İnegöl Kafkas Folklor ve Kültür Derneği, Dünya Gürcü Dili Günü nedeniyle Cumartesi akşamı Türkçesi anadil anlamına gelen Deda Ena (anadil) konulu panel düzenledi.
Gürcü camiasının katıldığı programa Gürcistan Ankara Büyükelçisi Irakli Koplatadze ve İnegöl Belediye Başkanvekili Alper Taban katılırken, panele konuşmacı olarak ise Çevirmen Orhan Beridze, Düzce Üniversitesi Öğretim Görevlisi Maka Saaidze, Sanat Tarihçisi Fevzi Çelebi ve Tarihçi Murat Kasap katıldı.
İnegöl Kafkas Folklor ve Kültür Derneği Başkanı Ömer Faruk Demirtaş’ın açılış konuşmasıyla başlayan programda, Başkan Demirtaş; dernek olarak ilk kez gerçekleştirdikleri deda ena (anadil) panelinin ilkini düzenlemenin gururunu yaşadıklarını söyledi.
Demirtaş, Gürcü kültürünün varlıklarını nesilden nesle intikal ettirmiş olan gürcü dilinin 100 yıllar öncesine dayanan eski bir dil olmasının da tarihlerinin ne kadar köklü olduğunu kanıtladığını ifade etti.
İNEGÖL’E GELİRKEN GÜRCİSTAN YOLLARINDA GELİYOR GİBİ HİSSETTİM
Demirtaş’ın ardından ise programın onur konuğu Gürcistan Ankara Büyükelçisi Irakli Koplatadze kürsüye çıkarak kısa bir selamlama konuşması yaptı. Büyükelçi Irakli Koplatadze, İnegöl’e ilk defa geldiğini dile getirerek; “İnegöl’e gelirken Gürcistan yollarında geliyor gibi hissettim. Gürcistan’ı özledim yada burası Gürcistan’a çok benziyor. Burada kalabilir ve yaşabilirim. İnegöl’ü Gürcistan kamuoyu biliyor ve tanıyor. Bunun yanında İnegöl’ün mobilyada dünya markası olduğunu Gürcistan biliyor. Panelin ana fikri çok önemli” dedi.
ANA DİL EKSİKLİĞİNİ HİSSEDİYORUM
İnegöl Belediye Başkanvekili Alper Taban da panel öncesi yaptığı selamlama konuşmasında şu ifadelere yer verdi: Ben de bir gürcü ailenin çocuğu olarak, bu etkinlikle ilgili gururlandım. Kendimde de ana dil eksikliğini hissediyorum. Ailede anne ve baba aynı kültürden geliyorsa, aralarında yaptıkları konuşmalarda bunu sürdürebiliyorlar. Ama anne ve baba farklı kültürlerden geliyorsa ya da dil konusunda eksiklik varsa gelecek nesillere aktarılması noktasında çok büyük eksiklikler yaşanabiliyor. Bu noktada kendi yöremizin dilini korumak, anlamak noktasında bir etkinliğin içerisinde olmayı ben de isterim. Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederim.
ANA DİLDEN DAHA YAKIN BİR ŞEY
Panelde ise ilk konuşmayı Çevirmen Orhan Beridze yaptı. Etnik olarak böyle renkli bir şehirde, İnegöl’de olmaktan mutluluk duyduğunu belirten Beridze, “Deda ena, Türkçede anadil demek. Ama bu tercümelerde bu şekilde değil, anadilden daha yakın bir şey. Gürcüce, milattan önce 300 yılına kadar gider. Dolayısıyla bu tarihi süreçte bir takım değişiklikler oluyor ve günümüze geliyor” dedi.
Orhan Beridze, konuşmasının devamında Gürcüce öğrendiği dönemleri ve o dönemlerde Gürcüce öğrenmenin zorluklarını dinleyicilerle paylaştı.
DİL BİR MİLLETİN ANNESİDİR
Panel konuşmacılarından Düzce Üniversitesi Öğretim Görevlisi Maka Saaidze ise Orhan Beridze’nin tercümanlığında İnegöllülere hitap etti. Saaidze konuşmasında şunları söyledi: Anadil, mimari ve sanat, bir milletin hazinesidir. Bu yapılanların hepsi, bizim milli bir gerçeğimizdir. Bunun için bu gerçeklerden dolayı Gürcü halkı zengindir. Bu hazineyi yüzyıllardır sizin ve bizim dedelerimiz yaşatıp bugüne getirdiler. Bugünse bizim bu tarihi gerçeğe sahip çıkmamız lazım. Bugün herkes kabul ediyor ki Gürcü dili üstün bir milletin dilidir. Gürcü milleti çok eski milletlerden biridir. Bu milletin olmazsa olmaz tek nişanı Gürcücedir. Dil bir milletin annesidir. Gürcü halkı her zaman deda enanın kıymetini bilmiştir. Onun için her zaman bu dili korudu ve savundu. Dolayısıyla eğer dili kaybedersek, milli gücümüzü ve kimliğimizi de kaybederiz. Buna Allah’ta rıza göstermez. Çünkü Gürcü olmamız bizim tercih ettiğimiz bir şey değil, Allah’ın bize lütfettiği bir şey. Biz Gürcü olarak doğduk, dolayısıyla Gürcülüğümüzü muhafaza etmek bizim görevimiz. Bu dili savunmak o kadar kutsal bir şey ki, vatanı savunmakla eş değerdir.
Panelin devamında konuşmacılar sanat tarihçisi Fevzi Çelebi ve tarihçi Murat Kasap da Gürcü dilinin tarihçesinden söz ettiler.