Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, TBMM Genel Kurulu’nda terörle mücadeleye ilişkin bilgilendirme oturumunda konuştu.
TBMM Genel Kurulunda, Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde meydana gelen terör saldırısı ve bölgedeki gelişmelerle ilgili milletvekillerini bilgilendiren Güler, milletin güvenliği için sınırların ötesinde fedakarca görev yaparken şehadet makamına ulaşan askerlere Allah’tan rahmet, Türk milletine de başsağlığı diledi.
Bugüne kadar terörle mücadelede yurt içinde ve sınır ötesinde icra edilen başarılı operasyonlarla terör örgütüne çok ağır darbeler indirdiklerini, örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdiklerini belirten Güler, terörle mücadelede elde ettikleri tüm başarılardaki en büyük payın, şehit ve gazilere ait olduğunu vurguladı.
Şehit ve gazilerin, asil Türk milletinin özgürlüğünün simgesi, vatan sevdasının ölümsüz temsilcileri olduğunu dile getiren Güler, “Vatan ve bayrak aşkıyla canlarını feda eden kahraman şehitlerimiz şüphesiz ki şanlı tarihimizin en müstesna köşesinde yerlerini alacaklardır. Şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıkacak, onların fedakarlıklarını daima şükran ve minnetle yad edeceğiz.” diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), ülkenin ve milletin güvenliğine yönelen tehditleri sınırlara dayanmadan bertaraf edebilmek için cansiperane görev yaptığının altını çizen Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu mücadelemiz sırasında ne acıdır ki şehit haberi alındıktan sonra bilen, bilmeyen bazı kesimler tarafından çeşitli yorumlar yapılmakta, spekülasyonlar oluşturulmaktadır. Bir kısmı siyasi maksatlı olan bu söylemlerin, kahraman Mehmetçiğin gayretini yok sayma ve yürüttüğümüz mücadeleye zarar verme amaçlı olduğu da görülmektedir. ‘Ordumuzun bölgede ne işi var?’ diye soruluyor. Ayrıca Suriye ve Irak’ta bedel ödediğimiz veya üst bölgelerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı gibi stratejik öngörüden yoksun, teknik ve taktikten uzak, bilinçsiz ve art niyetli söylemlere de şahit oluyoruz. Şüphesiz ki bu söylemlerde bulunanlar yakın geçmişte yaşananları, Irak ve Suriye’den kaynaklı ödediğimiz bedelleri de unutmuşa benziyorlar. Eleştiriler elbette ki olabilir ancak böylesine hassas ve milli bir konuda birlik ve dayanışma içerisinde olmak yerine yaşadığımız acıların siyasi malzeme yapılması asla ve asla kabul edilemez.”
Güler, 2015’ten itibaren yurt içinde başta Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin ve Yüksekova olmak üzere birçok bölgede PKK, KCK, YPG, DEAŞ terör örgütlerinin saldırılarında artış yaşandığını, ayrıca bu dönemde Irak ve Suriye’de yaşanan istikrarsızlıklar sonucunda sınırlarda oluşan hassasiyetin terör örgütleri ve destekçileri tarafından istismar edildiğini anlattı.
Devlet iradesinin olmadığı Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütünün kendisine güvenli bölgeler oluşturarak Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini arttırdığını, Suriye’de de iç savaş sonrasında terör örgütlerinin bölgede fiili yapı kurma çabalarının yanı sıra Türkiye’ye yönelik saldırıların süreklilik kazandığını aktaran Güler, şöyle devam etti:
“Suriye’de yuvalanan PKK/PYD ile DEAŞ terör örgütü tarafından henüz Suriye’nin kuzeyindeki hareketlerimizi icra etmeden önce sınırlarımıza yönelik 1546 adet füze ve havan saldırısı yapıldı. Suriye’den yapılan ve Suriye kaynaklı terör örgütleri sonucunda 600’den fazla vatandaşımız hayatını kaybetti ve 1000’den fazla vatandaşımız yaralandı. Irak’ın kuzeyinden de ülkemize geçiş yapan teröristler karakollarımıza, üs bölgelerimize saldırılar yapmaktaydı. Hatırlatmak gerekirse; 2007’de Dağlıca 12 şehit; 2008’de Aktütün 15 şehit, 2009’da Hantepe 6 şehit, 2010 Gediktepe 11 şehit, 2011 Çukurca 24 şehit, 2012 Beytüşşebap 12 şehit gibi çok sayıda kahramanımızı şehit verdik. Yine teröristlerin döşediği mayın ve el yapımı patlayıcılar ile çok sayıda askerimiz, emniyet mensubumuz ve sivil vatandaşımız da şehit oldu. Teröristlerin yanı başımıza bu şekilde yuvalanması ve düzenlediği saldırılar karşısında artık sınırlarımız ötesinde daha etkin ve kalıcı tedbirler alma lüzumu ortaya çıktı.”
Güler, 2016 yılından itibaren terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliğine giderek çok yönlü güvenlik anlayışını kararlı bir şekilde ortaya koyduklarını, sınırların emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya başladıklarını söyledi.
Suriye’de icra edilen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatlarıyla terör örgütlerinin bertaraf edildiğini ve Suriye hududunun yüzde 63’ünü ileriden kontrol almaya başladıklarını ifade eden Güler, “Bu operasyonlarla sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridorunu parçalarken aynı zamanda bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir yaşam alanı oluşturduk. Zaman zaman Suriye’deki süreci farklı şekilde değerlendiren, yorumlayanlar oluyor, ‘Suriye’de bedel ödediğimizi’ ifade ediyorlar. ‘Evet, Türkiye Suriye konusunda bedel ödemiştir ancak Suriye’ye girip gerekli tedbirleri almadan önce ödemiştir. Bu da az önce ifade ettiğim terör örgütünün hain saldırılarıyla oldu. Ancak başarıyla gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla bölgedeki durum artık hem bizim hem de bölge halkının menfaatlerine uygun bir şekilde devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Güler, “Türkiye, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkı gereği ilk kez 1990’lı yıllarda Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığına yönelik sınır ötesi operasyonları başlatmış; geçmişte yürütülen sınırlı hedefli ve süreli askeri harekatlar, bugün yerini, sürekli ve kapsamlı operasyonlara bırakmıştır.” dedi.
Terör tehdidinin kaynağında yok edilmesi stratejisi kapsamında Irak’ın kuzeyindeki PKK mevcudiyetini hedef alan başarılı operasyonların icrasına başlandığını anımsatan Yaşar Güler, şunları kaydetti:
“Bu çerçevede TSK tarafından 2019 yılında başlatılan Pençe harekatları, terör örgütünün Irak’ın kuzeyindeki harekat kabiliyetinin engellenmesi ve ülkemizi hedef alan eylem arayışlarının kısıtlanması noktasında önemli kazanımlara ulaşmamızı sağlamıştır. Terör örgütü unsularına karşı sızma, sıcak takip ve yerinde etkisiz hale getirme gibi taktiklerin başarıyla yürütülmesini sağlayan üs bölgeleri stratejisi sayesinde, Sinat-Haftani’nden Hakurk’a kadar uzanan yaklaşık 300 kilometrelik Türkiye-Irak sınır şeridinde, ortalama 15 ile 30 kilometre derinlikte güvenli hat oluşturduk. Pençe serisinin sonuncusu olan ve 17 Nisan 2022’de başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu ile kilit kapatılmış ve Irak sınırımızın tamamının emniyeti ileriden tesis edilmiştir. İleri teknolojik donanımların da desteğiyle yürütülen bu operasyonlarda, aralarında PKK’nın üst düzey yöneticilerinin de yer aldığı çok sayıda kadro etkisiz hale getirilmiştir. Ayrıca terör örgütünün silah ve lojistik merkezleri imha edilmiş, ülke içine terörist silah ve mühimmat aktarımları bitme noktasına getirilmiş, yurt içindeki eylemler asgari düzeye indirilmiştir. İşte bu nedenle Pençe harekatlarımız sonrası ağır tahribata uğrayan PKK, mevcut durumu aşmak maksadıyla harekat alanlarımızı, öncelikli hedef haline getirmiştir. Tüm bu saldırılarda, teröristlerin sızma eylemlerinde bulundukları bölgelerde, kendilerine müzahir sivil yerleşim yerlerini de örtü olarak kullandıkları görülmektedir. Şu an eğer orada olmasaydık, örgütün sınırlarımıza yönelik saldırıları, daha önce olduğu gibi devam edecekti ve kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik. Bugün artık, yurt içinden tek bir şehit haberi gelmiyor. Üs bölgelerimize, kalekollarımıza tek bir saldırı yapılamıyor. Bu da terörü kaynağında yok etme stratejimizin başarısını gösteriyor.”
Bakan Güler, “Mehmetçik karşısında aciz kalan teröristlerin son çırpınışları. Teröristlerin kalbi Zap’a ulaşmamız, örgütün son direncini Pençe-Kilit sahasında ortaya koymasına sebep oldu.” diye konuştu.
Milli Savunma Bakanı Güler, “Kim destek verirse versin, hangi bahaneyle, ne sebeple olursa olsun güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru kurulmasına izin vermeyeceğiz.” dedi.
Güler, konuşmasına şöyle devam etti:
“Pençe bölgesinde üs bölgelerimize PKK’lı teröristlerin 3 bin 151 taciz ve sızma girişimi oldu. Bu saldırılara mukabil Irak’ın kuzeyinde 1689 terörist etkisiz hale getirildi”