Yeni adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) olan üniversite giriş sınavını değerlendiren Özel Bursa Mavi Deniz Anadolu Lisesi kurucusu İnanç Düzgün, “Enerjimizi sınav sistemine değil, eğitim sistemini iyileştirmeye dönük çabalara kullanmamız gerekir” dedi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç’ın yükseköğretime geçişte uygulanacak yeni sistemi kamuoyuyla paylaşmasının ardından eğitim uzmanlarından YKS ile ilgili birçok değerlendirme geldi. Yeni sistemi YGS ve LYS’nin birleşmesinden ibaret sadeleştirmeden ibaret bulanlar olduğu gibi, daha derinlemesine bakıldığında önemli ve kapsamlı değişiklikler içeren, bazı alanlara da önemli müdahalelerin yapıldığını savunanlar da var.
Eğitimci İnanç Düzgün ise konuyu sadece başarı ölçme-değerlendirme değil, bir bütün içinde tüm sistematiğin elden geçirilmesi ve iyileştirilmesi temelinde ele aldı.
“Bir günde iki ayrı stres kaynağı”
Sabah ve öğleden sonra 80+80 sorudan oluşacak iki ayrı sınavın beklendiğinin aksine adaylarda daha fazla strese neden olacağı görüşünü vurgulayan Eğitimci İnanç Düzgün, eşit ağırlıktan sınava giren adayların tarih ve coğrafyadan soru yöneltilmemesinin çok anlamsız olduğunu vurguladı. Hukuk ya da uluslararası ilişkiler okuyacak adayların tarih ya da coğrafya bilmesinin beklenmediğini belirten düzgün, “Tarih ya da coğrafyadan habersiz avukatlar, hariciyeciler mi yetiştireceğiz? Bu çok ciddi bir sorun” dedi. Düzgün, bu durumun lise eğitiminde bazı derslerin önemsenmemesi gibi sorunlara yol açacağını da sözlerine ekledi.
“Asıl sorun sistemin kendisinde”
Sadece üniversiteye giriş sınav sisteminde yapılacak bir değişikliğin bütün eğitim sisteminin değişmesini sağlamayacağını kaydeden Eğitimci İnanç Düzgün, “Burada Temel noktayı gözden kaçırıyoruz. Sınav sistemi değişince, bütün eğitim sistemi değişmez. Sorunlar düzelmez. Yapılması gereken şey eğitimin içeriğine kafa yormaktır. Çocuklarımızın liseyi bitirene kadar elde ettiği bilimsel donanımla ilgilenmemiz lazım” dedi.
Düzgün, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilkokula girişten 12. sınıf sonuna kadar olan eğitim sürecini çok iyi planlayacak bütüncül bir proje geliştirmesi gerektiğini vurgulayarak şöyle dedi:
“Mesleki eğitime kesinlikle önem ve ağırlık verilmesi, üniversite kapısındaki yığılmanın önlenmesi gerekiyor. Bunu yaparken, çocuklarımızı da çağın gereklerine uygun bir şeklide ve tam donanımlı olarak yetiştirebilmeliyiz. Sınav bir ölçme değerlendirme sistemidir. Üniversiteye girişte mutlaka sınav olacaktır. Eğer çocuklarımızı liseden mezun olana kadar iyi yetiştirebilir, sınava değil, eğitime öncelik verebilirsek, hem üniversiteye girişte, hem de üniversite mezuniyeti sonrasında yaşanan sorunları önüne geçilebilir. Öncelik ve ağırlık sınav sisteminde değil, eğitim sürecinin tümünde eğitim kalitesi konusunda olmalıdır.”