Op. Dr. Kılınçoğlu: Hareketsiz Yaşam Tarzı Omurganızı Zedelemesin

Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümünden Op. Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu, hareketsiz yaşam tarzlarının omurga zedelenmesine yol açtığını söyledi.

Yayınlama: 16.01.2017
926
A+
A-

Memorial Antalya Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümünden Op. Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu, omurga kireçlenmeleri ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Op. Dr. Kılınçoğlu, teknolojinin gelişimi ile gün içinde hareketin azalmasının boyun, sırt ve bel ağrısıyla omurga hastalıklarını beraberinde getirdiğini ifade etti.

“Özellikle kadınlarda daha sık görülüyor”

Op. Dr. Kılınçoğlu, “Bu durumun uzun süre devam etmesi ise, kaslar, eklemler ve omurgada kireçlenmelere neden oluyor. Hatta bu tablolar daha sonra omurilik ve sinirlerde kalıcı hasarlara kadar gidebiliyor. 50 yaşından itibaren kadınlarda daha fazla olmak üzere, hormonal değişim, kilo, çevresel faktörler, yaşam tarzı, mevcut hastalıklar gibi nedenlerle omurga kireçlenmeleri görülmektedir. Gün içinde masa başında fazla mesai yapmak, yaşam tarzına spor veya hareketi dahil etmemek, kilo artışı, stres, aşırı fiziksel zorlanma ve yorgunluk gibi faktörler omurga kireçlenmelerinin ortaya çıkmasında etkendir. Ayrıca hamilelik nedeniyle alınan aşırı kilolar da bu süreci hızlandırmaktadır” dedi.






Omurga kireçlenmesinin belirtileri hakkında bilgi veren Op. Dr. Kılınçoğlu, “6 aydan uzun süren, aralıklı gelen, bel ve bacaklara vuran inatçı bel ağrıları, sabahları yataktan veya oturup kalkarken zorlanma, ayak ve bacaklarda iğnelenme, yanma, batma, yürürken sık sık ayak takılması, bacakta boşluk hissi, merdiven inip çıkmada zorluk gibi şikayetler omurga kireçlenmesinin habercisidir” ifadelerini kaydetti.

Tedavi kişiye özel planlanır

Röntgen, tomografi, MR, kemik yoğunluğu ölçümü ve EMG gibi tetkiklerin doğru tanının konulmasını sağladığını ifade eden Op. Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu, “Tanı konduktan sonra, hastanın vücut yapısı, alışkanlıkları, kilosu, hastalığın yeri ve derecesine göre kişiye özel bir tedavi programı oluşturulur. Bu programa basamak tedavisi denilen; ilaç, istirahat, ideal kilo ayarlaması ve egzersiz programı ile başlanır. Tedavi, bu aşamadan sonra hastanın ne kadar zamanda ve ne kadar cevap alındığına bağlı olarak yönetilir. Tedaviye cevap alınmayan veya yetersiz cevap alınan durumlarda, mikrocerrahi ameliyatları tercih edilmelidir. Mikrocerrahi tedavinin amacı, hayat konforunu en az riskle, en üst düzeyde ve kalıcı olarak artırmak olmalıdır” diye konuştu.

Tedavilere cevap alınamadığı durumlarda cerrahi yönteme başvurulduğunu belirten Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Op. Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu şu bilgileri verdi:

“Omurgada kireçlenme, omurilik ve sinir sıkışıklığı teşhisi konan hastalarda öncelik risk faktörlerini yok etmek, ilaç, istirahat ve diğer tedavi seçeneklerini değerlendirmektir. Bunların etkili olmadığı durumlarda, mikrocerrahi ile yapılan omuriliği ve sinirleri rahatlatıcı operasyonlar, son derece başarılı ve hayat kalitesini artıcı girişimlerdir. Omurga cerrahisinde kullanılan mikrocerrahi yöntemler, iğne ile yapılan lazer veya radyofrekans uygulamaları, kortizon enjeksiyonları, omurgada kanal darlığı, sinir sıkışıklığı gibi ciddi ağrılı ve sinir hasarı ile giden durumlarda etkili bir çözüm sağlamaktadır. Ameliyatlarda kullanılan özel mikroskop ve endoskop sayesinde başarı oranı yükselmektedir. Mikrocerrahi işlemler sonrası, hastalar hastanede 1-2 günlük yatış ve 2-3 haftalık ev istirahatinin ardından günlük yaşamlarına rahatlıkla dönebilmektedir. Hastalar işlem sonrası yıllardır devam eden ağrılarından kurtulmakta, risk faktörlerini mümkün olduğu kadar yok etmek kaydı ile ömür boyu konforlu bir yaşama kavuşmaktadır.”



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş