaları öneriliyor. Hasta kişinin damlacıklarla kirlenen atıkları toplanarak çöpe atılmalı.”
Grip aşısı faydalı mı?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, çeşitli gruplar gribin olumsuz etkileri açısından risk grubu olarak tanımlanmakta ve aşağıdaki gruba giren kişilerin her yıl aşılanması öneriliyor. Grip aşıları her yıl bir önceki yıl salgın yapan influenza suşları dahil edilerek güncelleniyor. Bu aşıların yapılmasının yeni direnç kazanmış bir etkene faydalı olmaması sebebiyle etkinliğinde çeşitli tartışmalar oluyor. Son yıllardaki salgınlarda sürekli kendini yenileyen farklı virüslerle olması da etkinliğini sınırlayan bir başka neden. WHO’nun önerilerine aykırı olarak Cohrane veritabanı gibi çok saygın çalışmalarda aşıların etkin olmadıkları savunuluyor. Aşı yan etkilerinin ve de aşılama sonrası oluşacak gribal şikayetlerin de oluşacağını hesaba kattığımızda bu konudaki otoriteler arasında aşı kullanımının etkinliği konusunda bir fikir birliği oluşmadı. Kişi, eğer aşılanacaksa bunun mutlaka grip sezonu başında yapılması gerekiyor.
Grip aşısı kimler için uygun?
65 yaşından büyük kişiler, şeker hastaları, kronik akciğer hastaları, kronik kalp ve damar sistemi hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, böbrek hastalıkları, huzurevi, bakımevi vb. ortamlarda yaşayanlar grip aşısı önerilen risk grubu hastaları arasında yer alıyor.
6 aydan küçük bebekler, yumurtaya karşı alerjisi olanlar (yumurta yediğinde alerjik şoka girenler), hamileliğin ilk 3 ayı içinde olan bayanlar grip aşısı olmaması gereken grup içinde yer alıyor.
Grip aşısı WHO’nun koordinasyonu ile bir yıl önce salgın yapan virüs tiplerinin belirlenmesi sonucu geliştirilmekte ve aşının tipi de bu uygulamaya bağlı olarak her yıl değişiyor. Grip aşısı, vücutta 1-2 hafta içinde koruyucu düzeye erişiyor. Eğer aşı, içerdiği virüs tipleri, salgınlara neden olan virüs tipine benzerse, sağlıklı erişkinlerde yaklaşık %70 oranında etkili oluyor. Yukarıda saydığımız riskli grupta ise hastalıktan korunma oranı %50’ye düşüyor.
Ülkemizde, yukarıda bahsedilen risk grubundaki kişilere grip aşısı ücretsiz olarak yapılıyor. Aşı olduktan iki hafta sonra aşının koruyuculuğu başlıyor. Grip için aşılanma Eylül’de başlıyor, tüm grip sezonu boyunca ve sonrasında da devam ediyor. Bu zaman aralığının sebebi, grip salgınının hep aynı zamanda görülmemesi. Grip salgını, genelde Ocak ayında zirve yapıyor fakat bu durum Ekim’de de ortaya çıkabiliyor. Sanılanın aksine, antibiyotikler grip tedavisinde etkin değil. Gribin neden olduğu baş ve kas ağrısı gibi belirtiler ağrı kesicilerle giderilebiliyor. Aspirin gibi ağrı kesiciler, 16 yaşın altındaki çocuklara verilmemeli.
“Antibiyotik kullanımı fayda sağlamıyor”
“Gribal enfeksiyonlar özel bir tedavi olmasa bile kendiliğinden iyileşebiliyor” diyen Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, “Ancak, risk gruplarında ciddi seyredebileceğinden doktora başvurulması gereken, bazı destek ilaçlarla şikayetleri azaltmaya veya gidermeye yönelik tedavi alınması gereken bir hastalık. Grip viral bir hastalık olduğu için antibiyotikler tedavide etkili değil. Antibiyotik kullanımı fayda sağlamayacağı gibi florayı bozarak zarar da verebiliyor. Hastalığı ağır geçirenlere ve risk grubundakilere ise oseltamivir gibi virüsle mücadele eden ilaçlar doktor önerisi ile mutlaka kullanılmalı. Halk arasındaki virüslerin karda yayılmayacağı inancı gerçekleri yansıtmıyor. Grip etkeni olan influenza virüsü tüm hava koşullarında yaşayabiliyor. Virüsün soğukta sadece yayılma hızı azalır, ancak vücuduna girdiğinde ise vücut ısısıyla aktive oluyor ve hızlı biçimde çoğalmaya başlıyor” ifadelerine yer verdi.