Türkiye’nin dört bir yanından İnegöl’e gelerek üniversite eğitimi almaya başlayan öğrenciler, İnegöl’ün avantajlı yanlarının yanı sıra dezavantajlarını üçüncü bir göz olarak aktardılar.
İnegöl’e ilk kez gelen öğrenciler, İnegöllülerin İnegöl ile alakalı önyargılarını yıkmalarını, pozitif yaklaşmalarını isterken, ikinci, üçüncü veya dördüncü sınıfta okuyan öğrenciler ise İnegöl’e alıştıklarını, ekonomik bir ilçe olduğunu, fakat sosyo kültürel olarak gelişmesinin gerektiğini ifade ettiler.
SPOR YAPACAK ALAN BULAMIYORUZ
İnegöl’de ilk yılı olduğunu belirten öğrenci Akın Kaçar, “Gaziantep’ten İnegöl’e geldim. İnegöl’de daha fazla park ve vakit geçirebilecek yer olabilir. Spor yapacak alan bulamıyoruz. Okulun içinde basketbol sahası yapıldı, açık değil içine giremiyoruz. Bölgede bir spor sahası var yarısı futbol yarısı basketbol sahası. Bu çok yanlış bir şey. Gelmeden önce çok farklı hayal ediyorduk. Beklentimi karşılamadı. Daha fazla arkadaşın, daha fazla aktivitenin olduğu bir yer hayal ediyorduk. İnegöllülerle tanışma imkânımız oldu, pek hoş karşılanmıyoruz. Sanki öğrenciyi ilk defa görmüşler gibi bir tepki var. İşyerleri müşteri açısından baktıklarından dolayı daha sıcaklar ama halk genelde bizi sevmiyor. Öğrenciye rahat verilen bir ev sahibi yok. Geçtiğimiz senelerde 2 arkadaşımız ev sorunu yüzünden okulu bırakmışlar. Olumlu olarak değinirsek her yere ulaşımı kolay. Bir sürü yerin merkezinde kalıyor, ulaşım olarak her yere kolay seyahat edebiliyoruz” dedi.
BİZ ÖĞRENCİYİZ VE AKTİVİTE İSTİYORUZ
Birinci sınıf öğrencisi Çağla Kıvrık ise, “Benim açımdan kötü. İstanbul’dan gelen bir insana göre sosyal aktivite olarak çok düşük, gezilecek yer yok. Biz öğrenciyiz ve aktivite istiyoruz. Okulumuz 3-4 gün oluyor ya da derslerimizin sayısı az oluyor. Çok fazla boş zamanımız oluyor ve biz bu boş zamanımızı İnegöl’de genellikle yurtta harcıyoruz. Halk bizi iyi karşılamadı. Burada ailem yanımda değil, tanıdığım hiç kimse yok, daha çok şefkat ve iyimserlik beklerdim. Hiç karşılık alamadım. Bir gözlük takmışlar ve ona göre ilerliyorlar. Etrafımdaki insanlara saygı duyuyorum ama onların bize saygısı yok gibi… İstediğim saatte dışarı çıkamıyorum. Ailem de burayı gördükten sonra beni saat konusunda uyardılar. İstanbul’da rahat olmama rağmen İnegöl’de korkuyorum. Şuana kadar bir tehlike yaşamadım. Laf atanlar oluyor ve anlaşıldığı üzere lafın ilerisini getirecek insanlar da var” dedi.
BİZE GÜZEL BAKMIYORLAR
Birincisi sınıf öğrencisi Esra Karapınar, “Kötü şeyler gördüm. Özellikle erkekler yolda üzerimize doğru yürüyorlar. Geleli 1 ay oldu. Bize güzel bakmıyorlar. Arkadaşlarımın söylemlerine katılıyorum. Konya’dan geldim. Oradaki kampüse bakıyorum, buraya bakıyorum aralarında alaka yok. Sosyal etkinlik yok, gezebileceğimiz bir yer yok… Görükle’deki kampüse bakıyorum, orada yapılacak çok şey var. Öğrenciye ev vermiyorlar. Kötü gözle bakmasalar bile yeter bizim için. Üst sınıftaki arkadaşlarımızın bize anlattıkları bizi korkutuyor. Biz onlara karşı rahatız ama onlar bize karşı değil. İyi gözle bakmaya çalışıyoruz. Burada akrabalarımız, ailemiz yok. İnegöl’ün bizi sahiplenmesini, kabul etmesini istiyoruz” diye konuştu.
İYİ YÖNÜNÜ DE GÖRDÜM
Malatya’dan İnegöl’e gelen Birinci sınıf öğrencisi Ömer Bezirgân, “Arkadaşlarımın söylediği her şeye katılıyorum. Burası küçük bir yer olması söylentileri artırıyor. Ben Malatya’dan geldim. Orası çok gelişmiş bir yer değil ama buraya göre daha iyi. Çevremizdeki insanların söyledikleri bilinçaltımıza yerleşti, biz henüz bir şey görmedik. Sosyal aktivite hiç yok. Gelişmesini isteriz ama gelişeceğini zannetmiyorum. Yer yok. Sol tarafı mezarlık, sağ tarafında da yerleşkeler var. Üniversiteden beklentim kendimi geliştirebilme olanaklarımdır. Burada onu pek göremedim. Merkezi bir yer ama öğrenci olunca imkânlar kısıtlanıyor, her an istediğin şeyi yapamıyorsun. 3. ve 4. sınıftan sonra ufkumun açılabileceğini düşünüyorum ama ilk sınıflarda zor. Çok söylenti var. Önyargıda bulunmak istemiyorum. İyi yönünü de gördüm kötü yönünü de, bu her yerde olabilecek bir şey” ifadelerini kullandı.
