Doç. Dr. Kerem Öter, “Asya kaplan sivrisineği asla doğal büyük hacimli su rezervlerini kullanmaz. Yapay, insan yapımı, aklınıza gelebilecek her türlü küçük kapları kullanır” dedi.
Türkiye’de yerleşik tür haline gelen ve havaların ısınmasıyla birlikte yeniden ortaya çıkma riski bulunan Asya kaplan sivrisineği ile mücadelede alınabilecek bireysel önlemleri değerlendiren İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Öter, sokağa bırakılan içecek kutularının bile bu sivrisinek türü için üreme alanı olabileceğini belirterek “Vatandaşların bu türe karşı yapması gerekenleri ‘Kültürel Mücadele’ başlığıyla ayrı şekilde inceliyoruz. Bu, tüm mücadele planının yüzde 40’ını oluşturuyor yani çok önemli bir konu” dedi.
Türkiye’de 2 yıldır varlığını sürdüren ve yerleşik tür haline gelen Asya kaplan sivrisineğinin, havaların ısınmasıyla birlikte yakın zamanda tekrar görülmesinden endişe ediliyor.
Ege bölgesinin bazı illerinde, Antalya, Eskişehir ve Bursa ile İstanbul’un Beykoz, Sarıyer, Silivri Çatalca, Büyükçekmece, Şile, Ümraniye ilçelerinde yoğun olarak görülen sivrisinek türü ile mücadele yöntemleri hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Kerem Öter, “Asya kaplan sivrisineği istilacı bir tür. Bu hızlı yayılış Türkiye genelinde devam etmekte.” dedi.
Sivrisinek türünün 22 ayrı virüs bulaştırabildiği ve özellikle ‘Chikungunya’ ve ‘Zika’ hastalıklarının bunların başında geldiği bilgisini veren Öter, bu hastalıkların henüz Türkiye’de görülmediğini belirtti.
“Kültürel mücadele yüzde 40 etkili”
Söz konusu türün dere ve göl kenarlarından ziyade, küçük su birikintilerine yumurtalarını bırakarak çoğaldığını aktaran Öter, “Vatandaşların bu türe karşı yapması gerekenleri biz ‘Kültürel Mücadele’ başlığıyla ayrı şekilde inceliyoruz. Bu tüm mücadele planının yüzde 40’ını oluşturuyor, yani çok önemli bir konu. Kültürel mücadelede vatandaşların bilgilendirilmesi çok önemli. Asya kaplan sivrisineği küçük yapay su kaplarını kullanıyor üremek için. Diğer sivrisinek türleri dere kenarı, göl, gölet gibi büyük doğal su rezervlerinin kenarlarında çok olur. Asya kaplan sivrisineği asla bu doğal büyük hacimli su rezervlerini kullanmaz. Yapay insan yapımı aklınıza gelebilecek her türlü küçük kapları kullanır.” dedi.
Bu noktada vatandaşlarca verilecek mücadelenin önemine değinen Öter, Asya kaplan sivrisineğinin üremesine neden olabilecek durumları ve alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:
“Bahçeleri sulamak için biriktirilen yağmur sularının bulunduğu yerler, saksı altındaki tabakta biriken su, üreme alanıdır. Evlerin, balkonlardaki çiçeklerin altındaki sulukların özellikle yaz aylarında sık periyotlarla, maksimum beş günlük periyotlarla değiştirilmesi gerekiyor. Kenara atılan içecek kutuları bile üreme alanı. Sağa sola atılan kullanılmış araba lastikleri bizim en çok korktuğumuz üreme alanı. Çocuklar oynasın diye boyanarak kenara bırakılan araba lastiklerinin içine yağmur suyu birikiyor. Bu Asya kaplan sivrisineğinin bir numaralı üreme alanıdır. Zaten dünyaya yayılması da bu şekilde oluyor.”
