SANAYİ SEKTÖRÜNDEKİ HAREKETLİLİK DEVAM EDİYOR

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Satın Alma Müdürleri Endeksi (SAMEKS) Şubat ayı verileri MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak’ın katılımıyla düzenlenen programda açıklandı. Düzenlenen programda açıklamalarda bulunan Nail Olpak, “Hizmet endeksi son 4 ay içerisinde 50 puanın altındaydı. İlk defa Şubat ayı ile 50 puanın üzerine çıktığını görüyoruz. Sanayi sektöründe ise gördüğümüz hareketlilik devam ediyor. Hala 50’nin üzerinde oluşu bizi umutlandırıyor” dedi.

Yayınlama: 01.03.2017
828
A+
A-

Dün saat 10.00’da Marrion Hotel’de düzenlenen programa Kaymakam Ali Akça, Belediye Başkanı Alinur Aktaş, İnegöl Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat, MOSFED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, siyasi parti temsilcileri, oda ve dernek başkanları, kurum ve kuruluş temsilcileri ile çok sayıda işadamı katılım gösterdi.

 

Programda konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, “MÜSİAD olarak iş dünyasının nabzını tutmak adına geleceğe yönelik tahminlerin tutulduğu bir endeksimiz var. Bu endeksimizi SAMEKS endeksi olarak adlandırıyoruz. İş dünyası gelecek planları yaparken yere sağlam basmak, gideceği yolda engelle karşılaşıp karşılaşmayacağı hususunda olabildiğince elle tutulur verilere sahip olmak ister. Ekonomi gidişatı ile ilgili bir sürü tahmin yürütülüyor. Bu tahminleri yapanlar hangi verileri kullanıyorlar? Şubat ayının son işgünü içerisindeyiz. Geçtiğimiz günlerde Kasım ayına ait işsizlik verileri açıklandı. Önemli bir bilgi ama geçmişe ait… Yaşanan yaşandı, biz iş dünyası olarak bugüne bakmak, yarına bakmak isteriz. Mart ayında, Nisan ayında işler nasıl gidecek bunları bilmek isteriz, geleceğe olabildiğince garantili bakmak isteriz. SAMEKS ile bunu yapmak istiyoruz. Şirketlerde geleceği kim takip ediyor? Satınalma müdürler… Neden? Çünkü onlar müşterilerden gelen siparişlere, stoklara, istihdam ve üretim imkânlarına bakıp yeni mal siparişlerini verirler. Biz de bu endeksi oluştururken onlara soru soruyoruz. Her ayın 20-22’si arasında danışman hoca ve ekonomi birliklerimizden oluşan 1100 firmalık havuzumuz birer birer aranarak sorular soruluyor. Hizmet sektörüne 5, sanayi sektörüne 6 soru sorup bu cevapları kamuoyu ile paylaşıyoruz. Hizmet endeksini ayrı sanayi endeksini ayrı değerlendiriyoruz. Bir de birleşik endeksimiz var. MÜSİAD olarak 50 aydan beri bu işi yapıyoruz. 2017 yılından itibaren sonuçları mevsim ve takvim eğrisinden arındırılmış şekilde soruyoruz. TÜİK de imalat sanayinin gerçekleşen rakamlarını açıklıyor. Bizim SAMEKS açıklamamızdan 2 ay geride gelen bu rakamlarla bizim tahminlerimizi örtüştürdüğümüzde yüzde 80-85 doğruluk payı olduğunu görüyoruz. Bu büyüme rakamlarının tahmininde de bize yön veriyor. Ülkemizde benzer çalışmayı geçmişte yapan kurumların yüzde 35’ler civarında doğrulukla çalıştığını anlatırsak endeksin ne kadar doğru tahmin verdiğini de görmüş oluruz.”






 

“Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak Şubat endeksine baktığımızda bileşik endeksimiz 5 puan artmıştır. Bu endeks 50’nin üzerine çıkmış ve bu sonuca göre pozitif hal almıştır. Hizmet sektörü önemli bir yol tutmuş. 52,8 puana ulaşarak 7 puan artış sağlamış. Sanayi sektöründe 1,4 puan gerilemiş ama 50,2 seviyesini korumuş. Hizmet endeksi son 4 ay içerisinde 50 puanın altındaydı. İlk defa Şubat ayı ile 50 puanın üzerine çıktığını görüyoruz. Sanayi sektöründe ise gördüğümüz hareketlilik devam ediyor, hala 50’nin üzerinde oluşu bizi umutlandırıyor. Sanayi sektöründe Ekim ayından beri süren düşüşün bir sonuna geldiğini de görüyoruz. Alt sektörlerle ilgili değerlendirmelerde bulunmak isterim. Sanayi sektörü endeksine baktığımızda bir önceki aya göre 1,4 puan azalma nerelerden gelmiş? Üyelerimizin Satınalma müdürlerinin verdiği cevaplara göre yeni siparişler 1,4 oranda azalmış, satınalım 2,5 istihdam da 1,3 puan azalmış. Üretim alt endeksi ise yatay olarak seyretmiş. Üretimin kendisi 1 ay önceye göre değişmemiş 49,8 oranında kalmış. Yeni siparişler 47,6’da. Satınalımlar da buna bağlı olarak 2,5 puan azalmış ama buna rağmen 57 oranında. Nihai mal stoku da 1,8 puan azalmış. Tedarikçilerin teslimat süreleri 2,1 azalmış. Bu da olumlu bir durum.

 

“Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış hizmet sektörü oranları Ocak’a göre artış göstererek 50,8 orana ulaşmış.. İş hacminde 9,1 puan artış görüyoruz. Bunun karşılığında satınalmalarda 5,8, istihdamda da 5,6 artış görüyoruz. İş hacmi 9,1 puan artıyor, 49,7 seviyesine gelmiş. SAtınalmalar 5,1 artmış ve 61 seviyesine ulaşmış. Nihai mal stokları 7,1 artarak 51,1’e gelmiş. Bu da son 2 aydaki en iyi 2 değerden biri. Tedarikçilerin teslimat süresi de 3,7 puan değişimle 49,2 seviyesinde gerçekleşmiş. İstihdam verisi ise hizmet sektöründe bir önceki aya göre 8,6 puan artıp 54,5 puana ulaşmış”

 

“Bu rakamların yorumu nedir? 2017’nin ilk 2 ayını geride bıraktık. Yıl hızlı geçiyor. Geçtiğimiz yılın 3. çeyreğinde yavaşlayan bir süreçle karşı karşıyaydık. Onun tekrar hızlandığının göstergesi… Bu rakamları TÜİK 2 ay sonra bize anlatacak. Hem mevsim hem takvim etkisinden arındırdığımızda bu toparlanma sürecini gösteren bir tablo ile karşı karşıyayız. Özellikle hizmet sektörü sanayiye göre daha hızlı hareket edebiliyor. Sanayinin istihdamı hizmete göre daha yavaş olacaktır. Bu noktada baktığımızda 2017 rakamlarına baktığımızda son çeyrekte sanayi üretimi bir önceki çeyreğe göre 3,9 artmıştı. Aralık ayında yüzde 9’luk artış kaydetmişti. Şubat’ta 1,9’luk imalat sanayi kapasite kullanımı gerçekleştirmiştir. Bir daha yaşamak istemediğimiz 2016 yılının hem siyasi sonuçları hem de onun ekonomimize yansıyan sonuçları itibari ile bu yıla daha net rakamlarla giriyoruz.”