ÜNİVERSİTE BEKLENTİLERİMİ KARŞILAMADI
Üçüncü sınıf öğrencisi Zafer Ünal, “İlk geldiğim sene biraz daha farklı şeyler bekliyordum. 4 yıllık bir bölüm okuyacakken sosyal aktivitelerin biraz daha fazla olmasını bekliyordum. Buraya geldiğimizde hiçbiriyle karşılaşmadık. İlk sene geçiş yapmayı denedim, olmadı. Uludağ Üniversitesi büyük bir üniversite, bırakmak istemedim ve mecburen geldim. Sosyal aktivite olsun, arkadaş çevresi olsun, dersten çıktıktan sonra yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Taş çatlasın 1 saat oturup kalkabiliyoruz. Akşama kadar burada vakit geçirmek istesen hiçbir şey yapamazsın. Üniversiteden beklentilerimi karşılamadı. Çevre düzenlemesi yapıldı. Buranın biraz daha aktif olabilmesini isteriz. Fakülte olarak 3 tane bölüm var, çok fazla imkânımız yok. Gruplar aktif olmaya çalışıyor ama imkânlar el vermiyor. Biz öğrenciyiz, belirli bütçemiz var. Bunun dışına fazla çıkamıyoruz. Harcamak istediğimiz zaman da kesinlikle buradan çıkıp Eskişehir’e, Bursa’ya gitmek gerekiyor. O da maliyetli oluyor. İlk geldiğim zaman özel yurtta kalıyordum, çok pahalıydı. Eve çıkma kararı aldık, ev bulamadık. İnsanlar, öğrencilere ev vermiyor. Erkek üniversite öğrencilerine karşı soğuklar, ev vermek istemiyorlar. Ekonomik yaşam pahalı. İstanbul’dan geliyorum, oraya göre bile pahalı geliyor. Küçük olduğu için ulaşım sorunu yaşamıyoruz ama bir üniversite öğrencisi için burada yapılacak çok bir şey yok. Uluslararası Ticaret okuyoruz, yabancı dil kurslarının çok fazla olması gerekiyorken sadece 1 tane kurs var. Beklentilerimizin karşılandığı bir ortam değil. Fakülteye yeni bölüm gelebileceği söylendi. Öğrenci potansiyeli olduğu zaman biraz daha renkli olabilirdi ama yeni bölüm de gelmedi. Farklılık göremedik” şeklinde konuştu.
ÖĞRENCİYE GEREKEN DEĞERİN VERİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
İkinci sınıf öğrencisi Ensar Saraç’da, “İlk sene 2 yurt değiştirdim. Burada öğrenciye gereken değerin verilmediğini düşünüyorum. 2 yurt var, ikisi de birbirinden pahalı. Başka seçeneğin yok. Bu sene eve çıktım. Eve çıktıktan sonra buranın insanlarının öğrenciye değer vermediğini daha çok anladım. Evdeyken arkadaşım ayağını yere vurup ‘Ah’ diye ses çıkardı, direk polise şikâyet etmişler. Şikâyet edenler de kendi apartmanımız değil, karşı apartmandaki komşularmış. ‘Camınız açık’, ‘perdeniz’ açık diyorlar. ‘Perdeniz kapalı neden camınız açık’, ‘balkona neden şortla çıkıyorsunuz’ diyorlar. Ben Ankara’dan geldim, bizim oralarda böyle sıkıntılarımız yok. Kampüste yapılan dönüşümü gördüm. Sporla ilgilenen bir insanım. Burada öyle bir aktivite göremedim. Merkez kampüste imkân varken burada imkân yok. Saha yapıldı ama lise öğrencisi miyiz ki açık alanda oyun oynayacağız? Geçen seneye göre görsel olarak daha iyi. Halka tavsiyem öğrencilere değer vermeleridir” diye konuştu.
ÖZEL YURTLAR BİZİ ÇOK ZORA SOKUYOR
Birinci sınıf öğrencisi İsmail Avcıbaşı, “Uluslararası Ticaret bölümünü buraya koymuşlar fakat Uluslararası Ticaret alanında yapılan bütün pazarlamalar ve ticaret kısmı tamamen Nilüfer’de dönüyor. TÜYAP’ın uluslararası fuar ve kongre merkezi Nilüfer’de, pazarlamaların döndüğü stant merkezleri o tarafta, BUTTİM Nilüfer’de. İşin pazarlama kısmı İnegöl dışında Nilüfer’de, Osmangazi’de dönüyor. Bizim işimiz stantlarda durup pazarlama yapmak. Bizim kendimizi geliştirmemiz lazım. Burada Eurodesk’in şubesi yok, AIESEC’in şubesi yok, dil kursları yok. Sosyal ve kültürel manada öğrencilerin katılabileceği hiçbir şey yok. Öğrenci için önemli olanlar bunlar. Kendimizi geliştirme fırsatı bulamıyoruz. Maddi olarak çektiğimiz sıkıntının haddi hesabı yok. KYK’nın erkek yurdu yok, özel yurtlar bizi çok zora sokuyor. Sadece konaklama için 600 lira alıyorlar. 1 öğün yemek bile vermiyorlar. Ufkumuzu açacak insanları bulamıyoruz. Öğrenciye gereken değer verilmiyor” ifadelerini kullandı.