İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Filistin topraklarındaki uluslararası hukuk ihlalleri sürerken Güney Afrika, 29 Aralık 2023’te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhinde dava açarak ihlallerin durdurulmasına yönelik önemli bir adım attı.
Hollanda’nın idari başkenti Lahey’deki Barış Sarayı’nda faaliyet gösteren BM’nin temel yargı organı UAD’de açılan davada, Güney Afrika’nın ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin duruşmalar öncesinde AA muhabiri, Güney Afrika’nın, İsrail’e yönelik ortaya koyduğu iddiaları, Divan’dan talep ettiği ihtiyati tedbirleri, bu tedbirlerin bağlayıcılığını, İsrail tarafının savunma stratejisini, Divan’ın benzer davalardaki kararlarını ve davanın muhtemel sürecini derledi.
Güney Afrika ile İsrail arasındaki dava, UAD tarafından ele alınıyor.
Sadece devletler arasındaki uyuşmazlıklara bakan UAD, devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları, uluslararası hukuka uygun şekilde karara bağlarken yine Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesinden farklı olarak, gerçek kişileri yargılamıyor.
1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 9. maddesi uyarınca, bir devletin sözleşmenin maddelerini ihlal etmesi durumunda, sözleşmeye taraf herhangi bir devlet, ihlalci devlet aleyhine UAD’de dava açabiliyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de işlediği fiillerle Soykırımın Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık’ta UAD’de dava açarak İsrail aleyhine ihtiyati tedbir kararı alınmasını talep etti.
Güney Afrika, durumun aciliyeti sebebiyle UAD’den tedbir kararına hükmetmesini talep ederken 11 Ocak’taki duruşmada Güney Afrika avukatları, 12 Ocak’ta ise İsrail avukatları Divan hakimlerine ihtiyati tedbirlerin gerekliliğine ilişkin sunumlarını yapacak.
Davada Güney Afrika tarafını daha önce UAD’de çeşitli defalar hakimlik yapan Güney Afrikalı Profesör John Dugard başkanlığındaki hukukçuların, İsrail tarafını ise İngiliz hukukçu Malcolm Shaw’ın temsil etmesi bekleniyor.
UAD’deki davaların heyetlerinde, genelde ülkelerin dışişleri veya adalet bakanlıklarından üst düzey yetkililer ve hukukçular da yer alıyor.
UAD’de 9 yıllığına seçilen 15 hakim görev alırken bu kişiler genellikle eski hakimler, diplomatlar, avukatlar ve akademisyenlerden oluşuyor.
UAD Statüsü’nün 31. maddesi gereği hakimler arasında vatandaşı olmayan bir ülkenin davası görüldüğünde, dava tarafı ülke sadece o dava özelinde görev alması koşuluyla “ad hoc” denilen geçici hakim atayabiliyor.
Davada, Güney Afrika Anayasa Mahkemesinin eski Başkan Yardımcısı Profesör Dikgang Moseneke ve İsrail Yüksek Mahkemesi eski Başkanı Aharon Barak’ın ülkeleri adına ad hoc hakim olarak görev almaları öngörülüyor.
Güney Afrika, İsrail’i, Soykırım Sözleşmesi’ni üç şekilde ihlal etmekle suçluyor.
Güney Afrika ilk olarak, İsrail’in, Gazze’de yürüttüğü operasyonlarda, aynı ulusa, ırka ve dine mensup Gazze halkına karşı soykırım maksadıyla öldürme, ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verme güdüsüyle hareket ettiğini ve Gazzelilerin yaşam şartlarını, fiziksel varlığını ortadan kaldıracak şekilde kasten değiştirdiğini iddia ediyor.
Güney Afrika’nın 84 sayfalık başvurusunda ikinci olarak, İsrail’in soykırımı önlemede başarısız olduğu ifade ediliyor.
Son olarak, Güney Afrika, İsrail’in soykırımı teşvik eden yetkilileri cezalandırmadığına işaret ediyor.
Güney Afrika, Divan’dan, İsrail’i “soykırım yapmamaya, soykırımı önlemeye ve soykırımın faillerini cezalandırmaya” zorlamak için geçici bir tedbir uygulanmasını istiyor.
Bu tür geçici tedbirler, dava süreci devam ederken durumun daha da kötüleşmesini önlemeyi amaçlıyor.
Güney Afrika, 9 ihtiyati tedbir kararına hükmedilmesini talep ediyor.
Bu kapsamda Güney Afrika, Divan’dan, İsrail’in;
1-Gazze’deki askeri operasyonları derhal durdurmasına
2-Kontrolü altındaki herhangi bir grup tarafından, Gazze’deki herhangi bir askeri operasyonu ilerletecek adımlar atmamasına
3-Filistinlilere yönelik soykırımın önlemesi için gerekli tüm makul tedbirleri almasına
4-Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamına giren her türlü eylemden kaçınmasına
5-Yerlerinden edilenlerin evlerine dönerek yeterli gıda, su, yakıt, tıbbi ve hijyen malzemeleri, barınak ve giysi dahil olmak üzere insani yardıma erişiminin sağlamasına
6-Soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atmasına,
7-Soykırımın delillerini muhafaza etmesini ve bu amaçla gelen uluslararası görevliler ve diğer yetkililerin Gazze’ye erişimini engellememesini,
8-Verilen tedbirleri uyguladığına ilişkin Divan’a düzenli rapor sunmasına,
9-Davayı zorlaştıracak veya uzatacak eylemlerden kaçınmasına hükmetmesini istiyor.
Divan önündeki duruşmalar tarafların hazır bulunduğu salonda halka açık şekilde ve canlı yayınlanarak yapılıyor.
Taraflar, Divan’ın resmi dilleri İngilizce ve Fransızca ile sözlü savunmalarını yaparken sadece hakimler soru yöneltebiliyor, taraflar birbirlerinin beyanları aşamasında soru soramıyor, müdahale edemiyor.
Güney Afrika ve İsrail, her türlü delilden yararlanabilirken hakimlerin kanaatlerini etkilemek için duruşmalarda fotoğraf ve görüntülerin yansıtılması mümkün oluyor.
Bugün başlayacak ve cuma tamamlanacak duruşmalarda, her iki tarafın avukatlarının da fotoğraf ve görüntülerin gösterilmesi yoluna başvurması bekleniyor.
Duruşmaların tamamlanmasının ardından Divan, tarafların beyanlarını ve delillerini inceleyerek atanan ad hoc hakimlerle birlikte karar için müzakerelere başlıyor.
Güney Afrika, soykırım kastını ispatlamak için özellikle İsrailli yetkililerin Gazzelilere yönelik nefret ve toplu cezalandırma söylemleri, Gazzelilerin Hamas’ın fiillerinden topluca sorumlu oldukları, Gazzelilerin topluca yok edilmesi ve Gazzelilerin Filistin’den sürülmelerine ilişkin beyanlarını kullanarak on binlerce ölü ve yararlıya rağmen devam eden saldırıların, Gazzelilere yönelik “soykırım niyeti” taşıdığını göstermeyi amaçlıyor.
İsrail tarafı ise soykırım çağrısı yapan söz konusu ifadelerin bağlayıcı olmadığını, bu ifadelerin karar verici konumda olmayan ve savaş kabinesi dışındaki kişilerden geldiğini ve kast edilenin Gazzeliler değil, Hamas olduğunu iddia ederek soykırım kastıyla hareket etmediğini ve sivil zayiatını azaltmak için elinden geleni yaptığını ileri sürerek kendisini savunmayı amaçlıyor.
Kararının açıklanması için hakimleri bağlayan bir son tarih bulunmamakla birlikte, Divan’ın önce yargılamalarına bakıldığından soykırım gibi aciliyet gerektiren durumlarda bu sürenin birkaç hafta olduğu görülüyor.
Gambiya’nın, “Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımın soruşturulması” için Myanmar’a karşı açtığı davada tedbir kararı duruşmaları 12 Aralık 2019’da tamamlanırken Divan, kararını 23 Ocak 2020’de açıkladı.
Divan, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı açtığı soykırım davasında daha hızlı hareket ederek 7 Mart 2022’de tamamlanan tedbir duruşmalarından 9 gün sonra 17 Mart 2022’de tedbir kararını açıkladı.
Divan Şartı’nın 59. maddesi uyarınca kararlar taraflar için bağlayıcı durumda bulunuyor. Eğer İsrail, Divan’ın muhtemel tedbir kararına uymazsa bu durumda Güney Afrika konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyarak Divan kararının uygulanması için harekete geçilmesini talep edebiliyor.
Divan’ın davanın esasına ilişkin nihai kararı vermesi yıllar sürebiliyor ve tedbir kararı, yargılama sonlanana kadar durumun kötüleşmesi ve ağırlaşmaması amacıyla veriliyor.
Tedbir kararının ardından, önce “ilk itirazlar” safhasına geçerek Divan’ın yargı yetkisi ve kabul edilebilirlik şartları sağlanırsa daha sonra “davanın esası”na ilişkin yargılama yapılıyor.
Güney Afrika’nın tedbir talepleri açısından Gazze’de soykırımın gerçekleştiğini ispatlama yükümlülüğü bulunmazken soykırım tehlikesinin varlığını ispatlaması yeterli görülüyor.
Divan tedbir kararı esasa ilişkin değerlendirmesinden daha esnek davranabilse de muhtemel bir tedbir kararı savaşı durması ve üçüncü ülkelerin İsrail’e desteğinin hukuka aykırı hale geldiğinin tescillenmesi anlamını taşıyor.
Her ne kadar UAD’nin kararları UCM ya da diğer mahkemeler açısından bağlayıcı olmasa da aynı olaya ilişkin her iki mahkemenin de birbirinin kararından etkilenerek aynı yönde karar vermelerinin yolunu açılıyor.