Anadolu Ajansının “su” konusundaki dosya haberinin son bölümünde küresel iklim değişikliklerinin su kaynaklarına ve insan yaşamına etkisi ele alındı, çevre dostu enerji kullanımının önemi anlatıldı.
Prof. Dr. Halim Orta, AA muhabirine, son yıllarda en çok konuşulan ve dikkati çeken konular arasında iklim değişikliğinin geldiğini belirtti.
Küresel ısınmanın 1800’lü yıllara kadar güneş ışınlarının dünyaya geliş açısından kaynaklandığını anlatan Orta, 19. yüzyıldan itibaren ise küresel ısınmanın insan faaliyetleriyle hız kazandığını dile getirdi.
Orta, yaşanan başta deprem gibi bazı afetlerin insanları etkilediğini ancak kuraklığın tüm ekosistemi etkilediğini kaydetti.
Sıcaklık artışlarının katastrofik (felaketle sonuçlanabilecek veya büyük yıkımlara yol açabilecek türde) fırtınalarla orman yangınlarına, kuraklığa, deniz seviyelerinde yükselmelere, bitki ve hayvan çeşitliliğindeki değişimlere neden olduğunu vurgulayan Orta, “Sıcaklık artışlarının herhangi bir coğrafyada etkisini anlamak için şuna bakmak gerekir. Herhangi bir coğrafyada bir santigrat sıcaklık artışı olursa bu, o bölgenin yağışında yaklaşık yüzde 10 azalmaya sebep olur.” diye konuştu.
Su kaynaklarının her geçen gün azaldığına dikkati çeken Orta, kuraklığın göçleri doğuracak düzeyde olumsuzluklar yaratabileceğinin altını çizdi.
İklim değişikliğine bağlı olarak suya ulaşma ihtiyacının artacağına vurgu yapan Orta, şunları kaydetti:
“Su sıkıntısı yaşayan ülkelere bakarsanız, Afrika ve Güney Afrika’nın tamamı, Orta Doğu’daki ülkelerin birçoğu, özellikle Fırat ve Dicle’yi kontrol ettikten sonra Suriye ve Irak’ta çok rahat bu duruma düşecek ülkelerin içerisindedir. Ülkemiz su stresi içerisinde değil şu anda ama su zengini de değil. Dünya Kaynakları Enstitüsü ve bizim yaptığımız çalışmalar örtüşüyor, 2040 yılında Avrupa’nın önemli bir kısmının ve ülkemizin tamamının içinde bulunduğu göçleri doğuracak bir kuraklığa doğru gidiyoruz. Avrupa ülkelerinde İspanya ve İtalya başta olmak üzere Fransa’nın belirli kısmı, yine Yunanistan’ın Akdeniz kısımlarında, İskandinav ülkelerinin belirli kısımlarında su sıkıntısı yaşanıyor. Tarım başta olmak üzere sanayi ve evsel kullanımlarda su ihtiyaçları giderek artacak. İnsanlar, suya erişme isteği noktasında bulunduğu yerden başka bir yere göç etmek zorunda kalacak.”
Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Orta, şöyle konuştu:
“Kişi başına yıllık düşen su miktarlarına göre su stresi ve sıkıntısı tanımlaması yapılır. Kişi başına düşen su miktarı 1000 ila 2 bin metreküp/yıl olan ülkeler su sıkıntısıyla karşı karşıya kalan ülkelerdir. Ülkemizde toplam su rezervini ülkemiz nüfusuna böldüğümüzde yıllık 1300 metreküp kişi başına suyumuz düşüyor. Bu 1000-2000 arasında olduğundan biz her an su sıkıntısıyla karşı karşıya kalan ülkeler içerisindeyiz.”
Kuraklığın dünyada tanımlanan 31 doğal afet içerisinde ilk sırada yer aldığını ifade eden Orta, fosil yakıtlardan bir an önce uzaklaşılması tavsiyesinde bulundu.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha etkin kullanılması gerektiğinin altını çizen Orta, “Sürdürülebilir ve çevre dostu enerji kaynaklarına olan ilgi arttırmalıyız. Petrol ve kömür gibi yakıtların yerine rüzgar ve güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırmalıyız. Yenilenebilir enerjinin gelecekteki rolü çok büyük olacak. Teknolojik gelişmeler ve yatırımlarla bu kaynakların daha yaygın ve etkili bir şekilde kullanılmasını istiyoruz.” diye konuştu.