Suriye’de 2.738 gündür süren iç savaşı durdurmak (!) adına sahaya inen devlet ve örgütlerin ortaya çıkardığı tablo ne yazık ki bu. Açılan her yeni cephe bu tabloyu daha da karmaşık hâle getiriyor.
Dünyanın en uzun süreli iç savaş yaşayan ülkelerinden biri olarak tarihe geçen Suriye’deki savaş artık bir iç savaş olmaktan çok âdeta Üçüncü Dünya Savaşı statüsü kazandı. ABD’nin dünyanın süper gücü olduğunu kanıtlama, Rusya’nın Akdeniz’deki varlığını sürdürme, İran’ın mezhep(!) liderliği unvanını elinde bulundurma, Türkiye’nin ise DEAŞ ve PKK gibi terörist yapılardan kurtulma, sınırlarını garanti altına alma adına müdahil olduğu Suriye’deki savaşta, rejim yanlısı ve rejim karşıtı olmak üzere 121 çatı farklı örgüt ve bunların altında yapılanan 2 binden fazla grup birbirleriyle çarpışıyor. Suriye’de 6 ülke direkt, 23 ülke ise dolaylı olarak savaşın içinde yer alıyor. Birçoğu özel ordu mensubu olmak üzere 82 ülkeden binlerce savaşçı da burada Rusya, İran, Suriye rejimi, Hizbullah, ABD, DEAŞ, El-Kaide ve PKK saflarında yıllardır çarpışıyor.
BM, NATO, Arap Birliği ve asli görevi barışı sağlamak adına kurulan daha birçok uluslararası yapının izlemekle yetindiği savaşı durdurma adına; Astana, Cenevre, Soçi ve BM’de zirveler düzenlendi. Ancak hiçbirinden sonuç çıkmadı. Suriye’de 7 yıl 5 ay 28 gündür süren iç savaşta; Halep, Guta, Hama, Humus, Dera gibi birçok yerleşim alanı kimyasal silah, hava bombardımanı ve sokak çatışmalarında yerle bir oldu. Sonuç; 600 binden fazla ölü, 47 ülkeye yayılan 7 milyondan fazla mülteci. Şimdi sıra İdlip’de. Yine kimyasal saldırı endişesi, yine göç dalgası ve milyonlarca insanın mülteci durumuna düşme beklentisi gündemde.