 

“Dünya ekonomisinde hala finans odaklı bir ekonomi yönetiminden bahsediyoruz. Herkesin gözü Amerika’dan gelecek haberlerde… O nasıl bir yol izleyecek? FED Amerika Merkez Bankası nasıl bir yol izleyecek? Faizler ne olacak? Faiz oranlarını tartışmaya devam ettiğimiz garip sistemde devam ediyoruz. FED, yakın zamanda faiz artırımına yönelik sinyaller veriyor. Avrupa bölgesine baktığımızda Satınalma müdürlerinin oranları 55,5 oranına gelmiş. Bu son 6 yılın en yüksek rakamı… Dış ticaretimiz ekonomiyi belirleyen en önemli etkenlerden birini oluşturuyor. Dış ticaret açığımız 2016’da 55,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2015-2016 rakamları yatay seyretti. Bunun artmamış olmasını olumlu değerlendiriyoruz. Kasım ayı işsizliği yüzde 12,1 oranında. Bu noktada iş dünyasının istihdam seferberliğine hepimiz sahip çıkmalıyız. Biz de MÜSİAD olarak çalışırken Genel Merkezden 3 kişinin bu konudaki niyetlerini belirten bir çalışma tarzı olmadı. Şubelerimizle, genel merkezimizle, toplam iş potansiyelimiz ile çalıştık ve bu seferberlikle alakalı taleplerimizi açıkladık. İstihdam teşviklerinden faydalanmak için işe alacağınız kişinin 3 aylık bir işsizlikle karşı karşıya kalması lazım. İnegöl’de işe eleman alma konusundaki sıkıntılarınızın farkındayım. Bu sürecin daha aşağı alınmasını temenni ettik. En büyük ihracatımız AB’ye. Toplam ihracatımızın yüzde 44,5’ini Avrupa pazarına yaparken 2017’de bu rakam yüzde 44,9 oranında. Bir dönem 30’lar seviyesinde olan rakamın artan bir trend içerisinde olduğunu görüyoruz.”

 

“Bugün 28 Şubat. 28 Şubat postmodern darbesinin en büyük mağdurlarından biri olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyoruz. Değerlerimizi onları kaybetmeden hayırla yad edebilmeyi Allah hepimize nasip eylesin. Hadi gel sen yap dediğimizde hiçbir şey yapamayacak birçok zavallının etrafımızda olduğunu görüyoruz. Hatırlamak bile istemediğimiz bir tarihin 20. yılındayız.  Hiçbir zaman bir öc alma peşinde değiliz ama şirketlerimizin fişlendiği, ev ve işyerlerimizin gece yarıları çilingirle açıldığı günleri unutmadık, unutmayacağız. 28 Şubat bin yıl süreceği söylenen bir darbe süreciydi. Allah’a hamdolsun öyle olmadı, hesaplar tutmadı. 28 Şubat’tan sonra seçilmiş hükümetleri devirme teşebbüsleri de yaşandı ama hiç birisi başarılı olamadı. 28 Şubat’ta nerede durduysak e-muhtırada da gezi olaylarında da 15 Temmuz’da da tam zamanında ve net bir şekilde olmamız gereken yerde durmanın hamdını yaşıyoruz. Bugün de aynı yerde, milletimizin yanındayız. Merhum Aliye İzzetbegoviç, kaderi Allah yazar, insanlar tavırlarıyla nerede durduklarını belirlerler. Biz de tavrımızı gösteriyoruz. Sadece tavır gösterip bir kenara çekilmiyoruz, o tavır neticesinde çalışıyoruz. Sonuca ise kadar denir, kaderi de Allah belirler. Temennimiz bu ekonomik canlılığın daha da canlanarak sürmesidir. İstihdam seferberliği ile ilgili konu gündeme geldiğinde bunu 2 temel esastan dolayı desteklediğimizi söyledik. Bunlardan biri işin sosyal boyutudur. Daha fazla istihdam demek çarkların daha hızlı dönmesi demektir. Bu noktada canlılığın artarak devam etmesini istiyoruz. Tek çiçekle bahar olmaz, tek bir canlılık bizim için yeterli olmaz. Damlaların sürekliliği denenmiş ama birkaç damla ile de o taşın delinimi mümkün olmuyor. Sürdürülebilirlik gerekiyor. Sürdürülebilir bizim açımızdan pozitif istikrar demek. İstikrar olmadan da yeni hedefler, projeler belirlemek mümkün olmuyor, mevcut kazanımları bile elinizde tutamıyorsunuz. Yıllarca biriktirdikleriniz de bir istikrarsızlık sonucu elinizden gidiyor. 28 Şubat bu kazanımların elimizden uçurulduğu bir süreçti. 15 Temmuz da bunlardan bir tanesiydi. Bu gibi süreçlerin ihtimalini aklımızdan geçirmek istemiyoruz. Geldiğimiz noktada Türkiye’nin böyle meselelerle kaybedecek zamanı yok. Millet bunu 16 Temmuz sabahı net bir şekilde dünyaya gösterdi. Bizim de iş dünyası olarak köklü çözümlere ihtiyacımız var. Bu gibi sorunların meydana gelmeyeceği yapısal çözümler gerekiyor. Önümüzdeki günlerde bir referandum süreci ve anayasa değişikliği ile karşı karşıyayız. Bu konuda bize soruyorlar, anayasadan size ne diyorlar. Haklı ya da haksız değil ama bu soruya cevap bulmak mecburiyetindeyim. Bırakın o yorumları akademisyenler, siyasiler yapsın diyorlar. İşin siyasetçilere ait kısmını onlara bırakarak iş dünyası perspektifinde açıklamak istiyorum. İş dünyası için anayasadan kesinlikle etkileniyoruz. İş yapmamız anayasanın yanlış yorumları,  garip maddeleri ile net bir şekilde engelleniyor. Herkes bunun farkında ama bazıları görmezden geliyor. Analiz edip en iyi çözüme odaklanmak bizim işimizdir. Anayasa sürecini de yapısal anlamda ele almakta fayda var. Mevcut sistem arızalı. Biz MÜSİAD olarak temel konulardaki bakışlarımızı iyi analiz eden bir kurumuz. Cumhurbaşkanımızın ilk defa halk tarafından seçildiği süreçte söylediğimiz bir şey var, Türkiye’de kuvvetler ayrılığı sistemi var. Kuvvetler ayrılığından çok kuvvetler karmaşasıyla karşı karşıyayız. Anayasa ne belirler? Bireylerin hak ve özgürlüklerini devlete karşı güvence altına alır. Kurallar sınırı demokrasinin geçerli olduğu bir ülkede seçilmişleri köşeye sıkıştırıp iş dünyasının önünü kesmek olmamalıdır. Anayasalar çerçevesinde böyle bir tablo ile karşı karşıyayız. 61 anayasasına doğdum, 82’yi de yaşadım. Bu 2 anayasanın sonuçlarına baktığımızda zoraki darbe anayasaları olduklarını görüyoruz. Vesayetçi sistem ile karşı karşıyayız. Böyle bir çerçeve içerisinde onların iş dünyasına doğurduğu sonuçları 10 yıl öncesine giderek hatırlayalım. 2007 yılını yaşarken bu ülkenin görevde olan seçilmiş hükümeti e-muhtıra ile karşı karşıya kaldı. Hemen peşinden Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başladı. Zoraki icat edilmiş bir anayasa maddesi ile karşı karşıya kaldık ve TBMM, Cumhurbaşkanını seçememekle karşı karşıya kaldı. O hal devam etseydi ne olacaktı? Biz bunlarla uğraşırken 2008’e girdik. Nedir 2008? Etkileri aradan geçen 9 yıla rağmen tüm dünyada devam eden ekonomik krizin başladığı yıl. Darbe sorunu olmayan, ekonomik olarak güçlü ülkelerin hala baş edemediği bir gündeme böyle bir süreçte girdik. Sadece o yoktu, iktidar partisine de kapatma davası açıldı. Kapatma kararı çıkar gibi oldu, 6’ya 5 oy çıktı. Bir an için bu 2 olay da gerçekleşmiş olsun. İktidar partisi kapatılmış, Cumhurbaşkanı da seçilememiş, en büyük ekonomik krizlerden biri de dünya üzerinde etki sürüyor. İnsanlar böyle bir ortamda ne olacağını düşünmek istemez. Hangi işadamı böyle bir ülkede iş yapmak ister, ilave istihdam oluşturmak ister. Herkesin kendi canının derdine düştüğü bir ortamda kim daha fazla iş yapmak ister sorusunu iyi analiz etmemiz lazım. Bir ülke iş dünyasında ne bekler? Daha fazla yatırım, daha fazla istihdam, daha fazla katma değer bekler. İş dünyası bunları yapabilmek için nasıl bir ortam ister? Huzur, güven istikrar… Önünü görmek, geleceğe garantili bakmak, önüne çıkacak muhtemel engelleri öngörmek ister, belirsizlik ve kaos istemez. 2008’de kaosun temeli anayasaydı ve farklı bir şekilde yorumlanmasıydı. Demek ki iş dünyasının iş yapamaması ile anayasa arasında direkt bir bağlantı varmış. Bu süreçler atlatıldı ve kısmı bir anayasa değişikliği yapılarak Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerçekleşti. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ve halkın seçtiği Başbakan arasında çift başlılık ve güçler dengesizliği gibi konular gündeme geldi. Böyle bir tabloyu da iş dünyası olarak istemiyoruz. Öngörememek bizim için büyük bir sorun oluyor. İş dünyası için dövizin kaç para olduğu önemlidir ama daha önemlisi yönüdür. Nereye gidecek? Öngörememe varsa bunu arzu etmeyiz. Bundan dolayı da Cumhurbaşkanının ilk defa millet tarafından seçilme sürecinin başında o kuvvetler karmaşası olarak uygulanan sistemin değişmesi gerektiğini ifade etmiştik. O günden bu güne bunu ifade etmeye gayret ediyoruz. Ayak bağı olan tarafların yeniden düzelmesi gereken bir tablo ile karşı karşıyayız. Sürdürülebilirliği sağlamalıyız”

 

“İş yapma kolaylığı endeksi diye bir istatistik var. 190 ülke arasında çalışılmış. Türkiye, işe başlama kolaylığında 79. sırada, inşaat alma kolaylığında 102, dış ticarette 70, elektrik bağlatmada 58, kredi alma kolaylığında 82, iflas durumunda karşılaşılan olayların halledilmesinde 126. sırada. Bu işlerin yavaş yürüdüğünü işaret eden bir endeks. Yatırım yapmak yarı deli bir iş. Öyle bir aşk olmazsa bu engeller içinde daha fazla yatırım yapmanız için kendinizi paralamanıza hiçbir gerekçe yok, paraladığınızda da işler yavaş yürüyor. Bunu uzun zamandır dile getirmeye devam ediyoruz. Yavaş ilerleyen bir sistemden en çok etkilenen kesim iş dünyasıdır. Verimsizlik iş dünyasını batırır, işini zamanında yapamamak rekabetçiliği katleder. Dünya genelinde çok hızlı gelişimler var. Böyle bir dönemde biz hala hantallığı konuşuyoruz, bu kabul edilecek bir durum değil. Biz kararların çabuk alınması, işlerin daha hızlı yürümesini istiyoruz. Öngörü istiyoruz. Dolar ve Euro bir döne 1,5 yıl süreyle gün gün ne olacağı açıklanmıştı. Sonra o dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı arasında tartışma yaşandı, ciddi bir hükümet krizi ile karşı karşıya kaldık. Ondan sonra dolar 687 liradan bin 700 liraya ulaşmıştı. Ben, böyle bir sürece girmek istemem. İşyerini kapatan binlerce işveren arasında olmak istemiyoruz. Böyle bir çerçeve içerisinde geleceğimize sahip çıkmalı, vereceğimiz kararlarda dikkatli olmalıyız” ifadelerini kullandı.



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş