Derneğin, 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü dolayısıyla paylaştığı açıklamada, dernek başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin ile derneğin Koruyucu Kardiyoloji ve Ateroskleroz Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Barış Güngör’ün görüşlerine yer verildi.
Muzaffer Değertekin, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2003’te Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesini kabul ettiğini ve üye ülkelerin de bu sözleşmeye taraf olduklarına dikkati çekti.
MPOWER olarak kısaltılan programın tütün kontrolünü amaçlayan 6 hedefini sıralayan Değertekin, “Tütün kullanımını ve önleme politikalarını izleyin. İnsanları tütün kullanımından koruyun. Tütün kullanımını bırakma konusunda yardım teklif edin. Tütünün tehlikeleri konusunda uyarın. Tütün reklamı, promosyonu ve sponsorluğuna ilişkin yasakları uygulayın. Tütün üzerindeki vergileri artırın.” dedi.
Sağlıklı yaşam tercihinin insanın kendi elinde olduğunu da ifade eden Değertekin, şu tavsiyelerde bulundu:
“Sağlıklı beslenme, düzenli spor, tütün ve tütün ürünlerini bırakma, kalp dolaşım sisteminiz üzerine sayısız faydalar sağlar, yaşam beklentinizi uzatır. Sigara kullanıyorsanız bunun bir hastalık olduğunu bilmelisiniz. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Sağlık Bakanlığı, tütün ve tütün ürünleri ile mücadelede dünyada örnek gösterilen bir başarıya imza atmıştır. Sigara Bırakma Poliklinikleri ve Sağlıklı Yaşam Merkezleri, sigara bırakma konusunda yardım alabileceğiniz merkezlerdir ancak bu mücadelede bir zaferden söz etmek henüz mümkün değildir. Sizin kazandığınız bir savaşı, sevdikleriniz kazanamayabilir. Sigara içtiğiniz her an, hayatınızdan ve sevdiklerinizle geçireceğiniz sağlıklı zamanlardan çaldığınız anlardır.”
Barış Güngör ise, tütün ve tütün ürünleri kullanımının, dünya geneli ve Türkiye’de önlenebilir hastalıkların, engellerin ve ölümlerin en önde gelen nedeni olduğuna işaret ederek, kalp krizi, inme ve periferik arter gibi kalp damar hastalıklarının en yaygın ve önemli risk faktörlerinden biri olduğunu kaydetti.
Nargile, pipo gibi klasik tütün ürünleri yanında son dönemde daha zararsız olduğu yalanıyla elektronik sigara kullanımının da özendirildiği ve özellikle gençler arasında yayıldığını vurgulayan Güngör, pasif içicilik de düşünüldüğünde, tütün dumanına maruziyetin toplumun büyük bir kısmını etkileyen, acil eyleme geçilmesi gereken bir tehdide dönüştüğünü aktardı.
Barış Güngör, sigara bağımlılığıyla mücadelede farkındalığı artırmak amacıyla tüm dünyada her yıl 9 Şubat’ın “Dünya Sigarayı Bırakma Günü” olarak kutlandığını anımsatarak, dünya nüfusunun yüzde 22,3’ünün, yani 1,2 milyar insanın sigara kullandığını, sigara kullanımının erkeklerde yüzde 36,7 kadınlarda ise yüzde 7,8 olduğunu bildirdi.
Türkiye’deki verilere değinen Güngör, “Ülkemizde ise TÜİK’in 2022 verilerine göre, 15 yaş üstü bireylerin yüzde 28,3’ü her gün sigara kullanmaktadır. Bu oran erkeklerde yüzde 41,3, kadınlarda ise yüzde 15,5’tir. Sigara kullanımı en yoğun olarak 25-65 yaş aralığında görülmekte olup, neredeyse her iki erkekten biri ve her 5 kadından biri sigara içmektedir. Sigara kullanım sıklığında maalesef Avrupa’da ikinci sırada gelmekteyiz.” bilgilerini paylaştı.
Sigara kullanıcılarının yaklaşık yüzde 80’inin düşük orta gelirli ülkelerde yaşadığını, her yıl 8 milyondan fazla insanın tütün kullanımı nedeniyle yaşamını yitirdiğini ve bunların yaklaşık 1,3 milyonunun pasif içicilerden oluştuğunu belirten Güngör, kalp krizi yaş ortalaması 62 olan Türkiye’de hastaların yüzde 35’inin 50 yaşından genç ve yarısının da aktif sigara kullanıcısı olduğunun saptandığını dile getirdi.
Çocuk yaşta sigara kullanımından bahseden Güngör, şöyle devam etti:
“Türkiye’de 13-15 yaş arasında sigara kullanım oranı yüzde 7,7 ve evde tütün dumanına maruz kalma oranı yüzde 46 olarak bildirilmiştir. Türkiye Sağlık Araştırması verilerine göre, sigaraya başlamada en önemli etken arkadaş etkisi olarak bildirilmektedir. Merak ve özenti ise diğer iki önemli başlama nedenini oluşturmaktadır. Sigara bağımlılığı bir hastalıktır ve tedavi edilebilir ancak kendi başına sigara bırakanların yüzde 98’i, 1 sene sonunda tekrar başlamaktadır. Bu nedenle, asıl amaç, gençlerin tütün ve tütün ürünleri ile tanışması ve ulaşmasının engellenmesi olmalıdır. Toplumsal bilinçlenme, eğitim bu mücadelede ilk basamaktır. Bağımlılıkla mücadelede ise, ilaç ve psikososyal tedavileri içeren uzun bir süreçtir.”