Karadeniz’de Sarıhumma sivrisineği tehlikesi
Asıl amaçlarının kontrol olduğuna vurgu yapan Öter, “Maalesef aslında bu kötü bir haber ama dünyanın hiçbir yerinde Asya kaplan sivrisineğinin kökü kazınamadı, dünyada hiçbir örneği yok. Bütün bu emeğin, bilimsel çalışmaların tek bir hedefi var; o da kontrol.” şeklinde konuştu.
Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa öğretim üyeleri olarak iki yıl önce bir eylem planı oluşturduklarını anlatan Öter, “Bu plan dahilinde Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) yönergelerine uygun olarak İstanbul için modifiye edilmiş bir program hazırladık ve bir izleme sistemi kurduk. Bu sezon bu program üçüncü yılına giriyor. 5 ilçede başlamıştık, bugün İstanbul’un tüm ilçelerinde devam ediyor.” dedi.
İstilacı türleri izlemek üzere yumurtlama tuzakları denilen özel tuzaklar kurduklarını ve bunların İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) programına dahil edildiğini ifade eden Öter, sistem sayesinde ilçelere, bölgelere göre bu türün yoğunluk haritalarını çıkarabildiklerini, yeni istilacı türlerin olup olmadığını takip ettiklerini anlattı. Öter şunları söyledi:
“Kurduğumuz izleme sistemiyle sürekli arazide, İstanbul’a diğer istilacı türlerin girip girmediğini takip ediyoruz. Şu an İstanbul için tek istilacı türümüz bu ama Karadeniz’de sınırlı bir bölgede tehdit oluşturan ‘Aedes aegypti’ adında bir tür var. Bu, halk arasında ‘Sarıhumma sivrisineği’ olarak tanınır. Trabzon, Sinop, Ordu, Samsun’da, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Asya kaplan sivrisineği ile birlikte yerleşik bir tür. Hem Asya kaplan sivrisineği var hem de Sarıhumma sivrisineği.”
“Geçen seneki hastalarda astım krizlerine neden olmuştu”
Asya kaplan sivrisineğinin sağlığa etkileri hakkında konuşan Akademik Solunum Derneği Başkanı ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu, sinek türünün alerjik bünyelerde astım krizi ve solunum sıkıntısı gibi sorunlara yol açabileceğini söyledi.
Soktuğu zaman vücutta çok ciddi şişliğe ve kızarıklığa yol açan sineğin genel alerjik reaksiyonlar yaratabildiğini bildiren Tutluoğlu, “Geçen seneki hastalarda astım krizlerine neden olmuştu, astım atağı ile gelmişlerdi. Bu astım atağı olarak değil de daha ciddi bir formda da olabilir. Böcek sokmasına karşı alerjisi olan kişiler vardır. Onlarda anafilaksi dediğimiz daha ciddi reaksiyonlar olabilir. Anafilaksi büyük bir alerjik reaksiyon, boğazda düğümlenme, kitlenme, nefes alamama, ses tellerinin tamamen kapanmasıyla kendini gösteren bir durum. Böcek sokmasına karşı hassas olan kişilerde bunun olma ihtimali var. Normalde bunu biz arı sokmalarında görüyoruz.” şeklinde konuştu.
İBB önlemleri
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) alınan bilgiye göre, İstanbul’da sivrisinek üreme alanı olarak toplam 193 bin aktif kaynak sayısı belirlendi. Üreme kaynaklarının yılın 12 ayı ve haftalık periyotlarla kontrol edildiğini belirten belediye yetkilileri, bu alanlarda larva görülmesi durumunda biyolojik etkinlik testleri yapılmış ilaçlarla ilaçlama yapıldığını aktardı.
39 ilçede toplamda 2 bin adet ovitrap adı verilen istilacı türlerin yumurtalarını bırakmalarını sağlayan sivrisinek tuzağı kurulumu yapıldığını vurgulayan yetkililer, bu yöntemle popülasyon tespit edilen alanlarda öncelikle fiziksel ve biyolojik mücadele yapılarak sivrisinek yoğunluğunun artmasının engellenmesinin amaçlandığını kaydetti.