İnegöl’ün manevi mimarlarından; ‘Akbıyık Sultan’

Yayınlama: 13.04.2024
194
A+
A-

Tekke Mahallesi’nde türbesi bulunan Akbıyık Sultan (Ahmed Şemseddin), köylüler tarafından bilinse de İnegöl genelinde fazla bilinmiyor. Türbe hayırseverler tarafından tamamen restore edilirken, türbeye sürekli ziyaretler gerçekleştiriliyor.

 

İstanbul’un fethinin manevi önderlerinden biri olan Akbıyık Sultan Hz.’nin türbesi’nin narımı tamamlandı. Birçok İnegöllü vatandaşın henüz tanımadığı Akbıyık Sultan Hz.’nin anma ve tanıtımı için Tekke Mahallesi sakinleri her yıl dede pilavı öleni etkinliği düzenliyor.






 

İSTANBUL’UN MANEVİ KAMUTANLARINDAN

Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Akbıyık Sultan Ahmed Şemseddin Kültür ve Yaşatma Derneği Başkanı İlhami Gündüz, “Akbıyık Sultan Ahmet Şemseddin Hz. Hacı Bayramı Veli’nin 8 büyük öğrencisinden birisidir. 2. Murad Han zamanında seferlere katılmış, daha sonra 2. Murad Han tarafından Bursa’da 2 mahalle, İstanbul’da 1 mahalle olmak üzere Ahmet Şemseddin Hz.’ne hediye edilmiştir. Buradan gelen kaynakları Ahmet Şemseddin Hz. yardım olarak kullanmıştır, öğrenciler yetiştirmiştir ve hayatını yardıma adamıştır. 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmet Han’ın zamanında yanında bulunmuştur İstanbul’un fethinde. Ön saflarda bulunmuştur kendisi. 1453’ten sonra kendisi kenara çekilmiştir” dedi.

 

Gündüz, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Çoğu insanlarımız Ahmet Şemseddin Hz.’ni bilmiyor ve tanıtıma ihtiyacımız var. Biz bunu köylü olarak karşılayamıyoruz. Tanıtım için yardıma ihtiyacımız var. Önümüzdeki ayın 9’unda da pilavımız vardır. Bunun için de tüm İnegöl halkı ve köylerimiz davetlidir. Ben yine tekrar ediyorum; Belediye Başkanımız Alper Taban ve Başkan Yardımcısı Rıdvan Kocaağa’ya teşekkür ediyorum bizimle ilgilendikleri için inşallah sözde kalmaz ve burası onarılır”

 

AKBIYIK SULTAN KİMDİR?

 

İkinci Murad Han ve Fatih Sultan Mehmed devrinde yaşayan büyük velilerden. Asıl adı Ahmed Şemseddin’dir. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin sohbetinde yetişip, onun feyiz ve bereketi ile kemale eren bir zattır. Akbıyık Sultan bir taraftan hocasının sohbeti ile bereketlenirken diğer taraftan İkinci Murad Han’ın haçlılar ve diğer din düşmanlarına karşı giriştiği cihada hareketine de katılıp seferlerde, Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin diğer talebeleri ile birlikte büyük kahramanlıklar gösterdi. Böylece Osmanlıların Rumeli’deki yayılmasında önemli hizmetler gördü. Bu gazalarda gösterdiği başarılardan birinin sonunda İkinci Murad Han tarafından Yenişehir köylerinden bir tanesi kendisine temlik edildi. Bu parayı ticarette kullanan Akbıyık Sultan kısa zamanda malının hesabını yapamayacak kadar zenginleşti.

 

Akbıyık Sultan’ın Mal, mülk meşguliyeti, hocasının sohbetinden daha az istifade etmesine yol açtı. Bu sebeple bir gün hocası Hacı Bayram-ı Veli hazretleri, dünyaya ve onun geçici lezzetlerine bağlanmanın mahzurlarından bahsederek Akbıyık Sultan’a, “Evlâdım bu dünya fanidir. Malı mülkü elde kalmaz. Ne kadar malın olsa murad alamazsın. Ahretten gafil olma. Zira gidişin dönüşü yoktur. Allahü telâdan gayri işlere tutulmaktan kurtul. Devamlı baki kalan işlerle meşgul ol” der. Hocasının bu sözleri üzerine Akbıyık Sultan, “Hocam! Peygamber efendimiz; “Dünya, ahiretin tarlasıdır.” buyuruyor. Bu sebeple dünya malı ile de meşgul olmak gerekmez mi?” Hacı Bayram-ı Veli hazretleri uzun bir sükûttan sonra, “Evlâdım! Mademki dünyayı terk edemiyorsun, öyle ise bizi terket. Bu dergâhta dünya ile meşgul olanların işi yoktur” buyurdu. Akbıyık Sultan bu sözler üzerine kapıdan dışarı çıkarken tam eşik üzerinde başından sarığını düşürdü. Bunu hocasının bir kerameti bilip günü gelince sebebi meydana çıkar, düşüncesiyle alıp başına giymedi.

 

Akbıyık Sultan’ın bundan sonra topladığı altın ve gümüş para sayılamayacak ölçüde arttı. Ancak gönlünü hiç bir zaman para ve pula kaptırmadı. Eline geçen para da hiç bir zaman kendisinde kalmadı. Fakir, fukara, kimsesiz, öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin sığınağı oldu. Bursa’da büyük bir imaret yaptırarak gelen geçen yoksullara ikramlarda bulundu. Bu arada Alaeddin Ali el-Arabî hazretlerinin derslerine devam ederek ilimde ilerlemeye de gayret sarf ediyordu. Ve nihayet Hocasının kerameti tahakkuk etti. Sarığının eşik üzerinde düşmesinin esrarı aydınlandı. Yine şeyhi ve üstadı Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin eşiğine yüz sürdü. Mübarek sohbetlerine tekrar kabul olunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Hocasının sekiz halifesinden biri olma şerefine kavuştu. Bu arada dinine hizmet etmek, İslamiyeti küffar diyarına duyurmak aşkı Akbıyık Sultan’da hiç sönmeden için için daha da alevlendi. 1444’te Varna’da haçlı sürüleri perişan edilirken o, manevî liderlerin en önündeydi.

 

Nisan 1453 Osmanlı ordusu son defa İstanbul önlerinde göründü. Peygamber efendimizin fetih müjdesi gerçekleşmek üzeredir. Molla Hüsrev, Molla Gürani, Akşemseddin ve Akbıyık Sultan gibi gönül erenleri ordunun en önündeler. Akbıyık Sultan, Akşemseddin hazretleri ile beraber Fatih Sultan Mehmed Han’ın yanında bulunuyor ve devamlı askeri teşci’ edip coşturuyor, dua ve sözleri ile onları gayrete getiriyordu. Fatih Sultan Mehmed Han fetihten sonra İstanbul’da yaptırdığı camilere bu gazi şeyhlerin isimlerini verdi. Akbıyık Sultan adına da Cankurtaran civarında bir cami yaptırdı. Akbıyık Sultan ömrünün son yıllarını Bursa’da talebe yetiştirmek, zikir, ve ibadetle meşgul olmak ve yine fakir fukaraya yardımda bulunmak suretiyle geçirdi. 1455 de ahirete intikal etti. Arkasında pek çok hayır müesseseleri bıraktı. İstanbul’da bir, Bursa’da iki mahalle ve dergâh ve camisi Akbıyık Sultan’ın adı ile anılmaktadır. Kabri, Bursa’da İnegöl ilçesi Tekke Mahallesi’nde bulunmaktadır.

 

HABER: UĞUR KESEN



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş