OMÜ’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Dinçer, dijital mecranın avantajlar sunması kadar birçok risk ve tehlikeyi de barındırdığına işaret etti.
Sosyal medya platformlarının, nefret söylemi politikalarını ihlal ettiği için milyonlarca içeriği kaldırdığını, Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre ise gençlerin yüzde 18’inin son üç ay içinde en az bir kez dijital nefret söylemine maruz kaldığını aktaran Dinçer, “Dijital ortam fikirlerimizi, duygularımızı ve ön yargılarımızı yayabileceğimiz hatta bambaşka profillerle gerçek hayatta olmak istediğimiz ama olamadığımız, başarmak isteyip başaramadığımız hemen her şeyi yapabilmemize olanak sağlıyor. Gençler kendilerini akran grubuna kabul ettirmek ya da sosyal statü elde etmek için dijital nefret söylemine başvurabilir. Genelde bu davranışları sahte hesaplar üzerinden yapıyorlar. Dijital dünya sonsuzluk ve güç sunuyor.” ifadelerini kullandı.
Sosyokültürel ve sosyoekonomik nedenlerin, arkadaş ilişkilerinin, aile içi problemlerin ve gelişimsel dönemin beraberinde getirdiği duygusal değişimlerin gençleri herhangi bir gruba dahil olmaya yönlendirdiğini belirten Dinçer, şöyle devam etti:
“Saniyeler içerisinde hakaret, aşağılama ve ayrımcılıkla özdeşleşen söylemler bir kartopu etkisiyle sanal ortamda yayılıyor. Kendisiyle benzer görüşlere sahip olan bireylerin varlığı, kişiyi yalnızlık hissinden kurtarıyor. Ne yazık ki dijital ortamın kontrolsüz olması, gençlerin bu söylemlere devam etmesini de destekliyor.”
Çocukların erişkinliğe geçtikleri çağlarda rol model alacağı bir kahramana ihtiyaç duyduğuna işaret eden Dinçer, “Yapılan bir çalışma, dijital nefret söylemine maruz kalan kişilerin yüzde 62’sinin bu olayla tesadüfen karşılaştığını gösteriyor. Kahraman rolünü ebeveyn üstlenmediğinde, dijital dünyanın popüler ve zorba kişileri gençlerin rol modeli olmakta.” değerlendirmesinde bulundu.
Çocukların sosyal medya gibi sonsuz bir güç dünyasında ebeveynlerinin rehberliğine ihtiyaç duyacağının altını çizen Dinçer, şunları kaydetti:
“Çocukların 13 yaşından önce sosyal medya hesaplarının olmamasını öneriyoruz. Yaşımız, işimiz ve eğitimimiz ne olursa olsun dijital okuryazarlığımızı artırmamız gerekiyor. Sosyal medya ve dijital ortamın kullanımıyla ilgili olarak küçük yaşlarda ekran süresini belirlemek gerekiyor. Kurallarımızı koyalım ve bizler de ebeveynleri olarak o kurallara uyalım. Çocuklarınıza güvenli internet kullanımını öğretin. ‘Bu siteye girme, şunu yazma’ gibi emir cümleleri kurmak yerine, çocuklarımıza bunları yapmaları sonucunda karşılaşabilecekleri riskleri anlatın. Öncesinde yapılan planlama çocuğunuzun size olan güvenini artıracaktır. Yargılanmayacağını bildiğinde sizinle daha kolay iletişime geçecektir. Bu şekilde çocuğunuzun mağdur olma olasılığını azaltmış olursunuz. Çocuğunuz böyle bir durumda fail olsa bile iletişiminizi açık tutun. Aşırı tepki verme, aşağılama, hakaret etme ve yargılama yoluna gitmeyin. Davranışını onaylamadığınızı mutlaka uygun bir dille belirtin ve neden böyle bir şeye başvurduğunu anlamaya çalışın.”