Zonguldak’ta FETÖ davasında tutuklu yargılanan eski Karadeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Hasan Doğan, “Ben de FETÖ mağduruyum” dedi.
Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12 saat süren mahkemede Karadeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Hasan Doğan ifade verdi. 32 yıllık fiili hizmet süresinin son 6 yılında amiral olarak görev yaptığını anlatan Hasan Doğan, üstüne yapıştırılan bir tezgahla karşı karşıya geldiğini söyledi. Doğan, “Meslek hayatımda da çalıştığım süre boyunca 32 yıl fiili hizmet ile son 6 yılı da amiral olarak geçmiştir. FETÖ’cülerin saldırılarını çokça yaşadım. Balyoz ve askeri casusluk davaları öncesinde 2010 yılında tek yıldızlı tuğamiralliğe terfi ettirildim. Ancak daha sonra 2014 yılı terfi şurası gelmeden önce bu terfiimin engellenmesi amacıyla 2014 yılı içinde isimsiz ihbar mektuplarıyla savcılıklara, kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanlığına müracaatlar yapılarak hakkımda soruşturmalar açılması sağlanmıştır. Ben de FETÖ mağduruyum. 15 Temmuz günü yayınlanan sözde sıkı yönetim komutanları listesindeki ekte bulunan bir kısım askeri hakim savcılar arasında yer alan bir askeri savcı tarafından hakkımda dava açılmış, soruşturma kaçakçılık sebebiyle başlamış ancak sonrasında hukuka aykırı delillerle “devletin gizli sırlarını açıklamak” suçu nedeniyle hakkımda iddianame düzenlenmiştir. Yapılan yargılama neticesinde yine 15 Temmuz gecesi yayınlanan sıkı yönetim hakimleri olarak nitelendirilen mahkeme heyeti tarafından hakkımda görev sırrını açıklama suçundan dolayı mahkumiyet kararı ve verilen cezanın para cezasına çevrilmesine kararı verilmiştir. Bu nedenle ben 2014 yılında ve 2015’te şura’da terfi edemedim” dedi.
“Bana yapılan muamele nedeniyle amirlerime mektup yazdım”
Denizaltı filosu ve gemilerinde görev alan Hasan Doğan, yaşadıklarını anlatan uzunca bir mektup yazarak amirlerine ilettiğini anlattı. Doğan, “O dönemde istifaya ya da emekliliğe zorlandığım düşündüğümden malum yapıya ait olduğunu düşündüğüm hakimlerle ve bana yapılan muameleyle ilgili olarak sıralı amirlerime hitap ederek mektup yazdım. Bana mücadele etmem gerektiği ve dolayısıyla sonrasında mesleğimden ayrılma düşüncesinden vazgeçtim. Makama geçtiğimde sıkıyönetim direktifi geldi. Yurtta Sulh Konseyi bana 1980 yılındaki Milli Güvenlik Konseyi direktifini aklıma getirdi. YSK kodunu ilk kez gördüm. Bu direktifin altında imzası bulunan şahısların rütbe ve görev yerleri nedeniyle bunun cuntavari bir darbe teşebbüsü o anda değerlendirdim” şeklinde konuştu.