Yine Kadın, Hep Kadın

Geçtiğimiz hafta üç adet kadın, vahşice katledilerek içinde bulunduğumuz dünyaya veda etti. Üç adet yaşam… Üç adet yaşanmışlık ve sayılamayacak kadar çok anı. (Yazıyı yazdıktan sonra bu sayıya iki kadın daha eklendi. Yazıyla iki fakat yüzlerce hatırat.) Peki neden? Bu kadınların ve diğer öldürülen kadınların suçları neydi? Sahiplerine itaatsizlik mi yapmışlar (!), ihanet mi etmişler, […]

Yayınlama: 07.01.2021
10.430
A+
A-

Geçtiğimiz hafta üç adet kadın, vahşice katledilerek içinde bulunduğumuz dünyaya veda etti.

Üç adet yaşam…

Üç adet yaşanmışlık ve sayılamayacak kadar çok anı.






(Yazıyı yazdıktan sonra bu sayıya iki kadın daha eklendi. Yazıyla iki fakat yüzlerce hatırat.)

Peki neden?

Bu kadınların ve diğer öldürülen kadınların suçları neydi?

Sahiplerine itaatsizlik mi yapmışlar (!), ihanet mi etmişler, yoksa yaşadıkları hayata isyankârlıklarından mı?

D hiçbiri!

Hiçbir insan, vahşice ya da bir başkası tarafından eziyet çektirilerek  öldürülmeyi hak etmiyor.

Peki, neydi erkekleri öldürmeye, şiddet göstermeye iten sebep?

Öyle çok bahaneleri var ki sayfalar yetmez.

Fakat adı üstünde hepsi bahane.

İsmi lâzım değil bir hoca müsveddesi “Kadın dövülürken neye dikkat etmeliyiz? ” sorusuna kendince bir cevap verdikten sonra yüzünde iğrenç bir gülümsemeyle “Aslında polise sorun nereye vurulmaması gerektiğini, onlar daha iyi bilir” diyor ve ekliyor: “Erkek eğer sinirini boşaltamazsa başka şeyler yapmak zorunda kalır, bu yüzden bunu dövme olarak adlandırmamak gerekir. Ne yapsın adam zina mı etsin?”

 

Nazım Hikmet’in tüm bunları tek bir noktada toplayarak yazdığı, kadınlar üstüne bir şiiri var:

 

Kimi der ki kadın;

Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın;

Yeşil bir harman yerinde,

Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki hayalimdir,

Boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran,

Kimi der ki çocuk doğuran…

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal

O benim kollarım, bacaklarım, başım,

Yavrum, annem, karım, kız kardeşim

Hayat arkadaşımdır…”

Her erkek kadına farklı bir şekilde bakar, yaklaşır.

Görüldüğü üzere içlerinde eşini  hayatının diğer yarısı, mahremi olarak gören çok az.

Öyle ki kadın sürekli terbiye edilmesi, yola getirilmesi gereken bir varlık olarak görüldü ve cahiliye döneminden günümüze kadar hep arka planda kaldı.

Hatta cinsiyetten uzak olan Allah’ın ayetlerini bile bu zihniyete göre tefsir ettiler.

Dini buyrukları dahi bu zihniyetle uygulayıp kadını bir şeytan, yoldan çıkarıcı ve şehvet aracı olarak gördüler.

Kadınların ne olduğunu ve ne olmadığını anlamak için çaba göstermek yerine onu zayıf, porselenden yapılma ya da terbiye edilmesi gereken bir varlık olarak gördüler.

 

Kadın, erkek gibi bir insandır, nokta.

Bunu sürekli belirtmek zorunda olmak, papağan gibi sürekli sürekli tekrarlamaktan kadınlar bıktı fakat öteki taraf kibrinden dolayı bunu önemsemedi.

“Kadınların da suçu var, efendi adamları değil de psikopatı, şizofreni bulup hayatlarına sokuyorlar. Öldüren kadar ölen de suçlu.” Diyenler var.

Kaç kişi aşık olduğu, sevdiği adamın evlendikten sonra öfkeyle kendisini otuz iki yerinden bıçaklayacağını anlayacak öngörüye sahip?

Kaç tane kadın kocasının kendisini döverek başka erkeklere pazarlayacağını tahmin edebilir?

Kaç tane anne, uyumayıp, gece boyunca ağlayan bebeğini duvara vurarak öldürecek babayı ayırt eder?

(Devamı haftaya)



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş