Bir zamanlar babamın biricik kızıydım!

   Bundan yıllar önce bir tanıdığımız, erkek arkadaşı istediği için üniversite son sınıf son dönemde okulunu bıraktı. Evlendiler ve kocası istediği için başını örttü. Kocasının işleri alıp başını büyüyünce aldatmalar, gece gelmemeler ve alkol başladı. Boşandılar. Ailesini karşısına alarak boşandığı için geri dönmedi, dönemedi. Uzun süre maddi sıkıntı çekti… Gene tanıdığımız birisi senin kazandığın ne […]

Yayınlama: 19.11.2019
3.019
A+
A-

   Bundan yıllar önce bir tanıdığımız, erkek arkadaşı istediği için üniversite son sınıf son dönemde okulunu bıraktı. Evlendiler ve kocası istediği için başını örttü. Kocasının işleri alıp başını büyüyünce aldatmalar, gece gelmemeler ve alkol başladı. Boşandılar. Ailesini karşısına alarak boşandığı için geri dönmedi, dönemedi. Uzun süre maddi sıkıntı çekti…

Gene tanıdığımız birisi senin kazandığın ne ki diyerek hanımının kazandığı parayı hor görerek psikolojik şiddet uyguladı. Aradan çok zaman geçmedi kendisi iflas etti, uzun bir müddet hanımının maaşı ile ev geçindirdiler.

Bir başka örnek: Market alışverişi yaparken “Bu makarnadan alalım mı” diye soran eşine  “Bütün gün evde domuz gibi yatıyorsun bir de pahalı makarna(!) mı istiyorsun” diye hakaret etti. Kadın zaten en başından beri fiziksel ve psikolojik şiddet görüyordu. Bu sarf edilen cümle son damlaydı, evliliğini sona erdirme kararı aldı.






Bunlar benim birebir şahit olduğum bir sürü şiddet örneğinden sadece birkaçı. İyi örnekler de var elbet ama çok az Maalesef…

   İçinde bulunduğumuz hayat şartlarına baktığımız zaman asgari ücret alan birisi eğer evi kira ise zaten kıt kanaat geçineceği için kadın ve erkek olarak birlikte ayakta kalma savaşı veriyorlar. İşin içine vardiyalı çalışma şartları ve mesai de girince gerçek bir mücadele oluyor bir aile için. Evin temizliği, yemek, çamaşır ve çocukların bakımı, dersleri, ihtiyaçları diye sayarsak bu liste uzar. Evlilik manevi bir ortaklıktır. Biz bilinci olan her çift “Benim evim, benim çocuğum, akşama yiyeceğimiz yemek”  olarak düşündüğü zaman herkes bir iş yüklenir ve kimseye aşırı yük binmez. Ama oldu ki kadın vardiyadan çıkmış gelmiş ya da işten çıkmış gelmiş ev darmadağınık, kahvaltı masası olduğu gibi duruyor ve akşam yemeği yok! Eve erken gelen erkek, geçmiş televizyon başına eve gelen eşine kafasını bile çevirmeden “akşam ne yiyeceğiz” diye soruyor.(Şahit olduğum başka bir örnek).Ben olsam o kadının yerinde, amiyane bir tabirle “zıkkım yiyeceğiz” derim.

Benim babam köyde büyümüş, okuma yazmayı 13 yaşından sonra öğrenmiş bir adam. Feministlik filan bilmez hatta fazlasıyla ataerkildir. Âmâ her zaman şunu iddia eder: “Eğer bir kadın kocasıyla birlikte evden geçim derdi için çıkıyorsa evin bütün işleri de ortaktır.” ”Birisi çocukla ilgilenir öbürü yemek yapar.” “Erkek dediğin ailesine adaletli ve merhametli olur, zalimlik yapmaz.”

Reçel blokta -reçel, ne dediğini bilmez bir entelektüelin(!) kadınların artık evde reçel yapmadığı sözleri üzerine açılmış bir blok – geçmiş yıllarda bir yazar şuna benzer bir şey yazmıştı: ”Annem benim hep meslek sahibi olmamı ve ayaklarımın üstünde durmamı istedi. Artık ayaklarımın üstünde duruyor ve para kazanıyorum. Âmâ bitmeyen ev işleri karşılığında hiçbir ücret almadığım gibi kocamdan takdir ve sevgide görmüyorum.

Birçok kadın ev işleri ve çocuk bakımı konusunda eşinden hiçbir destek görmüyor. Destek görmediği gibi eve gelince dinlenmeden yemek yapsın, ev temizlesin, çocukların ödevine yardım etsin, çamaşırları yıkasın gibi beklentileri karşılamak zorunda bırakılıyor. Karşılığında ise ne yazık ki bir teşekkür ve güler yüze bile lâyık görülmüyor.

 

Geçenlerde Diyanet işleri bir kamu spotu yayınladı. Reklamda, erkek telefona bakıyor kadın ona çay vs. getiriyor. Âmâ adam oralı değil. Sonra ,”Telefona değil eşinin yüzüne bak” diye vurucu bir cümleyle adam kendine geliyorsa… (Genel olarak neden kadın erkeğe hizmet ediyor gibi bir sürü eleştiri olmuş reklama yönelik kısmı es geçiyorum zira konumuz o değil.)

Akabinde bahsettiğim reklamla ilgili bir köşe yazısı okudum ve açıkçası çok şaşırdım. Yazısında “kadın erkeğine hizmet eder, neden bundan bu kadar gocunuluyor”  diye epey bir saçmalamış yazar kişi. Sanıyorum bu erkeklerin genel sorunu. Yazar kişisi ”Ne var kardeşim, orada kadın kocasına çay getirmiş ama erkek de hanımına çay servisi yapar, hizmet eder; tek bir görüntü üzerinden genelleştirmeyin, vurgu yapılan mevzu çok başka” dese ya. Demez. Çünkü o da kadın erkeğe hizmet eder zihniyetinde. Bu bir zihin hapsi. Çıkamıyorlar maalesef oradan. Eşim benim hayat arkadaşım, her şeyimizi ortak yaparız, ben ona hizmet ederim bana hizmet eder” diyemiyorlar.

Evde veya dışarıda çalışsın bir kadının işi hiç bitmiyor. Ben doğum iznimde geçirdiğim yaklaşık 9 ay boyunca yardım aldığım hâlde eve, bebeğe, yemeğe yetişemiyordum. Hâlimi gören eşimin gece yatmadan yemek yaptığını bilirim. Ertesi gün bir de yemeğe kafamı yormamam, sadece bebekle ilgilenebilmem için. Dedim ya az önce “ biz bilinci” diye. Bütün erkeklere farz!

Tüm bunların dışında bir de şöyle bir algı var kadın ile ilgili: “Evde hizmet zor geliyor dışarıda patrona çay götürüyorsun.”

     İyi de çalışan her kadın temizlik ve çay servisi yapmıyor ki! Eski Türk filmlerinden kalma bir zihniyetle kadını sürekli sekreter ve hizmetçi ehli olarak göstererek ve örnek vererek, kafalarında ki o çarpık fantezilerini dillendiremeseler bile zihinlerinde böyle bir sahne canlanıyor.

Birçok erkeğin kadının çalışmasına tepki göstermesinin sebeplerinden biri kendi kendilerinden şüphe etmeleri zaten. Birçoğu da açıkça itiraf ediyor. Erkeklerle bir arada çalışması rahatsız ediyor” diyorlar. Âmâ kadınlarla rahat bir şekilde çalışıp, sohbet etmeyi kendilerine hak görüyorlar. Muhtemelen hanımlarına güveniyorlar ama çevre çok bozuk(!)

Zira birçok erkek eşinin kendine hizmet etmemesinden vs. şikâyet ederken, kadın ise eşi kendisiyle otursun, sohbet etsin, çocuklarla ilgilensin, babalık yapsın beklentisi taşıyor. Bakın bencil değil, biz ve aile olma beklentisi bu.

Erkeğin ev işlerinde yardımcı olamadığı hâlde hanımına muhabbetle davrandığı evlilikler ise daha tahammül edilebilir gibi görünüyor.

Şu cümleyi de çok fazla duyuyorum “Dövmüyor, içmiyor, aldatmıyor ben de bu yüzden tahammül ediyorum, bu yaştan sonra baba evine kocam yardım etmiyor diye dönülmez ki, olduğu kadar…”

Görülen o ki çağımız hızla dijitalleşirken evliliklerde bir o kadar hızla tükeniyor. Dilerim ki kadınlarımız en kısa zamanda hak ettiği adaletli muameleye kavuşur, erkeklerimiz “Biz” olmayı öğrenir, evlilikler tahammülden ziyade muhabbet için devam eder. Güzel günler dilerim efendim…



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş