Çünkü gözlerinin ta içinde O var!

Bayağı bir süre önce hem bohem hem modern gibi görünen bir sosyal medya annesini takip etmeye başlamıştım. Değişik bir havası var gibi gelmişti ilk zamanlarda fakat sonradan fark ettim ki bu değişik bir çekilimdi. Çok mutsuzdu, gözleri çok boş bakıyordu ama bu çocuk-ev yorgunluğundan değildi biliyordum. Her şeye muhalefetti sonra, her şeye fazla fazla öfkeliydi. […]

Yayınlama: 30.10.2020
4.313
A+
A-

Bayağı bir süre önce hem bohem hem modern gibi görünen bir sosyal medya annesini takip etmeye başlamıştım.

Değişik bir havası var gibi gelmişti ilk zamanlarda fakat sonradan fark ettim ki bu değişik bir çekilimdi.

Çok mutsuzdu, gözleri çok boş bakıyordu ama bu çocuk-ev yorgunluğundan değildi biliyordum.






Her şeye muhalefetti sonra, her şeye fazla fazla öfkeliydi.

Bense neden onu bu kadar inceliyordum bilmiyordum ama ısrarla her yazdığını takip ediyordum.

Hani bazen bir cümle okursunuz ama o satırların arasında sayfalarca cümleler vardır ya, onun yazılarında bunu fark etmeye başladım.

Genel paylaşımlarının minvalini çözdüğüm zamanlardı velhasıl.

Bir gün, bir Ramazan gününde ânîden bir öğle yemeği fotoğrafı paylaşınca hâyli şaşırdım, zîra bu taraklarda bezi yoktu.

Çok geçmedi bir müddet sonra da içi dolu bir şarap kadehi paylaştı biz izleyicileri için!

Tüm bu tavırları herkesi şaşırtmıştı fakat bunun dışında bu fotoğrafları Ramazan ayı’nda özellikle paylaştığını düşünen bir kesim vardı.

Mevzû “Cehenneme gideceksin, saygı göster” klasikleriyle devam etti.

O, tüm bu söylenenlere cevap verdi hatta tartıştı elbette ama sadece tek bir cümlesi benim dikkatimi çekti: “Tüm bunlar sizin kehânetleriniz ve hurâfeleriniz.”

Kimse kimsenin attığı iki fotoğrafla orucunu bozmaz, dahası hiç kimse de bir başkasına “Bak ben ibadet ediyorum, beni önemsemek zorundasın” baskısı yapamaz.

Fakat tüm bunlara mukâbil istatistikten hiç anlamamama rağmen, onun genel karakterini ve paylaşımlarını çözdüğüm için gerçekten de bu Ramazan ortası yemek fotoğraflarının bilinçli olduğunu anlayacak kadar gözleme sahip olmuştum.

Dikkat çekmeye çalıştığı çok belliydi. Böyle davranarak her şeyi eleştirmesini, genel öfkesini  haklı çıkarmaya çalışıyordu.

Sonra başka bir gün, kendine ait olan internet sayfasına gelen yorumlardaki imlâ ve yazım hatalarını düzelterek koyduğunu çünkü böyle hatalara tahammül edemediğini yazdı.

Hani herkes bilir, bir insan neyin bayraktarlığını hararetli bir şekilde yapıyorsa onda o mefhum eksiktir. Ahlâkçı geçinenlerin hep ahlâksız olması gibi…

Bende bu kadar hararetli cümleler yazınca daha fazla gediği olduğunu düşündüm ki haklıymışım.

Bu bohem-modern annemiz “Allah” kelimesini sürekli küçük harfle yazıyordu.

Öyle ya özel isimler büyük harfle başlar.

E kendisi de hani böyle yanlışlara hiç tahammül edemiyordu ya bende mesaj atıp, üzerine yorum yaptım fakat görmezden geldi, bazen de yorumlarımı sildi.

Çok geçmedi gene böyle değişik yorumların yazılıp çizildiği bir gün annemiz ânîden “Ateist” olduğunu açıkladı.

Kimi çok şaşırdı, kimi de “Boş ver hacı, hocayı da görüyoruz zaten” minvalinde yorumlar yazdı.

Hiç şaşırmadım. Çünkü içindeki o yangın her ne ise bir harften bile hınç çıkarmaya çalışacak kadar büyüktü.

Anladım ki gözlerindeki boşluğu, öfkesi boşuma dikkatimi çekmemiş meğer.

Sefil bir internet sayfasında ya da sosyal yaşamında bir yaratıcının yokluğunu ispat etmeye çalışarak yahut zülfü yâre dokunarak neyi düzeltebilirdi bir insan, bilemiyorum.

Fakat şunu iyice anladım ki “Kimseye ihtiyacım yok, bir yaratıcıya da” diyerek güçlü görünmeye çalışırken kalp katılaşıyor, öfke bedenini esir alıyor ve en kötüsü gözlerin içindeki mana çekip gidiveriyordu.

Buz gibi soğuk ve anlamsız bir kadavraya dönüyordu kişi.

Tüm bunların üzerine öğrendim ki bir insanın neye, ne kadar inandığını gözleri söylüyormuş meğer.

Velhâsıl o zaman ta içten diledim ki Allah bakışlarımızda daim olsun.

Esen kalın.

 

 

 

 

 

 

 



Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

betnis giriş
betnis
yakabet giriş